Tefsîr, Te’vîl, Tercüme ve Meâl Ne Demektir?

Tefsîr, te’vîl, tercüme ve meâl ne demektir? Tefsîr ilmi nedir? Tefsîr ilmi ile uğraşan kişiye ne denir? Kısaca anlamları neleridr?

اَلتَّفْسِيرُ Tefsir kelimesi sözlükte bir şeyin anlamını tespit edip ortaya koymak, açıklamak, keşfetmek, üzeri kapalı olan bir şeyi açmak gibi anlamlara gelir. Terim olarak; “Yetkili âlimlerin, Kur’an âyetlerini Arap dili ve edebiyatı açısından tahlile tabi tutup belirli easaslara göre açıklamaları faaliyetidir.”

Tefsîr ilmi; Kur’ân-ı Kerîm’in âyetlerini insanların anlayabileceği şekilde açıklayıp ortaya koyan, âyetlerde geçen kapalı lafızları çözüp izah eden ilimdir.

Tefsîr ilmiyle uğraşan âlime “müfessir” denir. Kur’ân-ı Kerîm’i tefsîr edecek âlimin müslüman ve takvâ sahibi oluşuyla birlikte şu ilimleri çok iyi bilmesi lâzımdır:

  • Arap dili ve edebiyatı (Lügat, sarf, nahiv, iştikak, meânî, beyan, bedî)
  • Kur’an ilimleri
  • Fıkıh ve Fıkıh usûlü
  • Hadis ve Hadis usûlü
  • Kelam
  • Tasavvuf
  • Tarih
  • Sosoyolji
  • Psikoloji
  • Astronomi

TE’VÎL NE DEMEK?

اَلتَّأوِيلُ Te’vîl sözlükte, “bir şeyi aslına, kay­nağına döndürmek” demektir. Açıklamak anlamını da ifade etmektedir. Terim olarak ise, “bir sözün muhtemel anlam­larından birini seçerek, o sözle ilgili asıl mânaya, bağlamına en uygun olana ulaşmak” demektir.

Müfessir, te’vîl yaparken âyetin muhtemel mâna­larından birini seçer. Bu faaliyeti gerçekleştirirken asıl mânaya ulaşabilmek için belirli bir usûl takip eder ve bir kısım bağlayıcı kaidelere uyar. Ancak sonuçta, âyetle ilgili yorumlardan birini seçerken şahsî tercihte bulunmuş olur. Dolayısıyla bu durum, tercih etmediği diğer muhtemel mânaların geçersiz olduğu anlamına gelmez.

  • Tefsîr ve te’vîl, başlangıçta aynı anlamda birbirinin yerine kullanıl­maktayken, zamanla farklı anlamlarda kullanılan iki kavrama dönüşmüştür. İkisi arasında şu farklara dikkat çekilebilir:
  • Tefsîr, Peygamberimiz ve sahâbeden geldiği için kesinlik arzeder. Te’­vîl, herhangi bir delilden dolayı lafzın muhtemel mânalarından birini tercih etmek anlamı taşıdığı için kesinlik ifade etmez.
  • Mâtürîdî’ye göre tefsîr, Allah’ın kelâmından muradının ne olduğunu kesin olarak belirlemek, “Allah bu âyetten şu mânayı kastetmiştir” diyerek O’nun adına söz söyle­mek, şâhitlik etmektir. Te’vîl ise kesin bir açıklama ve şâhitlik söz konusu olmaksı­zın kelâmın muhtemel mânalarından birini tercih etmektir.
  • Tefsîr çoğunlukla âyetlerin lafızlarında, te’vîl ise mânalarda görülür. Tefsîr lafzın gerçek anlamını ve konusunu açıklarken te’vîl lafızlarda kastedilen mânaları ortaya koyar.
  • Tefsîr hakikat yoluyla lafızların zâhir mânalarını, te’vîl ise onların derin mânalarını ortaya çıkarır.
  • Tefsîr, âyetlerden anlaşılan açık mânaları ortaya koymaktır. Te’vîl ise geçerli bir sebebe dayanarak sözü, ondan anlaşılan açık mâna yerine, nispeten kapalı veya ikinci derece­de bulunan başka bir mânada anlayıp yorumlamaktır.

