Sürre Ne Demek? Sürre Alayı Nedir?

Sürre ne demek? Sürre kelimesinin anlamı nedir? Sürre Alayı nedir? Sürre ifadesine örnek cümleler...

Sürre: Osmanlı Devleti’nde halîfelik makâmınca Mekke-i Mükerreme ve Medîne-i Münevvere fakîrleri ile âlimlerine gönderilen maddî hediye (para) anlamına gelir.

SÜRRE İFADESİNİN İÇİNDE GEÇTİĞİ ÖRNEK CÜMLELER

devrinde Medîne-i Münevvere’ye gönderilen Surre Alayı, şehre girmeden, yakın bir yerde konaklar, kendilerini Medîne’nin mânevî havasına hazırlayıp istihâreden sonra mânevî işâretle huzûr-i Rasûlullâh’a yaklaşırlar, ziyâretlerini îfâ ederlerdi. Dönüşlerinde de memleketlerine şifâ ve teberrük maksadıyla Medîne’nin mübârek toprağını götürürlerdi.

*****

Osmanlılar’ın titizlikle riâyet ettiği mübârek topraklara Surre Alayı gönderme an’anesi, ilk olarak Yıldırım Bâyezîd Han devrinde başlamıştır.
Silsile-i Nakşibendiyye’den Hâce Bahâüddîn Nakşibend - kuddise sirruh-, Hâce Alâüddîn Attâr -kuddise sirruh-, Allâme Sâdeddîn Taftâzânî ve Hâfız-ı Şîrâzî, Yıldırım Han devrinde vefât eden büyük zâtlardır. Yâ Rabbî! Sen’in yolunda hizmeti başlarına tâc etmiş o müstesnâ insanların mânevî dünyalarından cümlemize bir nasîb ihsân eyle!.. Âmîn!..

*****

Yıldırım Bâyezîd devrinde Mekke-i Mükerreme ve Medîne-i Münevvere’ye gönderilmeye başlanan Surre Alayı, Çelebi Mehmed Han devrinde resmîleştirildi. 1413 tarihinde gerçekleştirilen ilk resmî Surre Alayı’nda Mekke-i Mükerreme ve Medîne-i Münevvere’ye 14 bin altın gönderilmiştir. İki mübârek beldeye vakfedilen bu hizmet, Osmanlı’daki dînî ve rûhî yapı ile Hazret-i Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’e olan o dâsitânî muhabbet, bağlılık ve ihtirâmı ne kadar güzel sergilemektedir.

*****

Mekke-i Mükerreme ve Medîne-i Münevvere’ye âit olmak üzere binlerce vakıf kurulmuştur ki, bunlara umûmî bir isimle “Harameyn vakfı” adı verilir. Böyle vakıflara, bugünkü gibi petrolü olmayan o mübârek topraklarda ictimâî sulh, sükûn ve refâhı sağlamak için orta Avrupa’dan Yemen’e kadar
her tarafta rastlanmaktaydı ve bunlar için ayrı bir idâre kurulmuştu. Bu vakıf gelirlerine ilâveten hemen her pâdişah, “Surre Alayı” denilen ve İstanbul’da dokunarak Kâbe’ye gönderilen örtünün gönderilişi sırasında hem Harameyn ve hem de mücâviri olan ahâlî için çeşitli hediye ve ihsanlarda bulunurdu ki, bu an’ane, devletin yıkılışına kadar devam etmiştir.

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.