Peygamberimizin Gönderiliş Zamanındaki Mucize

Hz. Muhammed (s.a.v.) neden Arabistan yarımadasına Peygamber olarak gönderildi? Kur’ân-ı Kerîm’in ve Peygamberimizin gönderiliş zamanı itibâriyle mûcize oluşu...

İçinde bulunduğumuz ilim ve teknoloji asrında çok daha iyi anlaşılmıştır ki, Kur’ân’ın en mühim mûcizelerinden biri de, onun gönderiliş zamanının en mükemmel bir şekilde ayarlanmış olmasıdır.

KUR’ÂN VE PEYGAMBERİMİZİN GÖNDERİLİŞ ZAMANI İTİBÂRİYLE MÛCİZE OLUŞU

Kur’ân-ı Kerîm ve Hazret-i Peygamber öyle bir zamanda gönderilmişlerdir ki, bi’set daha önce gerçekleşmiş olsaydı, idrâklerin Kur’ân ufkuna hiç yetmediği bir âna denk gelecekti. Diğer taraftan sonraki bir zamanda tahakkuk etseydi, mûcizelerinin -hâşâ- beşerî bir eserden alınmış veya bir ilim adamı grubundan telâkkî edilmiş olabileceği intibâının zihinlerde oluşmasına zemin hazırlanmış olacaktı. Ancak bu böyle olmayıp sonsuz ilim ve hikmet sahibi olan Allah Teâlâ tarafından yalnızca kendi Zât-ı İlâhî’sine has bir kudret ve dirâyetle son derece isâbetli bir vakit ayarı yapılmıştır. Hak Teâlâ, onları en uygun bir zamanda insanlığa armağan olarak takdîm etmiştir.

İSLAM NEDEN ARABİSTAN YARIMADASINA İNDİRİLDİ?

Bunun içindir ki Kur’ân, kıyâmete kadar dâimî bir mûcizedir.

O, 1400 sene evvelki bir bedevîye onun arayıp istediğini vererek tatmîn ediyor, hayâtını en güzel bir şekilde düzenliyordu. Bugün de, en üst seviyedeki ilim erbâbını bile kuşatacak bilgileri vakti geldikçe bir plan dâhilinde ortaya koymak sûretiyle herkesi hayret ve dehşette bırakarak kendisine râm etmektedir! Çünkü O, kıyâmete kadar olmuş ve olacak bütün ilmî terakkîlere öncülük edecek en mükemmel bilgilerle doludur. Dolayısıyla, bundan sonra yapılacak bütün keşiflerin, Kur’ân’daki işâretini muhakkak göreceğiz.

Hattâ Kur’ân’daki mûcizevî bilgilere, yapılan ilmî keşiflerle daha çok yaklaşılabileceği de, âyetlerde belirtilen bir mûcize olarak Cenâb-ı Hakk’ın vaadidir. Kur’ân’daki bu hârikulâde hâller, yüce hakîkatlerin ilâhî vaad çerçevesinde zamanı geldikçe tahakkuk etmesidir. Allah Teâlâ buyurur:

“İnsanlara ufuklarda ve kendi nefislerinde âyetlerimizi göstereceğiz ki, onun (Kur’ân’ın) gerçek olduğu kendilerine iyice belli olsun!.. Rabbinin her şeye şâhid olması yetmez mi?..” (Fussılet, 53)

Âyetteki «ufuklar» kelimesinden insanı çevreleyen dış âlemi; «kendi nefisleri» ifâdesinden de insanın kendi biyolojik ve rûhî yapısını anlamak mümkündür. Bu takdirde âyetin mânâsı:

“Biz, insana gerek kendisini çevreleyen dış âlemde, gerekse bizzat kendi maddî ve rûhî yapısında bulunan ve Biz’im varlığımızı ve kudretimizin mükemmelliğini ispatlayan delilleri yeri ve zamanı geldikçe göstereceğiz!» demek olur.

Esmâ-yı ilâhiyyenin fiilî bir tecellîsi olan kâinâta büyük âlem (âlem-i kübrâ), esmâ tecellîlerinin kendisinde cem edildiği bir îcâd bedîası olan insana da küçük âlem (âlem-i suğrâ) denir. Bu iki âlemle alâkalı olarak ilmin tespit ettiği, akıllara ve iz’anlara durgunluk veren maddî ve mânevî bilgiler, insana kendi aczini telkîn ederek; “مَنْ عَرَفَ نَفْسَهُ فَقَدْ عَرَفَ رَبَّهُ : Nefsini tanıyan, Rabbini tanır!” hakîkatinin tecellîsini ortaya çıkarmaktadır. Hak âşığı Yûnus, ne güzel söyler:

“İlmin başlangıcı da, sonu da kendini bilmektir!..”

Vücûdumuzdaki her mekanizmanın, her şûbenin ve her âzânın ayrı ayrı, fakat birbiriyle muhteşem bir âhenk içinde çalışması, Cenâb-ı Hakk’ın ilâhî sanatının açık bir tezâhürüdür. Bunların çalıştırılması bizim irâdemize bırakılsaydı, her gün ve her an ne kadar ârıza yaptırırdık acaba?! Bu hususta başarılı olsak bile, uykuya yenik düştüğümüzde hayâtımızı kaybeder giderdik…

Cenâb-ı Hak buyurur:

“«Ona Rabbinden mûcizeler indirilseydi ya!» dediler. De ki: «Mûcizeler ancak Allah katındadır, ben ise sadece açık bir uyarıcıyım.» Kendilerine okunup duran kitabı Sana indirmiş olmamız onlara (mûcize olarak) yetmez mi? Elbette îmân eden bir kavim için onda rahmet ve ibret vardır.” (el-Ankebût, 50-51)

“Onlar Kur’ân üzerinde tefekkür etmiyorlar mı? Yoksa kalplerinin üzerinde üst üste kilitler mi var?” (Muhammed, 24)

İlâhî azamet ve saltanat karşısında insanın kendi acziyet, hiçlik ve zavallılığını hissedebilmesi, muhakkak ki ona mârifetullâhtan bir ufuk açar, vâsıl-ı ilâllâh olmaya yönlendirir.

Aslâ unutmamak gerekir ki, Kur’ân’ın bildirdiği hakîkatlerin, zamanı geldikçe bütün insanlığın gözleri önünde tek tek zuhûr edip gerçekleştiği ve idrâkleri hayrette bıraktığı gibi, onun, ölümden sonraki hayâta dâir verdiği haberler de mutlakâ zuhûr edecektir. Elbette ki haşr, mahşer, hesap, mîzan, sırat, cennet, cehennem ve diğer âhiret ahvâli de hak ve hakîkattir.

Ne mutlu, bu fânî âlemden gereği gibi ibret alarak kalbî hayâtını Kur’ân ve Sünnet’in feyiz ve rûhâniyetiyle zenginleştirebilenlere…

Ne mutlu, ebedî hayâta güzelce hazırlanıp Cenâb-ı Hakk’a kalb-i selîm götürebilenlere!..

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Rahmet Peygamberi, Erkam Yayınları

 

İslam ve İhsan

PEYGAMBER EFENDİMİZ’İN HAYATI

Peygamber Efendimiz’in Hayatı

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.