Peygamber Efendimiz Hac Görevini Nasıl Îfa Ederdi?

Hac, Mekke’deki Kâ’be, Safa-Merve, Mina, Müzdelife ve Arafat olmak üzere kutsal mekanlarda Peygamberimizin öğrettiği şekilde îfa edilen bir ibadettir.

Peygamberimiz (s.a.s.), hicretin onuncu yılının Zilkade ayında Hac için hazırlanmaya başladı. Bunu Müslümanlara duyurarak onların da hazırlanmalarını istedi. Onunla birlikte haccetmek isteyenler Medine’de toplandılar. Peygamberimiz (s.a.s.), hicrî 26 Zilkade 10, milâdî, 22 Şubat 632 Cumartesi günü, kızı Fâtıma, hanımları ve Müslümanlarla birlikte Medine’den hareket etti. Yanına kurbanlık yüz deve aldı. Zülhuleyfe denilen yere vardığında öğle namazını seferî olarak iki rekat kıldı ve ihrama girdi.

4 Zilhicce Pazar günü kuşluk vakti Mekke’ye ulaştı. Kâ’be’yi tavaf edip iki rekat namaz kıldı ve Safâ ile Merve arasında sa’y etti. Hac süresince Mekke’nin Ebtah mevkiinde kendisi için kurulan çadırda konakladı, perşembe gününe kadar burada kaldı. Aynı gün (8 Zilhicce Terviye günü) Mina’ya hareket etti. Öğle, ikindi, akşam ve yatsı namazlarını Mina’da kıldı. Geceyi de burada geçirdi. Ertesi sabah, namazı kıldıktan sonra güneş doğuncaya kadar burada kaldı. Arafat ’taki Nemîre mevkiinde kendisi için çadır kurulmasını emretti. Sonra Mina’dan hareket edip Müzdelife ’den geçerek Cuma günü, Arafat’ta hazırlanan çadırda konakladı. Zeval vaktinden sonra çadırından çıkıp Kasvâ adlı devesine binerek Arafat vadisinin ortasına geldi. Urene vadisinde meşhur Veda Hutbe’sini okudu. Bir ezan okutarak ayrı ayrı kametlerle öğle ile ikindi namazlarını birlikte kıldırdıktan sonra devesinin üzerinde Arafat’a çıktı. Kıbleye dönüp akşama kadar dua ile meşgul oldu. Arafat’ta iken, kendisine, ilâhî tebliğ görevinin tamamlandığını bildiren Mâide suresinin 3. ayeti nazil oldu. Güneş battıktan sonra Arafat’tan ayrıldı ve Müzdelifeye geldi. Yatsı vaktinde, akşam namazıyla yatsı namazını birleştirerek akşamı üç, yatsıyı da iki rekat olarak kıldırdı. Geceyi Müzdelife’de geçirdi. Ertesi sabah, yani Cumartesi (bayramın birinci) günü sabah namazını Müzdelife’de kıldıktan sonra Meş’ar-i Haram’a geldi. Cemre- i Aka’be ’ye (büyük şeytana) yedi adet küçük taş attıktan sonra Mina’ya gitti. Burada yine deve üstünde bir konuşma yaptı. Kurbanlık olarak hazırladığı yüz deveden altmış üçünü, ömrünün her yılı için bir deve hesabıyla bizzat kendisi kurban olarak kesti. Diğer develeri de damadı Hz.Ali kesti.

Kurban etinden bir parça yiyen Peygamberimiz, geri kalanını Müslümanlara dağıttı. Daha sonra tıraş olup ihramdan çıktı. Sonra Kâ’be’ye gidip tavaf yaptı ve öğle namazını kıldı. Tekrar Mina’ya dönerek bayram günlerini burada geçirdi. Bayramın ikinci, üçüncü ve dördüncü günleri taşlamalarını tamamladı. Bayram’ın ikinci günü Mina’da Müslümanlara üçüncü konuşmasını yaptı. Bayramın dördüncü günü Mina’dan tekrar Mekke’ye gelip vedâ tavafını yaptıktan sonra 29 Zilhicce 10 (26 Mart 632) tarihinde Medine’ye döndü.(Ebû Dâvûd, Menâsik, 57-67. II, 455-482. İbn Mâce, Menâsik, 84. II, 1022. Kâsânî, II, 143-149.)

Peygamberimiz (s.a.s.) hac ibadeti ile ilgili ayet nazil olduktan sonra yaptığı bu son haccında Müslümanlara hac menâsikinin nasıl yapılacağını sözlü ve uygulamalı olarak öğretmiştir. Hadis ve fıkıh kitaplarımızda haccın yapılışı ile ilgili bilgiler, Peygamber efendimizin hac konusundaki sözlerine ve uygulamasına dayanmaktadır. Mezhepler arasındaki farklılıklar, Peygamberimizden aynı konuda aktarılan değişik rivayetlerin bulunmasından kaynaklanmaktadır.

Peygamberimiz ile birlikte hac yapan sahabeden, menâsikin tertibi ve yapılışıyla ilgili farklı uygulamalar olmuş, durum kendisine sorulduğunda “olur, zorluk yok” buyurmuştur.(Buhârî, Hac, 135, II, 187-188; Müslim, Hac, 331-334, I, 949-950. Ebû Dâvûd, Menâsik, 279, II, 501.) Mesela “Şeytan taşlamadan ziyaret tavafını yaptım”, “kurban kesmeden tıraş oldum”, “Şeytan taşlamadan kurban kestim olur mu”? diye soran kimselere “zararı yok, olur” cevabını vermiştir.(Buhârî, Eymân ve’n-Nüzur, 15.VII, 226.)

Giriş bölümünde mahiyetlerini açıkladığımız üç çeşit hac vardır: Temettu, kıran ve ifrad haccı. Peygamberimiz (s.a.s.) ile birlikte hac yapan sahabeden bir kısmı ifrad haccı, bir kısmı, temettu haccı bir kısmı da kıran haccı yapmıştır. (Ebû Dâvûd, Menâsik, 23. II, 377-390.) Peygamber efendimizin yaptığı haccın ifrad,(Ebû Dâvûd, Menâsik, 23. II, 377. İbn Mâce, Menâsik, 37. II, 988. Tirmizî, Hac, 10. III; 183.) kıran(Ebû Dâvûd, Menâsik, 24. II, 391. Tirmizî, Hac, 11. III; 184.)  veya temettu(Ebû Dâvûd, Menâsik, 24. II, 397. İbn Mâce, Menâsik, 37. II, 989. Tirmizî, Hac, 11. III; 185.) olduğuna dair rivayetler vardır.

KAYNAK: Diyanet Hac İlmihali, DİB Yayınları, 2013, Ankara

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.