TERCÜME NE DEMEK?

اَلتَّرْجُمَةُ Tercüme sözlükte “bir sözü bir dilden başka bir dile çevirmek, nakletmek” anlamına gelir. Tercüme yapan kişiye ise “mütercim” denir. Terim olarak “bir sözün başka bir dildeki karşılığını bularak mânasını o dile aktarmaktır.” Kur’an’ın tercümesi ise Kur’an âyetlerinin mânalarını başka bir dille ifade etmektir.

Tercümede iki yöntem uygulanır:

Lafzî (harfî) tercüme: Bir metnin bütün özellikleriyle başka bir dile aynen tercüme edilmesidir­. Bu, herbir kelimenin diğer dildeki tam karşılığının verilmesiyle gerçekleşir.

Manevî (tefsirî) tercüme: Asıl metnin sadece mânasının başka bir dile aktarılmasıdır. Bu da sözlerin anlamının, lafızlara ve sıraya riayet etmeden bir başka dille ifade edilmesiyle gerçekleşir. Bunda asıl gaye, mânanın güzel bir şekilde anlatılması olduğu için uygulaması kolaydır.

Kur’an’ın tercümesi konusunda âlimler farklı görüşler ileri sürmüşlerdir. Fakat hepsinin uzalaştığı nokta Kur’an’ın harfî tercümesinin yapılamayacağıdır. Buna karşılık tefsîrî tercümenin yapılacağına izin verilmiştir. Çünkü bu tür tercüme, lafzın mânasını mümkün olduğu kadar daha geniş bir sözle ifade etmektedir. Yalnız yapılan tercümenin Kur’an’ın yerine geçmeyeceği ve Kur’an gibi değerlendirilemeyeceği bilinmelidir.

MEÂL NE DEMEK?

اَلْمَألُ (meâl) sözlükte bir şeyin gayesi, varaca­ğı sonuç anlamına gelir. Onda “bir sözün anlamını yaklaşık olarak ver­mek” anlamı da vardır. Bu bakımdan terim olarak, “Kur’ân-ı Kerîm’in kısa açıklamalarla bir başka dile çevrilmesi” olarak açıklanır.

Kur’an’ı bütün incelikleriyle, tüm mâna ve maksadıyla bir başka dile “tercüme etmek” mümkün değildir. Bu nedenle, Kur’an’ın çevirisini açıklama­larla desteklemek gerekir. Kur’an’ın bir başka dile çevirisine “tercüme” değil de “meâl” denmesinin sebebi budur.

Her insan Kur’an âyetlerini indi­ği dilden anlamak ya da tefsîrlerden de­rinlemesine araştırmak imkânına sahip olmayabilir. Bu durumda meâl okumak Kur’an’ı anlamak için bir adım niteliğin­dedir.

Meâl, Kur’an’ın kendisi değil çevirenin Kur’an’dan anladığıdır. Bu nedenle meallerde bazı farklılıklar gö­rülebilir. Bu farklılıklar çelişki değil, Kur’an’ın aslına uygun olarak yorum farklılığıdır.

Kaynak: Prof. Dr. Ömer Çelik, Tefsîr Usûlü ve Tarihi, Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

TEFSİR İLMİNİN TEMEL KAVRAMLARI

Tefsir İlminin Temel Kavramları

TEFSİR ÇEŞİTLERİ VE ÖZELLİKLERİ

Tefsir Çeşitleri ve Özellikleri

TEFSİR VE TEVİL İLE İLGİLİ HADİSLER

Tefsir ve Tevil ile İlgili Hadisler

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.