Kâmil insan, o kadar mükemmel bir ahlâk ve tabîate sahip olmuştur ki, -Allâh için müstesnâ- hiç kimseye kızmaz, hiç kimseden kırılmaz.
Cimrilik, israf ve ihtiras… İnsanın dünya ve âhireti için belâ olan, üç kötü huy!.. Ebedî saâdete kavuşabilmek için, bunların mutlaka tedavi edilmesi gerekir.
Nasıl ki ham bir demire şekil vermek için onu ateşe koyup yumuşatır ve sonra çekiçle döver iseler, gönüller de muhabbet ateşiyle ısıtılmadan kolay kolay alıcı hâle gelemez. Muhabbet dolu bir gönülden gelmeyen ifadeler, gönüllerde bir tesir meydana getiremez.
İnsanca yaşamanın yegâne şartı din ve ahlâktır. Îmân, hidâyet ve kulluğu yaşayabilmek için Cenâb-ı Hak tarafından beşeriyete takdim edilen zirve, misilsiz yüksek ahlâk numûnesi peygamberlerin îmândan sonra en mühim vazîfeleri, mü’minleri nefsânî vasıflardan kurtarıp ahlâk-ı hamîdeye yükseltmeleridir.
Diyanet İşleri Başkanı Görmez, İslam dininin açık ve sade olduğunu belirterek, "İnanın hocaların her gün tartıştığı kadar zor değildir. O çok açıktır, nettir, berraktır. O yolu biz zorlaştırdık, biz hocalar zorlaştırıyoruz." dedi.
Peygamber Efendimizin ümmetine muhabbeti, elbette bir babanın evlatlarına muhabbetiyle mukayese edilemeyecek derecede büyük ve şiddetlidir. Hazreti Mevlânâ Mesnevî'de “Hazret-i Peygamberin “Ey ashabım! Ey ümmetim! Ben size bir babadan daha şefkatli ve merhametliyim.” (c.3, 1934) sözleriyle bu durumu anlatıyor.
Mevlânâ hazretleri şöyle buyurur: “Kur’ân-ı Kerim’i en iyi anlayanlar, onu yaşayanlardır.” Kesâfetle buğulanmış ve kararmış kalblerin Kur’ân-ı Kerîm’den alacağı hiçbir şey yoktur. Nitekim İslâm’ı araştıran batılı müsteşriklerde, zâhirî ilim olup kalbî hayât olmadığı için Kur’ân onlara hidâyet vermez ve esrârını açmaz.
Yazar Ayşe Rahşan Gürel'in Azizân romanı çıktı.
İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)
...Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.
“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.
İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)
Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.
Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)
Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.
Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)
Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.
İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.
İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.