Peygamberimiz Tevekkül ve Teslîmiyet Âbidesidir

Peygamberimiz (s.a.v) tevekkül ve teslimiyet abidesidir.

Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz, hayatı boyunca sayısız cefâlara katlandı, nice çile çemberlerinden geçti. “...Allah yolunda hiç kimsenin görmediği eziyetlere mâruz kaldım.” buyurdu. (Tirmizî, Kıyâmet, 34/2472) Nitekim yedi evlâdından altısının vefatına şâhid olarak acıların en büyüğünü yaşadı. Tâif’te hakaret gördü ve taşlandı. İlk müslümanların çektiği ıztırap ve cefâlarla yüreği dağlandı. Uhud’da sevgili amcası Hazret-i Hamza ile Hazret-i Mus’ab başta olmak üzere, güzîde sahâbîleri şehîd oldu. Bi’r-i Maûne ve Recî vak’alarında en kıymetli Kur’ân talebeleri tuzağa düşürülüp şehîd edildi.

Fakat çektiği bu çilelerin hiçbiri, Allah Rasûlü’nün metânetini ve kalbî muvâzenesini bozamadı. O, bütün bunları büyük bir olgunluk ve rızâ hâliyle karşıladı. Rabbinin rızâsı uğrunda, hiçbir fânî çileye aldırmadı. Gönlü nice acılarla dağlanmasına rağmen, gül yüzünden tebessümü hiç eksik etmedi. O’nu hiç kimse, hiçbir zaman, asık bir yüzle, çatık kaşla ve abus bir çehreyle görmedi. O, Hak Teâlâ ile beraberliğin huzuru içinde, dâimâ tebessüm hâlinde bulundu, her hâlükârda İslâm’ın güler yüzünü aksettirdi.

Velhâsıl, hayatın acı-tatlı sürprizleri, ezâ, cefâ ve meşakkatleri karşısında, Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- gibi dâimâ Hakkʼa tevekkül, teslîmiyet ve rızâ hâlini muhâfaza edebilmemiz için, Cenâb-ı Hak, Sevgili Rasûlüʼnü en ağır çile imtihanlarından geçirerek biz ümmetine en güzel numûne kıldı.

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Âlemlere Rahmet: Hz. Muhammed -sallâllâhu aleyhi ve sellem-

İslam ve İhsan

PEYGAMBERİMİZİN HAYATI, KUR’ÂN’IN TEFSÎRİDİR

Peygamberimizin Hayatı, Kur’ân’ın Tefsîridir

BEN GÜZEL AHLAKI TAMAMLAMAK ÜZERE GÖNDERİLDİM

Ben Güzel Ahlakı Tamamlamak Üzere Gönderildim

KUR’AN AHLAKI İLE AHLAKLANMAK

Kur’an Ahlakı ile Ahlaklanmak

HZ. MUHAMMED (S.A.V.) KİMDİR?

Hz. Muhammed (s.a.v.) Kimdir?

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.