islam

İlahi Sırlara Nasıl Vakıf Olabiliriz?

Yaratılıştan bugüne Allah'a inanan kullar, ilahi sırlara vâkıf olabilmenin yollarını aradı. Peki hakikatte ilâhi sırlara nasıl vâkıf olabiliriz?

Barışmanın Sevabı

Sadiyye Havaşi’sinde şöyle demiştir: Cezada hiç fazlalık olmaksızın mukabele etmek vâciptir ve bu iş cidden zordur, öyleyse evlâ olan affetmek, şâyet mümkünse barışmaktır. Tabiî ki barış için bu kişi zulüm ve haksızlıkta ısrarcı olmamalıdır.

İslam'ı Anlatırken İzlenecek Yol

İslâmiyet kolaylık dinidir. Bu sebeple insanlara kolaylık göstermek, zorluk çıkarmamak İslam'ı anlatırken izlenecek yolu da bize gösterir.

'islam'ı Çinleştirme' Planı

Çin'de devletin kontrolündeki İslam Cemiyeti, sosyalist değerlerle uyumlu şekilde "İslam'ın Çinleşmesi" planını duyurdu.

Biriktirilen Para Zekâta Tâbi midir?

Dr. Ahmet Hamdi Yıldırım, temel ihtiyaçlar için biriktirilen paranın zekâta tâbi olup-olmadığını anlatıyor.

İslamî Ölçülerle Aramızdaki Mesafe

İslâm’ın cihanşümul bir rahmet iklimi inşa edeceği vaadi, sırf Kur’an ayetlerindeki temel ölçülerde yazılmış halde kalmadı. Kur’an’dan ölçüyü, Rasulullah (s.a.v.)’tan ufuk ötesi örnekliği alıp hayatına kılavuz edinen güzel insanlar, Müslümanlar çıktı.

Sevabı Kesilmeyen Üç Amel

Vakıf, Yaratan’dan ötürü yaratılmışlara merhamet, şefkat ve sevginin bir tezâhürü olan infâkın devamlılık arz ederek müesseseleşmesidir. Bu da bir malın Allâh’a adanmasını, yâni temlik ve temellükten[1] men olunarak, ebediyyen mânevî bir gâye için kullanılmasını ifâde eder. Gâye ise, bütün mahlûkâtın muhtaç olanlarına cömertçe ikramda bulunmak, şefkat ve merhametle yaklaşarak, Cenâb-ı Hakk’ın rızasını kazanabilmektir.

Kendimizi Bulmanın İlk Adımı

Bugün İslâm toplumları olarak en acı kaybımız, herhalde insaniyetimiz, değerlerimiz, edebimiz, kalitemiz ve nihâyet medeniyetimizdir. Müslümanlar olarak İslâm’ın izzetini kuşanamadığımızı itiraf etmek durumundayız.

Uhud Dağı Kadar Altınım Olsa…

Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz, sadece kendilerine mahsus bir fazîlet olmak üzere, dünyalık nâ­mına bir şey saklamaz, elin­de ne varsa onu Allah yolunda harcardı.

Allah Dostlarının Beş Özelliği

Ta­sav­vuf yo­lun­da zâ­hir ve bâ­tı­nı­nı ik­mâl et­miş ve kal­bî mer­ha­le­ler kat ede­rek dav­ra­nış mü­kem­mel­li­ği­ne ulaş­mış bu­lu­nan Hak dost­la­rı, “ve­re­se­tü’l-en­bi­yâ” tâ­bi­riy­le ifâ­de olu­nan bir şe­re­fe nâ­il ol­muş bah­ti­yar­lar­dır. 

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.