Şafii Mezhebine Göre Farz ve Sünnet Namazları

Şafii mezhebine göre farz ve sünnet namazları kaç ayrılır? İşte detaylar...

Şafii mezhebine göre farz ve sünnet namazları...

I. Farz Namazlar ve Çeşitleri

Farz namazlar ikiye ayrılır:

a)Farz-ı ayn olan namazlar: Beş vakit namazların farzları, kazaya kalmış ise kazaları ile cuma namazı farz-ı ayn olan namazlardır. Cuma namazı yalnız erkeklere farzdır.

Özürsüz olarak kılınmayan namazları ilk fırsatta kaza etmek farzdır. Farzı terk etmek haramdır. Müslüman-akil-baliğ olan kişi farz olan borcunu ödemezse günahkârdır.

Şafiilere göre kaza borcu olan kimsenin sünnet kılması doğru kabul edilmez. Zira onun daha önemli olan farz hükmünde olan kaza namazları ile meşgul olması gerekir. Bu yüzden en kısa zamanda kaza borçlarını ödeyip Paygamberimiz Hz. Muhammed’in (s.a.v.) sünnetlerini edâ etmeye gayret göstermek gerekir.

b)Farz-ı kifaye olan namaz: Cenaze namazından ibarettir. Bu namaz rükû ve sücûdsuz kılınır.

II. Nafile Namazlar ve Çeşitleri

Nafileler: a. Müekked Sünnet b. Gayri müekked sünnet c. Mutlak nafileler olmak üzere üçe ayrılır. Sünnet-nafile namazlar, Peygamberimizin bizzat kılıp tavsiye ettiği namazlardır ve bu namazları hakkıyla kılan kişiye sevap vardır.

Teravih namazı gibi rek’at sayısı dört’ten ziyade bulunan nafile namazların tümü 2 rek’atte bir selâm verilerek kılınır. (Hanefi mezhebinde öğle, ikindi ve yatsının ilk sünnetleri ile Cuma namazının ilk ve son sünneti dört olarak rek’at kılınır)

a. Müekked Sünnet namazlar

Bu namazlar Peygamberimiz (s.a.v.)´in genellikle kıl­dığı ve nadiren terkettiği sünnet namazlardır. Bu namazların bir kısmı cemaatle kılınabilir. Bunlar:

Bayram namazları: Ramazan ve Kurban Bayram namazları erkekler için müekked sünnettir.
Teravih namazı: Ramazan gecelerinde kadın-erkek her müslüman kişi hakkında müekked sünnettir.
Küsuf (Güneş tutulması), Husuf (Ay tutulması) namazları ve ihtiyaç durumunda İstiska (Yağmur duası) namazı. Bu üç namazı kılmak menduptur, toplumun bütünüyle bunları terk etmemesi gerekir.

Cemaatle kılınmayan namazların en önemlileri, farz namazlara tâbi olarak kılınan ve “revatib” denilen nafile namazlardır. Farz namazlara tabi olan (revatib) sünnetlerin on bir rek’ati müekked kabul edilir. Bunlar:

Sabah namazının farzından önce iki rekat.
Öğle ve Cuma namazının farzından önce iki, sonra iki rekat.
Akşam namazının farzından sonra iki rekat.
Yatsı namazının farzından sonra üç rekat. Bu üç rekattan biri vitirdir.

Cemaatle kılınmayan müekked sünnetlerin en faziletlisi vitir namazıdır. Bu namaza “Salat'ı Vitr” denilmesinin nedeni, gece sonunda tek rek’atlı olarak tamamlanmasından ötürüdür. Vitir Ramazan haricinde cemaatle kılınmaz. Ramazan ayının son on beş günü geldiğinde son rek’âtte rükûdan doğrulunca kunut duâları okunur.

Vitir namazından sonra en faziletli revâtip sünnet namaz, sabah namazının sünnetidir.

