Osmanlı’nın Saraybosna’daki Mührü

Osmanlı’nın Bosna Sancak Beyi Gazi Hüsrev Bey tarafından yaptırılan Gazi Hüsrev Bey Camisi, ihtişamıyla tarihi Başçarşı’nın çekim merkezi olmayı sürdürüyor.

Bosna Hersek’in başkenti Saraybosna’nın Osmanlı idaresinde olduğu dönemde, yaklaşık beş asır önce inşa edilen ve İslam mimarisinin ülkedeki en güzide örneklerinden biri kabul edilen Gazi Hüsrev Bey Camisi, güzelliğiyle büyük ilgi görüyor.

Osmanlı Devleti’nin Bosna Sancak Beyi Gazi Hüsrev Bey tarafından 1530 yılında Tebrizli mimar Acem (Esir) Ali’ye yaptırılan cami, kentin kalbi konumundaki tarihi Başçarşı’nın çekim merkezi olmaya devam ediyor.

Fethin ardından şehirde inşa edilen ilk cami olmasa da bugün en önemli merkez camisi konumunda olan Gazi Hüsrev Bey Camisi, o dönemde küçük bir kasaba olan Saraybosna’nın şehirleşmesine de önemli katkılarda bulundu.

16. yüzyılda inşa edilen tarihi saat kulesi ile komşu olan cami, Osmanlıların bölgeden ayrılmasının ardından çeşitli saldırılara maruz kalsa da yapılan yenileme çalışmalarıyla her defasında eski görkemine kavuşmayı başardı.

[caption id="attachment_141836" align="alignnone" width="650"] Bosna Hersek'in başkenti Saraybosna'nın Osmanlı idaresinde olduğu dönemde, yaklaşık beş asır önce inşa edilen ve İslam mimarisinin ülkedeki en güzide örneklerinden biri kabul edilen Tarihi Başçarşı'daki Gazi Hüsrev Bey Camisi, güzelliğiyle büyük ilgi görüyor. ( Elman Omiç - Anadolu Ajansı )[/caption]

Güzelliği kartpostallara, hediyelik eşyalara ve hatta birçok belgesele taşınan bu tarihi caminin içinde ve dışında bulunan ahenkli süslemeler ve kaligrafiler dikkat çekiyor. Cami, pencere işlemeleri ve zerafetli kubbesiyle de göz dolduruyor.

RAMAZANLARDA ŞEHRİN “ATAN KALBİ”

Gazi Hüsrev Bey Camisi asırlardır birçok İslam geleneğinin devam ettirildiği yer olarak da biliniyor. Caminin minaresinden çıplak sesle hala ezan okunuyor. Gazi Hüsrev Bey’in vasiyeti üzerine ise her gün öğle namazının ardından camide bir hatim indiriliyor.

Yerli ve yabancı turistlerin ziyaret ve buluşma noktası olan cami, dünyada elektriği ilk kullanan cami olma özelliğine de sahip. Şehrin Avusturya-Macaristan İmparatorluğu idaresinde olduğu dönemde, camiye 6 bin 500 ampul gücünde elektrik bağlandığı biliniyor.

Ramazan aylarında ise Müslümanların gönlünde farklı bir yeri olan cami, şehrin adeta “atan kalbi” haline geliyor. Gündüzleri okunan mukabeleyle Müslümanları bir araya getiren cami, akşamları ise teravih namazı için şehrin farklı yerlerinden gelenlerle dolup taşıyor.

“BU CAMİ, BİZİ DE KORUYOR”

Gazi Hüsrev Bey Vakfı Mütevellisi Mustafa Vatrenjak, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Gazi Hüsrev Bey’in ilk vakıfnamesinde cami, imarethane ve hanikah bulunduğunu anımsatarak, altı yıl sonra ise yeni vakıfnameye medresenin de eklendiğini aktardı.

Vakıf kapsamında bezistan, han, hamam ve camiyi çevreleyen sokaklarda yaklaşık 200 dükkan bulunduğunu kaydeden Vatrenjak, bu mülklerin vakfa gelir sağladığını dile getirdi.

Vatrenjak, Gazi Hüsrev Bey’in Saraybosna’nın şehir olarak gelişmesine önemli bir katkıda bulunduğunu ifade ederek, onun vefatının ardından Saraybosna’nın askeri, idari ve eğitimde doğu ile batı arasındaki merkez olduğunu dile getirdi.

Caminin geçmişte birçok kez zarar gördüğünü ve ardından restore edildiğini anımsatan Vatrenjak, “1697 yılında Savoy Prensi Eugen şehri ateşe verdiğinde, cami de büyük hasar aldı. İlk restorasyon bu hasar nedeniyle 1737’de gerçekleşti. Cami farklı dönemlerde farklı sebeplerden çıkan yangınlarda da zarar gördü. Son olarak Bosna Savaşı’nda (1992-1995) cami 100’den fazla defa isabet aldı.” dedi.

Gazi Hüsrev Bey Camisi’nin bugün turistlerin yoğun ilgisini çektiğini belirten Vatrenjak, geçen yıl camiyi 40 bin kişinin ziyaret ettiğini ve bu sayısının her geçen gün daha da arttığını söyledi.

1985-2009 yılları arasında bu tarihi camide imamlık yapan Hafız İsmet Spahic de caminin Bosnalı Müslümanlar için önemine değinerek, “Tam olarak önemini ifade etmek zor, ancak biz Müslümanlar için Kabe’den hemen sonra ikinci sırada geliyor. Bu cami, bizi de koruyor.” dedi.

Gazi Hüsrev Bey’in Saraybosna’da birçok hayır yaptığına işaret eden Spahic, “O, Bosna Hersek’in halen en yaşayan insanı, zira en fazla hayır yaptı.” diye konuştu.

Bu camide imamlık yapmanın kendisi için büyük anlam ifade ettiğini kaydeden Spahic, “büyük insan” olarak nitelendirdiği Gazi Hüsrev Bey’in yaptığı hayırlarla Bosnalı Müslümanları koruduğunu ve onlara yardım ettiğini vurguladı.

Kaynak: AA

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.