Peygamber Efendimiz’in Evlât Terbiyesi Hakkındaki Tavsiyeleri

Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) evlât terbiyesiyle ilgili öğretileri, ebeveynlere nasıl bir rehberlik sunuyor? Çocukların doğru bir şekilde yetiştirilmesi için nelere dikkat edilmelidir?

Dünya; nîmetleri, muhabbetleri, emel ve hülyâlarıyla önümüze serilmiş geniş bir imtihan sahasıdır. Mal, mülk ve evlât gibi dünyaya âit kıymetler de, âhiret sermâyesi yapılmak gâyesiyle tasarrufu bize bırakılmış imtihan mevzûlarıdır. Dolayısıyla dünyanın imkânlarını âhiret saâdeti için bir vâsıta hükmünde tutmak zarûrîdir. Âyet-i kerîmede buyrulur:

“Servet ve oğullar, dünya hayatının süsüdür; bâkī kalacak olan amel-i sâlihler ise Rabbinin nezdinde hem sevapça daha hayırlı, hem de ümit bağlamaya daha lâyıktır.” (el-Kehf, 46)

Mâl, mülk ve evlât, Hak yolunda sarf edildiğinde birer “ziynet” olurken, hevâ ve heves uğrunda şuursuzca kullanıldığında “fitne” hâline gelivermektedir.

PEYGAMBER EFENDİMİZ’İN EVLAT TERBİYESİ İLE İLGİLİ TAVSİYELERİ

Bir mü’minin en yakın mîrasçıları kendi evlâtlarıdır. Onlara bırakılacak hakîkî mîras ise ebediyet zenginliğidir. Yavrularımıza fânî varlık ve lezzetleri değil; eskimeyen, solmayan ve tükenmeyen bir saâdeti mîras bırakmamız gerekir. O da, Hazret-i Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz’in bize emânet olarak bıraktığı Kur’ân-ı Kerîm ve Sünnet-i Seniyye’dir. Bu mukaddes mîrâsın evlâtlarımıza intikâlinde gösterilecek îtinâ, büyük bir sadaka-i câriye olurken, bunun ihmâli ise, her anne-baba için büyük bir âhiret felâketidir.

Âyet-i kerîmede buyrulur:

“Ey îmân edenler! Kendinizi ve çoluk çocuğunuzu yakıtı insanlar ve taşlar olan Cehennem ateşinden koruyunuz!..” (et-Tahrîm, 6)

Fahr-i Kâinat -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz de:

“Hepiniz çobansınız ve hepiniz güttüklerinizden mes’ûlsünüz… Erkek, âilesinin çobanıdır ve sürüsünden mes’ûldür. Kadın, evinin çobanıdır ve sürüsünden mes’ûldür.”[1] buyurarak anne ve babanın, çocuklarının terbiyesinde müşterek bir sorumluluğa sahip olduklarını beyan etmektedir.

Diğer bir hadîs-i şerîfte de:

“Çocuklarınıza ikramda bulunun ve onları güzelce terbiye edin!” buyrulmaktadır. (İbn-i Mâce, Edeb, 3)

Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, bazı hadislerinde terbiye vazifesini, cihad gibi dinde en fazîletli kabûl edilen bir amele dahî üstün tutmuştur. Cihâda çıkmak üzere kendisine mürâcaat eden bir kısım ashâbının, geride kalan çoluk-çocuklarına ve ihtiyar anne-babalarına bakacak kimseleri olmadığını anlayınca:

“–Onların yanına dön, zira cihâdın iyisi onların yanındadır.” buyurarak geri çevirdikleri olmuştur.[2]

Bir gün Hazret-i Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’e güçlü kuvvetli, sağlığı yerinde, babayiğit bir genç uğrar. Onun bu hâli çevresindeki ashâb-ı kirâmın dikkatini çeker. İçlerinden bazıları kendini tutamayarak:

“–Ey Allâh’ın Rasûlü, keşke şu adam Allah yolunda (cihâd eden bir kimse) olsaydı!” derler.

Hazret-i Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in cevâbı ise şu olur:

“–Eğer bu adam yaşlı anne-babası için çalışıyorsa Allah yolundadır, nefsinin iffet ve izzetini korumak için çalışıyorsa Allah yolundadır, ehlinin nafakasını kazanmak (onları en güzel şekilde yetiştirmek) için çalışmaya çıkmışsa Allah yolundadır. Ancak tefâhur (övünmek) için çıkmışsa tâğut (şeytan) yolundadır.” (Heysemî, VIII, 144; Ali el-Müttakî, IV, 12/9252)

Çocukların terbiyesine terğîb ve teşvik sadedinde Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in bazı hadîs-i şerîfleri şöyledir:

“Bir baba evlâdına güzel edepten daha fazîletli bir şey hediye edemez.” (Tirmizî, Birr, 33/1952)

“Çocuğun babası üzerindeki haklarından biri, ona güzel ve rûhâniyetli bir isim koyması ve iyi bir terbiye vermesidir.” (Beyhakî, Şuabu’l-Îmân, VI, 401-402)

Dipnotlar:

[1] Buhârî, Vesâyâ, 9. [2] Bkz. Buhârî, Cihâd, 138, Ezân, 17, Edeb, 3; Müslim, Birr, 5; Ebû Dâvûd, Cihâd, 31; Tirmizî, Cihâd, 2; Nesâî, Cihâd, 5.

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, 12 Saadet Damlaları, Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

HAYIRLI EVLAT YETİŞTİRMENİN ÖNEMİ

Hayırlı Evlat Yetiştirmenin Önemi

İSLAM’DA ÇOCUK EĞİTİMİ

İslam’da Çocuk Eğitimi

İYİ BİR NESİL NASIL YETİŞTİRİLİR?

İyi Bir Nesil Nasıl Yetiştirilir?

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.