Peygamberimizin Hanımlarına Mahsus Tesettür

Peygamberimizin hanımlarına mahsus tesettür şeklini Dr. Murat Kaya anlatıyor...

Hz. Âişe (r.a) şöyle buyurmuştur:

Nebiyy-i Mükerrem (s.a.v) Efendimiz’in muhterem hanımları, tuvalet için Menâsı' denilen yere gittiklerinde geceleyin çıkarlardı. Burası (Bakî’ tarafında) geniş ve açık bir arazi idi.

Hz. Ömer (r.a) Nebiyy-i Muhterem (s.a.v)’e:

«‒Kadınlarınızı evden dışarı çıkarmasanız!» diyordu da Rasûlullah (s.a.v) (bu hususta vahiy bekliyor), onun dediğini yapmıyorlardı.

Sevde bint-i Zem’a (r.a) bir gece Yatsı namazı vaktinde çıkmıştı. Sevde (r.a) uzun boylu bir kadındı. Ömer (r.a):

«‒Ey Sevde seni tanıdık!» diye seslendi.

Bunu, hicâb (yabancı erkeklere hiç görünmeme) emrinin nâzil olması husûsundaki şiddetli arzusu sebebiyle yapmıştı. Gerçekten de bundan sonra Allâh Teâlâ hicâb âyetini inzâl buyurdu.” (Buhârî, Vudû, 13)

BU HADİSTEN NE ANLAMALIYIZ?

Menâsı, Bakî’ Kabristanı tarafında geniş ve açık bir arazidir. Vâlidelerimiz, evlere tuvalet yapılmadan önce buraya geceden geceye çıkarlardı. Hicâb Âyeti’nden sonra evlere tuvalet yapıldı.

Burada bahsedilen hicâb, sâdece geniş bir elbise ile başı ve vücûdu örtmek değildir. Bunun daha da ötesinde, vâlidelerimizin kendilerini yabancı erkeklere hiç göstermemeleri, konuşacakları zaman perde arkasından konuşmalarıdır.

Hicâb Âyetleri üç defada üç mertebeyi ifade ederek nazil olmuştur:

- Birin­cisi, Ey Peygamber! Hanımlarına, kızlarına ve mü’minlerin kadınlarına söyle, (bir ihtiyaç için dışarı çıktıkları zaman) dış örtülerini üzerlerine güzelce örtsünler! Onların tanınması ve incitilmemesi için en münasip olanı budur. Allah Teâlâ mağfiret ve merhamet sahibidir.” âyet-i kerimesidir. Bununla kadınlara yüzlerini örtmeleri emredildi.

Şu âyet-i kerîme de bununla alâkalıdır:

Mü’min kadınlara da söyle; gözlerini sakınsınlar, ırzlarını muhafaza etsinler, dış kısımları müstesnâ ziynetlerini açmasınlar ve başörtülerini yakalarının üzerine salsınlar… (en-Nûr, 31)

- İkincisi, “…Peygamber’in hanımlarına lüzumlu bir şey soracağınız vakit perde arkasından sorun! Bu, hem sizin kalpleriniz, hem de onların kalpleri için daha temiz bir davranıştır… âyet-i kerimesidir. Bununla erkeklerle kadınlar arasına perde çekilmesi emredildi. Bu da harem ile selamlığı ayırmak demektir.

- Üçüncüsü, Vakarınızla evlerinizde durun da evvelki cahiliyyet çıkışı gibi süslenip dışarı çıkmayın… âyet-i kerîmesidir. Bu âyet-i kerimelerle Peygamber Efendimiz’in hanımlarının, şer’î bir zarûret olmadıkça evlerinden dışarı çıkmaları yasaklandı. Bazı annelerimiz vücutlarının karaltısını bile göstermekten çekinirlerdi.

Mü’minlerin annelerinin tuvalete çıkarken takındıkları tesettür halleri de üç mertebede gelişmiştir:

- Önceleri Menâsıdenilen kıra çıkarlar ve buraya da gece karanlığı basmadan çıkmazlardı.

- Sonra hicâb âyeti nâzil olunca gece karanlığında çıkmakla birlikte üst elbiselerini de giyinirlerdi. Lâkin karanlığa rağmen uzaktan görünen vücutlarının karaltısından kim oldukları bazen tâyin edilebiliyordu. Bu ise Hz. Ömer’e pek girân geliyordu.

- Daha sonra evlerin içinde tuvaletler inşâ edilince artık dışarıya çıkmaktan büsbütün vazgeçtiler.

Bugün insanların pisuarlarda ayakta ve yan yana tuvalet yapması, İslâmî edep ve hayânın neresinde duruyor, düşünmek îcâb eder!

İslam ve İhsan

PEYGAMBERİMİZİN LAVABOYA GİDERKEN OKUDUĞU DUA

Peygamberimizin Lavaboya Giderken Okuduğu Dua

PEYGAMBERİMİZİN HANIMLARIN EĞİTİMİNE AYIRDIĞI ZAMAN

Peygamberimizin Hanımların Eğitimine Ayırdığı Zaman

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.