Yakın zaman önce yaşanmış olan şu hâdise, Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in “rahmet” vasfının her an cârî olduğuna ve O’na tevessül ile yapılan duânın Hak katındaki makbûliyetine dâir, ne kadar da ibretli bir misaldir:
Prof. Dr. Ethem Cebecioğlu'nun Erkam Radyo'da yayınlanan ''Gariplerin Kitabı'' programında anlattığı bu ibretli hikâye de peygamber sevgisi ile çarpan küçücük bir yüreğin tarifsiz muhabbetine şahitlik edeceksiniz.
Zikrin lezzetine nâil olabilmek için, kalbi ve dili, tevbe ve istiğfâr ile temizleyip onu kötü sözlerden her dâim muhafaza etmek îcâb eder. Bu takvâ hassâsiyetine ulaşan bir gönül, zâten dâimî zikir hâline kavuşmuş olur.
Muhterem Osman Nûri Topbaş Hocaefendi'nin Altınoluk Dergisi'nin Aralık sayısında yayımlanan makalesi birtakım yanlış tarikat anlayışlarına açıklık getiriyor.
Osman Nûri Topbaş Hocaefendi, "Tasavvuf nedir, ne değildir? Tasavvuf-tarikat bir makam, mevki, keramet arayışı mıdır? “Falan şeyhe bağlanırsan o seni kurtarır” gibi ifadeleri nasıl anlamak gerekir? İslâm tarihine baktığımız zaman daha ziyade hangi dönemlerde tasavvufa ihtiyaç duyulmuştur?" sorusunu cevaplıyor.
Ehl-i sünnet akidesinin savunucularından olan Osman Nûri Topbaş Hocaefendi, günümüzde bazı çevrelerde İslâm’ı anlayıp yaşamak için Kur’ân’ın yeterli olduğu, dolayısıyla sünnet’e/hadîse lüzum olmadığı söyleniyor. Bu hususta neler söylemek istersiniz?" sorusunu cevapladı.
Kur'ân bize yeter mi? Bu soruya Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz'in aşağıdaki hadis-i şerifi ile cevap bulabilirsiniz...
Fatih Çollah Hooca İhlas suresi neden okunduğunu anlatıyor. Haberin detayında İhlas Suresinin fazileti ile ilgili hadisleri ve İhlas Suresinin okunuşlarının bulabilirsiniz.
Çanakkale harbi nasıl bir îman gücüyle kazanıldı? Bu soruya cevap niteliğinde Çanakkale muhârebelerinde kumandanlık yapmış ve yaralanmış olan emekli bir subay, hâtırâtında şöyle anlatıyor:
İnsan, zaafiyetlerle dolu bir varlık... Yaratılış mâcerasında Hazret-i Âdem’le başlayan bu “insan” olma özelliğimiz, aynı zamanda zaafiyetlerimizin neler olduğunu ortaya koymaktadır. Bu zayıflıkları en aza indirmek için nefisle yapılması gereken mücadelenin ehemmiyeti büyüktür.
İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)
...Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.
“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.
İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)
Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.
Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)
Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.
Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)
Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.
İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.
İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.