Sakın Dengeyi Bozmayın!

Rahman suresinin 7, 8 ve 9. ayetlerinin verdiği mesajlar nelerdir? Nasıl anlamalı ve nasıl amel etmeliyiz? Abdullah Sert Hocaefendi anlatıyor...

  • 7. Göğü Allah yükseltti ve mîzanı (dengeyi) O koydu.
  • 8. Sakın dengeyi bozmayın.
  • 9. Ölçüyü adâletle tutun ve eksik tartmayın.

7. Göğü Allah yükseltti ve mîzanı (dengeyi) O koydu.

“Göğü Allah yükseltti.” Yâni, görülüp hissedildiği gibi bulunduğu yer itibariyle onu yükseltilmiş olarak yarattı. Mânen ve makam itibariyle onu
yükseltti. Çünkü onu ilâhî hükümlerin, infazlarının ve emirlerinin çıktığı, meleklerin de bulunduğu yer yaptı. Bazı müfessirler de şöyle açıklar; Allah
onu aşağıdan yukarıya kullarının bir çok faydaları ve iyilikleri için yükseltip koruyucu tavan gibi yaptı ve yer ile arasındaki uzaklığı beşyüzyıl kıldı. Zira gökyüzü duman görünümündedir, yer küresindeki suların dalgaları onunla kaynayıp hareket kazanmıştır.

“Ve mîzanı (dengeyi) o koydu.” Yâni, Allah dünyada işler düzene girsin ve âdil bir denge kurulabilsin diye adâletli hukuk sistemi koydu ve her
hak edenin hakkını alabilsin diye de adâletli olmayı emretti. Nitekim Peygamberimiz (s.a.): “Gökler ve yeryüzü adâletle dengede durur” buyurmuştur. Bu dengenin başında Kur’an vardır, denilmiştir. Ayrıca ölçü, tartı gibi eşyanın miktarını belirleyen şeyleri yarattı, denilmiştir.

Katade demiştir ki: Bu âyet-i kerîme’de şöyle buyrulmuş oluyor: "Ey insanoğlu, sana yapılmasını istediğin gibi adâletli ol, sana yapılmasından hoşlandığın muâmeleyi sen de başkasına yap. Çünkü adâlet insanlığın salâhına sebeptir."

8. Sakın dengeyi bozmayın.

Allah adâleti çiğneyip haddi aşmayasınız diye bu ölçüyü koydu. Alışveriş yaparken ölçüde haddi aşmayınız yâni adâletten ayrılmayınız ve doğru
iş yapınız.

Kendi terâzin eğri ve hileli olduğu halde Mükafât terâzisinin doğru olmasını nasıl beklersin? İbnu’ş-Şeyh demiştir ki: Âyet-i kerîmede geçen “tuğyan,” “taşkınlık yapmak ve haddi aşmaktır.” Yine âyet-i kerîmede “mizan,” “adâlettir,” diyene göre tuğyan, haddi aşmaktır, zulümdür. Ölçü ve denge, doğruluk, dürüstlük aracı ise, eksik tartmak da haddi aşmaktır, dengeyi bozmaktır.

9. Ölçüyü adâletle tutun ve eksik tartmayın.

“Ölçüyü adâletle tutun.” Ölçünüzü adâletle yâni dosdoğru yapın. Müfredat’ta şöyle denmiştir; Vezn’den maksad, bir şeyin miktarını bilmektir.
Halk arasında bilinen vezn; terazi, kantar, baskülle ölçülen ve miktarı belirlenen şeylerdir. “Ölçüyü adâletle tutun” âyet-i kerîmesi, insanların
arayıp önem verdiği bütün söz ve davranışlarda adâlet ölçülerine riâyet etmeyi emreder.

“Ve eksik tartmayın.” Yâni noksan tartmayın. Çünkü, tartı ve terazinin hakkı onu doğru dürüst yapmaktır.

Fakir (Bursevî) der ki: Sûre-i celilede göğün yükseltilmesi ve yerin yaratılması arasındaki bir yerde terazinin zikredilmesinde, göklerin ve yerin
dengede ve ayakta durmasının adâlete bağlı bulunduğuna bir işâret vardır. Daha önce geçen “Gökler ve yeryüzü adâlet sayesinde dengede ve
ayakta durur” hadis-i şerifinde olduğu gibi. Ayrıca, aklın ölçüsünün ruh ile beden arasında olup itidal içinde olmaları ve birbirilerine karşı haksızlık
ve taşkınlık yapmamalarını sağlamak olduğuna da dikkat çekilmektedir.

Gerçek adâlet, ifrat ve tefrit denilen ve akıl, âdet ve hukuk yönünden çirkin görülen, artı ve eksi yönden her iki aşırılığı bilip ortadaki dengeyi
korumaktır. Ölçülen şeyler ise, kişinin kabiliyetine bağlı olan aklın dengeleyip düzenlediği ilim ve amellerdir.

İslam ve İhsan

RAHMAN SURESİ

Rahman Suresi

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.