Savaşı Kazandıran 2 Ordu

İmâm-ı Rabbânî Hazretleri: “Bir savaş, iki ordunun ittifâkıyla kazanılır. Biri gazâ ordusu, diğeriyse duâ ordusudur.” buyurmuştur. Bizler de elimizden gelen her türlü fedakârlığı yaptıktan sonra, bu duâ ordusunda da yer almaya gayret edelim.

İslâm âlimleri, yeryüzünün herhangi bir bölgesinde zulüm gören, esir olan veya ezilen din kardeşlerine yardım etmeye muktedir olup da yardım etmeyen müslümanların, büyük bir günaha girdikleri hususunda ittifak etmişlerdir.

RABBİMİZİN AÇIKÇA EMRİ

Bu ağır vebalden kurtulmanın yegâne çâresi, tevhîd dîni İslâmʼın mensupları olan müslümanların da “vahdet”i, yani birlik ve beraberliğidir. Yüce Rabbimiz bunu açıkça emrediyor:

“Hep birlikte Allâh’ın ipine sımsıkı sarılın; parçalanıp bölünmeyin!..” (Âl-i İmrân, 103)

“Mü’minler ancak kardeştirler. Öyleyse kardeşlerinizin arasını düzeltin ve Allâh’a karşı gelmekten sakının ki size merhamet edilsin.” (el-Hucurât, 10)

Bu Kurʼânî tâlimatlara rağmen “sen-ben” kavgaları devam ettiği müddetçe, ümmetin başının felâketlerden kurtulmayacağı âşikârdır. Bunun için Cenâb-ı Hak, benlik dâvâlarını bir kenara bırakıp İslâm kardeşliğini korumamızı, diğer bir âyet-i kerîmede şöyle emir buyuruyor:

“…Siz (gerçek) mü’minler iseniz Allah’tan korkun, (mü’min kardeşlerinizle) aranızı düzeltin, Allah ve Rasûlʼüne itaat edin.” (el-Enfâl, 1)

Dolayısıyla müʼmin;

‒Din kardeşinin ufak-tefek kusurlarına bakmayacak,

‒Affede affede ilâhî affa lâyık hâle gelmeye gayret edecek,

‒Gerektiğinde İslâm kardeşliğini muhafaza uğruna, fedakârlık ve ferâgatte bulunmaktan kaçınmayacak.

2 KOMUTAN SAHABİ ARASINDA GEÇEN İBRETLİK HADİSE

Asr-ı saâdette yaşanmış olan şu hâdise ne kadar ibretlidir:

Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz, bazı kabîlelerin Medîne’yi kuşatmak için toplandıklarını haber almıştı. Bunun üzerine 300 kişilik bir askerî birliği, Amr bin Âs -radıyallâhu anh-’ın kumandasında, düşman üzerine gönderdi. Mücâhidler düşmana yaklaştıkları zaman, onların kendilerinden çok daha büyük bir ordu ve yığınak hazırlamış olduklarını haber aldılar.

Bunun üzerine Amr bin Âs -radıyallâhu anh-, Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’e haber gönderip yardım istedi. Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- de Ebû Ubeyde bin Cerrâh’ı 200 kişinin başına geçirip yardımcı birlik olarak yola çıkardı. Amr bin Âs ile buluştuklarında, beraberce hareket etmelerini ve aralarında anlaşmazlığa düşmekten kaçınmalarını sıkı sıkı tembih etti. (Vâkıdî, II, 770; İbn Saʻd, II, 131)

Ebû Ubeyde -radıyallâhu anh- gelince Amr bin Âs -radıyallâhu anh- ona:

“‒Sizin de kumandanınız benim! Çünkü Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’e haber gönderip bana yardım etmenizi kendisinden ben istedim. Sen ancak bana yardımcı olmak üzere geldin!” dedi.

Ebû Ubeyde -radıyallâhu anh- da:

“‒Hayır! İş öyle değildir. Ben, kendi birliğimin kumandanıyım, sen de kendi birliğinin kumandanısın!” dedi. Beraberinde bulunan sahâbenin ileri gelenleri de, bu hususta Ebû Ubeyde -radıyallâhu anh-ʼı desteklediler. Fakat Amr -radıyallâhu anh- kararında ısrar edince Ebû Ubeyde -radıyallâhu anh- büyük bir olgunluk göstererek:

“‒Ey Amr!” dedi. “Bilesin ki, Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in bana en son sözü:

«‒Arkadaşının yanına varınca birbirinize karşı itaatli olun. Aranızda anlaşmazlığa düşmeyin!» emri olmuştur. Eğer sen bana itaat etmezsen, ben sana itaat ederim!” dedi ve Amr -radıyallâhu anh-ʼın emrine girdi. (Bkz. Abdurrezzak, Musannef, V, 453)

Ordu muzafferen Medîneʼye dönünce bu iki sahâbî arasında olanlar Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimizʼe haber verildi. Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-:

“Allah, Ebû Ubeyde bin Cerrâh’ı rahmetiyle esirgesin!” buyurarak, onun için hayır duâda bulundu. (Vâkıdî, II, 773)

İSLÂM ÂLEMİ ASIRLAR BOYUNCA HUZUR İÇİNDE YAŞADI

Tarihte Peygamber Efendimizʼin torunu Hazret-i Hasan -radıyallâhu anh-’ın, ümmetin bölünüp parçalanmaması için hilâfetten ferâgat etmesi, İdris-i Bitlisî Hazretleri’nin Doğu Anadolu’yu, Barbaros Hayreddin Paşa’nın -başta Cezâyir olmak üzere- fethettiği nice yerleri kendi irâdesiyle Osmanlı’ya bağlaması, Cenâb-ı Hakkʼın emrettiği İslâm kardeşliği şuurunun muhteşem tezâhürleridir.

Müslümanlar arasında bu birlik-beraberlik ve kardeşlik şuuru bulunduğu müddetçe İslâm âlemi, asırlar boyunca huzur içinde yaşadı.

Şunu unutmayalım ki bugün İslâm dünyasındaki dağınıklığın sebeplerinden biri, İslâm düşmanlarının müslüman toplumlar arasına ektiği fitne tohumlarıysa da, diğer bir sebebi de -maalesef- müslümanlar olarak İslâm kardeşliği şuuruna yeterince sahip olmayışımızdır.

Dolayısıyla İslâmʼın emrettiği birlik-beraberlik şuuru, toplumun çekirdeğini teşkil eden aileden başlayıp, içtimâî, iktisâdî, ticârî ve siyâsî hayattan, milletler arası münâsebetlere kadar her sahada müʼminlerin vazgeçilmez bir şiârı olmalıdır.

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Altınoluk Dergisi, 2024 – Ocak, Sayı: 455

İslam ve İhsan

DUÂ ORDUSU OLALIM İNŞALLAH

Duâ Ordusu Olalım İnşallah

GAZA RUHU

Gaza Ruhu

"KİM GAZÂ ETMEDEN VE GÖNLÜNDE GAZÂ ETME ARZUSU TAŞIMADAN VEFAT EDERSE..." HADİSİ

"Kim Gazâ Etmeden ve Gönlünde Gazâ Etme Arzusu Taşımadan Vefat Ederse..." Hadisi

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.