Resulullah’ın Cennetteki Komşusu: Nesibe Binti Kab (r.a.)

Peygamber Efendimiz’in Uhud harbindeki cesaret, kahramanlık ve fedarlıklarından dolayı, haklarında “Allah’ım, bunları bana cennette refik eyle!” diye dua ettiği aile.

Hz. Nesibe -radıyallahu anh- Uhud harbindeki hali şöyle anlatır: Uhud Harbi’nde elimdeki kap ile Müslüman gazilere su veriyordum. Fakat bir ara harbin şekli değişti. Düşman askeri, Müslümanların arasına kadar gelmişti. Hemen su dağıtma işini bıraktım. Elime bir kılıç aldım ve düşmanın arasına daldım. Öyle şiddetli bir gün idi ki tam on üç yerimden yaralanmıştım. Aldığım bu yaralardan birisinin tedavisi, tam bir sene sürdü.”

Nesîbe Hâtûn Mekke’ye gidip, Resûlullah’a -sallallahu aleyhi ve sellem- bey’at edenlerdendir. Uhud Harbi’nde kocası ve iki oğlu ile beraber bulunup bahadırlığını yar ve ağyara beğendirdi. Ve nice bahadır erleri utandırdı. Hatta Resûlullah Efendimiz üzerine hücum eden fedailerden bir süvarinin ayağını kılıç ile kalemvâri ayırdı. Ve atından düşürüp öldürdü. Kendisi de bir kaç yerinden yaralanıp, kanlar akar iken bîpervâ kocasını ve oğullarını cenge teşvik ve teşci eylerdi.

YA RAB! BUNLARI BANA REFİK EYLE

Düşman her ne taraftan Resûlullah’ın -sallallahu aleyhi ve sellem- üzerine hücum etse, hemen kocası ve oğulları ile yetişip müdafaa ederdi. Bu fedakârane hizmeti üzerine Rasûl-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem-:

“Ya Rab! Bunları bana cennette refik eyle” diye dua buyurdu.

Bu sırada mel’un İbn-i Kamie “Bana gösteriniz! Ya o ya ben” diyerek Resûlullah Efendimiz üzerine hamle ve hücum edince; Nesîbe Hâtûn ona karşı çıktı. Üç kerre İbni Kamie’ye kılıç çaldı. Lakin mel’un birbiri üzerine iki zırh giymiş olduğundan kestiremedi. İbn Kamie ise kılıç ile Nesîbe Hatûn’un omuzunu yaraladı. Ve alemdâr-ı Nebevî olan Mus’ab bin Umeyr -radıyallahu anh- zırhını giyince, Resûl-i Ekrem’e -sallallahu aleyhi ve sellem- benzediğinden, İbn-i Kamie onu Resûl-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem- zannıyla vurup şehid eyledi.

Nesîbe Hatun, Uhud harbinden başka Yemâme harblerine ve Müseylemetü’l Kezzâb’ın öldürüldüğü harblere de iştirak etmiş ve elini bu harpte kaybetmişti. (Uhud Harbi, M. Sami Ramazanoğlu)

Kaynak: Sadık Dana, İslam Kahramanları 1, Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

HZ. NESİBE (R.A.) KİMDİR?

Hz. Nesibe (r.a.) Kimdir?

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.