Kudüs adı nereden geliyor? Kudüs'ün tarihi ve önemi nedir? Kudüs ne zaman fethedilmiştir? Kudüs'ü kim fethetmiştir? Kudüs'ün Hristiyanlık ve Yahudilik açısından önemi nedir? Mescid-i Aksa ve Kubbetüs Sahra ne zaman kim tarafından yapılmıştır? Kudüs'e tarih boyunca kimler hakim olmuştur? Kudüs neden bu kadar önemlidir? İslam'da Kudüs'ün önemi nedir? Kur'an'da ve hadislerde Kudüs nasıl geçmektedir? İşte Kudüs'le ilgili bilmeniz gerekenler...
Kudüs’ün önemi nedir? Kudüs Müslümanların mıdır?
Kudüs, Müslümanların ilk kıblesidir!. Kudüs, tevhid mücadelesi için çok kan dökülmüş mahzun şehrimizdir!… Kudüs, yeryüzünde ibadet maksadıyla ziyaret edilebilecek üç mescitten birine ev sahipliği yapan, mübârek ve mukaddes bir mekândır!.
Mescid-i Aksâ için atmalı kalplerimiz… Kudüs için yanmalı içimiz… Filistinli kardeşlerimiz için kaçmalı uykularımız… Yediğimiz her lokmada aklımıza gelmeli Kudüs… Yaptığımız her işte O’nu düşünmeliyiz… Ne yapabiliriz diye düşünürsek Kudüs için; en güzel reçete olsa gerek: “Kendimizden başlamamız...”
Selahaddin Eyyûbî, Kudüs’ün fethi için gece gündüz düşünüp ıstırap içinde kıvranırken şöyle dedi: “Kudüs işgal altında iken nasıl olur da bir Müslüman gülebilir? Kudüs işgal altında iken nasıl olur da bir Müslüman rahat yemek yeyip, rahat su içip, rahat uyku uyuyabilir? Böyle bir şey mümkün mü?”
Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından hazırlanan ve Türkiye geneli tüm camilerde okunacak haftanın Cuma hutbesi yayımlandı. Bu haftaki Cuma hutbesinin konusu “Kapanmayan yaramız: Kudüs” olacak.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Kudüs’ün statüsü konusunda atılacak yanlış bir adım İslam aleminde infiale neden olacaktır.” ikazında bulundu.
Sadece Kudüs ve Mescid-i Aksa için faaliyet gösteren ilk dernek olan Mirasımız Derneği Başkanı Muhammet Demirci, İsrail'in, Mescid-i Aksa'nın çevresinde nüfus yoğunluğu olmadığı halde 170 tane sinagog inşa ettiğine dikkat çekti.
Diyanet İşleri Başkanı Görmez, geçmişte Kudüs'ün Umre ibadetinin bir parçası kabul edildiğini anımsattı ve yeni çalışmalarını açıkladı.
İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)
...Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.
“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.
İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)
Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.
Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)
Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.
Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)
Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.
İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.
İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.