Bir hacet durumunda, tövbe etmek için, ihrama girerken, tavaf sonrasında, yolculuktan dönünce ve zifaf öncesinde iki rek’at namaz kılmak sünnet kabul edilir. Tahıyyetü’l-mescid, kuşluk ve teheccüt namazı ile abdest aldıktan sonra ve hamamdan çıkınca kılınan namazlar da mendup kabul edilen namazlardandır.

b. Gayri müekked Sünnet namazlar

Gayri Müekkede olan revatib namazlar, Peygamberimiz (s.a.v.)’in bazan kılıp bazan kılmadığı namazlardır. Bu namazları, vakit uygunsa kılmak sünnete uygun düşer.

Öğle ve Cuma namazının farzından önce ve sonra müekked kılınan ikişer rek’ate ilave olarak 2’şer rek’at daha namaz kılmak: Böylece öğle veya Cuma namazı toplam 12 rek’âta çıkmış oluyor. Şöyle ki: Öğle veya Cuma namazında önce sünnet-i müekkede olarak 2 rek’ât kılınır. Selâm verilir. Ardından sünnet-i gayr-i müekkede olarak 2 rek’ât daha kılınabilir. Daha sonra 4 rek’ât farz namaz kılınır. Farzdan sonra başta olduğu gibi, önce 2 rek’ât sünnet-i müekkede kılınır, ardından 2 rek’ât sünnet-i gayr-ı müekkede kılınabilir.
İkindi namazının farzından önce 2+2 toplam 4 rek’ât namaz kılmak.
Akşam namazının farzından önce hafif 2 rek’at kılmak. (Camide farza başlanmadıysa)
Akşam namazının farz ve müekked sünnetinden sonra 2, 4 veya 6 rek’at Evvabin namazı kılmak.
Yatsı namazının farzından önce 2 rek’at namaz kılmak.

c. Mutlak nafileler

Yukarıda belirtilen sünnetlerin dışında kalan tatavvu da denilen, müstehab veya mendub nevinden namazlardır. Beş vakit namaza bağlı olmayıp diğer zamanlarda sevap kazanmak maksadıyla kılınan namazlardır. Bunlar bir vakitle ve sayı ile sınırlı değildir.  Bir insan, gece teheccüd vaktinde veya gündüz mekruh olmayan bir vakitte Allah rızası için dilediği kadar namaz kılabilir.

İslam ve İhsan

ŞAFİİ MEZHEBİNE GÖRE NAMAZI BOZAN ŞEYLER

Şafii Mezhebine Göre Namazı Bozan Şeyler

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

  • Şafii mezhebinde sünnetler kılınmaz diye bir şey yok. Hz. Muhammedin sünnetlerini tamamen terk etmek hiçbir mezhep için doğru değil bu Şafii mezhebi için de geçerli ancak Şafii mezhebinde kaza farz namazı olanlar farz namazlarının kazasını tamamen bitirdikten sonra sünnetleri de namazlarına dahil etmeliler imam şafii görüşüne göre.

    İş gereği bulunduğum şantiye ortamında
    Şafiî mezhebinden insanlar çoğunlukta..
    Ben Hanefi mezhebine tabiim..
    Farzları kılıyorlar..
    Fatiha harici zammı sure okumuyırlar..
    4 fatiha ile yatsı nanazı bitiyor..
    Tesbih çekme yok..
    Peygamberimizin sünnetine uymayan ümmet olabiliyor mu?

    • İl iki rekatta fatihadan sonra zammı süre okunur son ikide sadece Fatiha okunur tesbih çekme vardır bizim burası şafi mezhebi genellikle

    Benim kazam

    Safiler kaza namazi varsa sunet kılamaz bana tuhaf geliyor beni aydinlatin teskur

    • Ben de şafiiyim. Kaza namazı olan bir kişi, vakti olduğu her zaman onu kılmakla mükelleftir çünkü ahirette bundan hesaba çekilecektir. Ancak sünnet namazlarında bir mükellefiyeti olmadığı için İmam Şafi hazretleri kaza namazlarını bitirmeden sünnet namazlarının kılınmasını uygun görmemiştir.

    • Şafii mezhebinde kaza varken sünnet kalınmaz
      Günümüz tabiri ile borcun varken hayır sadaka vermek caiz değildir gibi düşün

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.