Siyer Kitaplarına Son Şeklini Veren Alim

Siyer kitaplarına son şeklini veren alim kimdir?

Siyer kitaplarına günümüzde bilinen şeklini veren Muhammed İbn-i İshak’tır. (v. 151/768) Yukarıda adı geçen şahsiyetlerin rivayetlerinin yanında çoğu ashâb-ı kirâmın çocukları olan Medineli 100 kadar râviden, ayrıca İskenderiye’ye giderek Yezîd b. Ebû Habîb başta olmak üzere diğer âlimlerden hadis, siyer ve megāzî haberleri almak sûretiyle kendisinden önce kimsenin toplayamadığı zengin haberleri elde etmiştir. Sonra bunları tasnif ederek meşhur eseri Kitâbü’l-Mübtede ve’l-mebʻas ve’l-meğāzî’yi (Sîretü İbn-i İshâk) kaleme almıştır. Siyer ve megāzî sahasında kitap yazanlar başta olmak üzere pek çok tarihçi onun kitabından iktibaslarda bulunmuş, kendisi hayatta iken onlarca râvi bu kitabın rivayetiyle meşgul olmuştur.

İbn-i İshâk, Zührî’nin talebelerindendir. Meğâzî’de imamdır fakat rivayetleri Hadîs âlimleri katında “Sahih” derecesine çıkmaz. Kendisine rivâyet edildiğini bizzat ifade ettiği haberler, “Hasen” derecesinde kabul edilir. Çünkü “müdellis”tir. Sîre’si, hasen ve zayıf rivayetlerden oluşur. Onun, kitabını daha sonra tenkîh ettiği (ayıkladığı) söylenir.[1]

Hicretin ilk iki asrında siyer ve megāzî sahasında eser verenlerin sonuncusu ve en meşhurlarından biri de Muhammed ibn-i Ömer el-Vâkıdî’dir (v. 207/ 823). Onun Kitâbü’l-Meğāzî’sinin en bâriz husûsiyeti Rasûlullah (s.a.v) Efendimiz’in yalnızca Medine dönemindeki gazve ve seriyyelerini ele almış olmasıdır. Vâkıdî, daha önce yazıyla tesbit edilmiş rivayetler ve birçok resmî belge yanında savaşlara katılan sahâbîlerin çocukları ve torunlarından bilgiler toplamış, gazve ve seriyyelerin tarihlerini en doğru şekilde belirlemeye, cereyan ettikleri yerleri ve güzergâhlarını bizzat gidip görmeye gayret göstermiştir. Haberlerin doğruluğu hususunda farklı rivayetleri yalnızca zikretmekle yetinmemiş, tercihlerini zaman zaman ifade etmiş ve gelişmelerin fıkhî neticelerine işaret etmiştir.

Vâkıdî, Megāzî sahasında büyük bir otoritedir. Çok geniş bir ilme sahiptir. Lâkin muhaddisler katında zayıf kabul edilir. Kitabında sahih rivâyetlerle birlikte zayıflarına da yer verdiği için makbul görülmemiş, ancak Siyer ve ashâb-ı kirâmın haberleriyle alâkalı hususlarda kendisinde müstağnî kalınamayacağı da ifade edilmiştir.

İbn-i Hişâm’ın (v. 213) Sîret’i ise İbn-i İshâk’ın Sîret’inin tehzîbidir. İbn-i Hişâm, ondan pekçok İsrâiliyât ve lüzumsuz şiiri çıkarmış, dil ve neseplerle alâkalı bilgiler ilâve etmiştir. Bu tehzîbden sonra kitap, âlimlerin çoğu tarafından kabul görmüş ve herkesin istifade ettiği mühim bir kaynak hâline gelmiştir.

Hicretin ilk iki asrındaki bu çalışmalar neticesinde Rasûlullah (s.a.v) Efendimiz’in hayatı, şahsiyeti ve gazveleriyle alâkalı ana bilgiler bir araya getirildiği gibi siyer ve megāzî kitaplarının planı ve konuları da sağlam bir şekilde tesbit edilmiştir. Bütün bu çalışmalar, daha sonra gerek siyer-megāzî gerek tabakat veya tarih adıyla telif edilecek eserlerin esas kaynağı olmuştur.

Dipnot:

[1] Bkz. Ekrem Ziyâ Ömerî, es-Sîratü’n-Nebeviyyetü’s-Sahîha, I, 59-60.

Hazırlayan: Dr. Murat Kaya, Siyer-i Nebi.

İslam ve İhsan

SİYER NEDİR, KAYNAKLARI NELERDİR?

Siyer Nedir, Kaynakları Nelerdir?

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.