Temeyyüz Ne Demek? Anlamı Nedir?

Temeyyüz ne demektir? Temeyyüz anlamı nedir? Temeyyüz kelimesine örnek cümleler...

Temeyyüz: Diğerlerinden ayrılarak iyi bir yere sahip olma, seçilme, sivrilme anlamlarına gelmektedir.

TEMEYYÜZ KELİMESİNE ÖRNEK CÜMLELER

İslâm târihinin sahâbe devrinden sonra en ihtişamlı safhasını teşkil eden Osmanlı Devleti, pâdişâhından çobanına kadar bütün halkının Peygamber muhabbetiyle temeyyüz ettiği bir devlettir. Peygamber -aleyhissalâtü vesselâm-’a, her adı anıldığında salât ü selâm getirmekten öteye bir de ihtirâm ile elini kalbine koymak, O’nun menâkıbı okunurken doğum ânını ifâde eden kısımları topyekûn ayakta dinlemek gibi sayısız ihtiram tezâhürünün en mükemmel örneklerini bu yüce devletin zirvesindeki pâdişahlar, bir örf hâline getirerek ortaya koymuşlardır. Medîne-i Münevvere postası geldiği zaman abdestini tazelemeden, oradan gelen kâğıtları öpüp gözüne sürmeden ve ayağa kalkmadan okutturan bir tek Osmanlı
pâdişâhı yoktur.

Ayrıca Mescid-i Nebevî’nin tamirinde her taşı, büyük ve küçük abdestli olarak ve besmele ile yerine koyan Osmanlılar’ın bu tamir esnâsında çekiçlerine keçe bağlayarak rûhâniyet-i Rasûlullâh’ı tedirgin kılmaktan teeddüb etmeleri, misli görülmemiş birer edep ve ihtiram numûnesidir.

Yine Osmanlılar devrinde Medîne-i Münevvere’ye müteveccihen  yola çıkan Surre Alayı, şehre girmeden, yakın bir yerde konaklar, kendilerini Medîne-i Münevvere’nin gönül iklîmine hazırlayıp istihâreden sonra mânevî işâretle huzûr-i Rasûlullâh’a yaklaşırlar, ziyaretlerini edeple îfâ ederlerdi. Dönüşlerinde de memleketlerine şifâ ve teberrük olarak Medîne-i Münevvere’nin mübârek toprağını götürürlerdi.

*****

Mîmarbaşı Koca Sinan, rızâ-yı Bârî istikâmetinde yaptığı hizmetleri muhtevâsında, mîmarlığına ilâveten bir de ictimâî yardımlaşmaya ehemmiyet veren bir ‘‘vâkıf’’ olarak temeyyüz etmektedir. Onun bu yoldaki aşırı cömertliği sebebiyle borçlu olarak öldüğü dahî rivâyet edilir. Zira o, yediden yetmişe herkesin Allah için malını vakfetmeye yöneldiği bir devirde yaşamış bir kişi olarak, bu hususta da numûne-i imtisâl olmasını bilmiştir. Bu yolda bir vakıf kurmuş ve nice hizmetlerde bulunmuştur.

*****

İslâm olma şartı pek derin bir mânâ taşır. Şâyân-ı dikkattir ki, gayr-i müslimlerden bu hususta gayret sarf edenler, yıllarca uğraşıp da kâmil bir hattat olamamışlardır. Oysa Osmanlı’da “bî-dest ü bî-pâ”, yani elsiz-ayaksız imzasıyla yazı yazan ve gerçekten de bileklerinden her iki eli ve ayağı da olmayan bir kimse dahî hattat olarak temeyyüz etmiş ve kendisine saraydan maaş bağlanmıştır.

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.