Peygamberimizin Dilinden Kabir Hayatı

Kulun kabirdeki imtihanı nasıl olacak? Kabirde sorulacak sorular nelerdir? Peygamber (s.a.s.) Efendimiz’in kabir azabıyla ilgili gördüğü rüya…

Ümmü’l-mü’minîn Ümm-i Seleme radıyallahu anhâ’dan mervîdir ki:

Bir gece Nebiy-yi Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem uyandı da: “Sübhanallah, bu gece ne fitneler nâzil oldu! Ne hazîneler de açıldı! Hücre sahiplerini -yani ezvâc-ı tâhirâtı- uyandırınız. Dünyada nice giyinik kadınlar vardır ki âhirette çıplaktırlar.” buyurdu.

Aleyhi’s-salâtü ve’s-selâm Efendimiz’in rüyâda görüp de haber verdikleri fitnelerle nîmetler ilhâm-ı ilâhî ve vahiy tarîkiyle kendilerine mâlum olan şeylerdendir. Enbiyânın rüyâsı da vahiydir. Nitekim Kur’ân-ı Kerîm’in vahyi başlangıçta altı ay rüyâda vâkî olmuştur.

Bu hadîs-i şerîfte mûcizât-ı nebevîye zâhir ve bâhirdir. Aleyhi’s-salâtü ve’s-selâm Efendimiz’in ümmet-i merhûmelerinin kendilerinden sonra giriftar olacakları hem fiten u mesâibi ve hem de nâil olacakları hazâin-i bî-pâyânla nîmet ve rahmeti ihbar buyurdukları gibi giyinik fakat çıplaklar zümresinden yahut mestûre olmakla beraber libâsında iltizâm-ı isrâf ve tebzîr edecek nice kadınların zuhur edeceklerini de haber veriyor.

Ümmühât-ı mü’minîni uyandırmayı emir buyurmaları da kendilerine va’z etmek, ibzâl-i sadâkat ile terk-i isrâfâta teşvîk eylemek, ezvâc-ı Nebî -aleyhisselâm- olduklarına mağrûr olarak ibâdet ve tâattan gaflet câiz olamayacağını bildirmek içindir. Dünyadaki kâsiyât-i müsrifâtın, âhirette âriyât olmaları hasenattan ârî olduklarına binâendir.

KABİRDEKİ İMTİHAN

Ebûbekir Sıddîk radıyallahu anh’ın kızı Zâtü’n-nıtakayn Esmâ -radıyallahu anhâ-’dan şöyle dediği rivâyet edilmiştir:

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem hutbe îrâdına başlamış ve kişinin kabirde görüp göreceği sorgu ve sualleri anlatmıştı. Rasûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz kabir ahvâlini böyle tafsîlâtıyla anlatınca Müslümanlar dehşetli bir sûrette feryâd edip ağlamışlardır.

Nesâî rivâyetinde şu ziyâdeyi de nakletmiştir: “...cemâatin bu feryad ve figânı Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in bu hutbelerini anlamaklığıma mânî oldu. Bu sayhalar sükûnet bulunca bana yakın olan birisine: “Cenâb-ı Hak bereket ve saâdetini artırsın, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem hutbelerinin sonunda ne buyurdu?” diye sordum. O da:

“Bana vahyolundu ki siz kabirlerinizde Deccal’in fitnesine yakın bir fitne ile imtihan olunursunuz.” buyurdu, dedi. (Tecrîd-i Sarîh Tercümesi, 4 / 738)

KABİRDE SORULACAK SORULAR

Berâ ibn-i Âzib radıyallahu anh’den Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in şöyle buyurduğu rivâyet edilmiştir:

“Münker ve Nekir adlı melekler gelerek mü’min kabrinde oturtuldukda (bunların suâllerine cevaben) mü’minin; “lâ ilâhe illâllah Muhammedün Rasûlullah” diyerek şahâdet getirmesi,

“Allah, mü’minleri gönüllerinde yerleşen şehâdet kelimesiyle dünyada ve ahirette (kabirde) böyle sâbit kılar.” (İbrâhim Sûresi / 28) meâlindeki kavl-i şerîfin canlı bir ifadesidir.” Şârih Âynî, Ebû Hüreyre radıyallahu anh’e müstenîd bir senetle İbn-i Kesîr tefsirinden kabirdeki sualin şunlar olduğunu naklediyor:

– Rabbin kimdir? Dînin nedir? Nebîn kimdir? denildiğinde mü’min:

– Rabbim Allah, dînim dîn-i islâm, Peygamberim Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem’dir. Zâhir ve bâhir âyetlerle Allah tarafından gelmiştir. Onun nübüvvetine îmân ve risâletini kabul ve tasdîk ettik, der. Suâl melekleri de ona:

– Doğru söylüyorsun! Sen dünyada bu îtikatla yaşadın, böyle öldün, böyle de ba’s olunacaksın, der. (Tecrîd-i Sarîh Tercümesi, 4 / 729)

Kaynak: Mahmud Sâmî Ramazanoğlu, Musâhabe-3, s.232- Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

KABİR HAYATI

Kabir Hayatı

KABİR HAYATI NEDİR? KABİR HAYATI NASIL OLACAKTIR?

Kabir Hayatı Nedir? Kabir Hayatı Nasıl Olacaktır?

KABİR HAYATI İLE İLGİLİ AYET VE HADİSLER

Kabir Hayatı ile İlgili Ayet ve Hadisler

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.