Peygamber Efendimize (s.a.v.) Hakaretlere En Güzel Cevap

Muhterem Osman Nûri Topbaş Hocaefendi Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’e hakaret edenlere karşı nasıl bir tavır almamız gerektiğini açıklıyor.

Devrin Ebû Cehillerinin, Ebû Leheblerinin; Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’e hakaret etmelerinde şaşılacak bir şey yoktur. Çünkü hırsız, kuyumcu dükkanını soymaya çalışır. Meyveli ağaç, taşlanır. Dünün Ebû Cehillerinden bugünkülere kadar bütün câhiliyye erbabı tarafından; Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in hayatı ve şahsiyeti en küçük teferruatına kadar incelenmiş, ancak akıl, izʼan ve insaf dahilinde tenkit edilebilecek hiçbir husus bulunamamıştır.

Böyle olunca kinlerini bastırabilmek için iftira ve hakaretten başka çare bulamamaktadırlar. Hak ile bâtılın mücâdelesi kıyamete kadar bir şekilde devam edecektir.

Çünkü tarih; tekrar tekrar sahnelenen bir tiyatro oyunu gibidir. Rol alanlar değişse de, senaryo değişmez. Binlerce yıl önce Hazret-i İbrahim’e, Hazret-i Musa’ya iman etmeyen, onları yalanlayan zalim ve küstah Nemrut ve Firavunların âkıbeti ile, Fahr-i Kâinat Efendimiz’e aynı eziyet ve hakaretlerle muamelede bulunan Ebû Cehillerin, Ebû Leheblerin âkıbeti aynı olmuştur. Yarın da, Hakk’a düşmanlık edenlerin âkıbeti aynı olacaktır.

Fakat bizim sormamız gereken sual şudur:

Bu iftiralar karşısında biz ümmet-i Muhammed’e düşen nedir? Onlar, bu hakaretlerle, Efendimiz’in hakîkatini perdelemek istiyorlar. Çıkardıkları gürültüyle Kur’ân kelâmı işitilmesin istiyorlar. Yaptıkları görüntü kirliliğiyle, O Sirâc-ı Münîr’in nûrundan gözleri alıkoymak istiyorlar.

O hâlde, bizim yapmamız gereken; Fahr-i Kâinat Efendimiz’in örnek şahsiyetini ve müstesnâ ahlâkını; hâlimizle, kālimizle ve yaşayışımızla temsil ederek insanlığa güzelce arz etmektir…

Osman Nûri Topbaş Hocaefendi

Kaynak: http://www.osmannuritopbas.com/17-ocak-2015.html

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

  • Osman Nuri Topbaş Hocaefendim teşekkür ederim şahsım adına ALLAH sizi başımızdan eksik etmesin uzun sağlıklı ömürler versin Aminnnnnnnnnnnnn

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.