Tekâsür Suresi 8. Ayet Meali, Arapça Yazılışı, Anlamı ve Tefsiri

Tekâsür Suresi 8. ayeti ne anlatıyor? Tekâsür Suresi 8. ayetinin meali, Arapçası, anlamı ve tefsiri...

Tekâsür Suresi 8. Ayetinin Arapçası:

ثُمَّ لَتُسْـَٔلُنَّ يَوْمَئِذٍ عَنِ النَّع۪يمِ

Tekâsür Suresi 8. Ayetinin Meali (Anlamı):

O gün, bütün nimetlerden kesinlikle hesâba çekileceksiniz!

Tekâsür Suresi 8. Ayetinin Tefsiri:

Âhiret hesap ve ceza günüdür. O gün insanlar, dünyada kendilerine ihsan edilen bütün nimetlerden sorguya çekileceklerdir. اَلنَّع۪يمُ  (naîm), lezzet alınan her türlü nimet demektir. Hayat, sağlık, âfiyet, emniyet, giyecek, yiyecek ve içecekler, hatta bir yudum su bile nimettir.

Rivayete göre, “O gün, bütün nimetlerden kesinlikle hesaba çekileceksiniz!” (Tekâsür 102/8) âyeti nâzil olunca insanlar:

“- Ey Allah’ın Resülü! Bize hangi nimetlerden sorulacak? Bizim sahip olduğumuz şu iki kara şey; hurma ve sudur. Düşman yanı başımızda, kılıçlarımız omuzlarımızda, öylece darlık içinde bekleyip duruyoruz” diye sordular. Peygamberimiz (s.a.s.):

“- Şüphesiz bunlardan da sorguya çekileceksiniz” buyurdu. (Tirmizî, Tefsir 102)

Resûlullah (s.a.s.) şöyle buyurur:

“Kıyamet gününde kula ilk sorulacak şey: «Biz sana sağlıklı bir beden verme­dik mi? Biz sana doyasıya soğuk su içirmedik mi?» sorusu olacaktır.” (Tirmizî, Tefsir 102/5)

Resûlullah (s.a.s.) yine buyurur:

“Hiçbir kul, kıyâmet gününde, ömrünü nerede tükettiğinden, ilmiyle ne gibi işler yaptığından, malını nereden kazanıp nerede harcadığından, vücûdunu nerede yıprattığından sorulmadıkça bulunduğu yerden kıpırdayamaz.” (Tirmizî, Kıyâmet 1)

Bütün bunlardan maksat, hem istikbalde karşılaşacağımız gerçekleri haber vermek hem de insanları fani sevdâlardan kurtarıp iman, sâlih amel, güzel ahlâk ve her türlü hayr ü hasenâta yönlendirmektir. Onları, fırsat geçmeden Kur’an ve sünnete uymaya çağırmaktır. Nitekim şimdi gelmekte olan Asr sûresi de, bu hususu son derece tesirli bir üslupla ele alacaktır:

Tekâsür Suresi tefsiri için tıklayınız...

Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri

Tekâsür Suresi 8. ayetinin meal karşılaştırması ve diğer ayetler için tıklayınız...

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.