Osmanlı Mezar Taşlarında Semboller ve Anlamları

Osmanlı’nın gündelik hayatın içinde oluşturduğu bu “manevi istirahat bahçeleri” ve yüksek kültürünün yansıması mezar taşları, geçmişten günümüze uzanan zarafet vesikaları olarak hala ayakta.

Yahya Kemal Beyatlı’nın Türkiye’nin nüfusuna ölüleri de dahil ederek, “Zira biz onlarla bir arada yaşarız.” çıkarımında bulunmasına neden olan bir kültürün vücuda gelmiş halidir mezar taşları.

Osmanlı’nın gündelik hayatın içinde oluşturduğu bu “manevi istirahat bahçeleri” ve yüksek kültürünün yansıması mezar taşları, geçmişten günümüze uzanan zarafet vesikaları olarak hala ayakta.

Modernliğin eskiyi yok eden taarruzuna rağmen varlığını sürdüren mezar taşları, taş işçiliği, yazı ve edebi sanatların bir araya geldiği eşsiz örnekleri barındırıyor.

Mezar taşlarının genel defnin gerçekleşmediği hazirelerde daha sık rastlanan eserler olmasının yanında, birçok güzel örneklerinin yurt dışına çıkarıldığı biliniyor.

Hayatın her köşesinde güzellik ve estetiği yakalama gayretindeki Türk-İslam sanatının bir ürünü olan mezar taşlarının en nadide örneklerine, Süleymaniye ve Sultan II. Mahmud Türbesi gibi hazirelerde rastlamak mümkün.

“TAŞTAKİ İFADELERİ ORTAYA KOYACAK KİMSE KALMADI”

Özellikle Zeytinburnu’ndaki tarihi mezar taşları konusunda araştırmalar yapan Yalova Üniversitesi İslami İlimler Fakültesi Türk İslam Sanatları Tarihi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Süleyman Berk değerlendirmelerde bulundu.

Berk, mezar taşının bir kültür olduğunu dile getirerek, “Genelde maziden bir kopuş var. Bu bizim için çok daha trajik oldu. Ahmet Hamdi Tanpınar’ın ifadesiyle ‘Bir zevk çökmesi var.’ Sanatın birçok alanında böyle bir durum söz konusu. Mezar taşları da böyleydi. Şimdi isteseniz de bunu canlandıramazsınız. Çünkü o taşı yapacak işçiyi bulamazsınız. Taştaki ifadeleri ortaya koyacak kimse kalmadı.” dedi.

Özellikle tekke hazirelerinde yüksek edebi ifadelerin yer aldığı mezar taşlarının bulunduğunu aktaran Berk, bazı ölüm tarihlerinin ebcet hesabıyla taşa yazıldığını kaydetti.

OSMANLI MEZAR TAŞLARININ YAZISINA BAKMADAN BİRÇOK ŞEY ANLAŞILIR

Berk, Osmanlı mezar taşlarının yazısına bakmadan kadın veya erkek kişiye ait olup olmadığının anlaşılabildiğini dile getirerek, “Kadın mezar taşlarında başlık yoktur. Kadın zarafetini aksettirecek çiçekler, motifler vardır. Erkek mezar taşlarında, mezarda medfun kişinin sosyal hayattaki statüsünü belirten bazı başlıklar olur. Tarikat mensubu ise bunu da anlayabilirsiniz. Bunlar zengin ve yüksek bir kültürün örnekleridir.” değerlendirmelerinde bulundu.

Osmanlı’da yerleşimlerin cami ve mescitleri merkez alarak düzenlendiğini ve geliştiğini aktaran Berk, bu cami ve mescitlerin etrafında da mutlaka hazirelerin olduğunu belirtti.

“ÖLÜM İNSANI DENGEDE TUTAR”

Berk, ölümün hayatın tek gerçeği olduğuna dikkati çekerek, şunları kaydetti:

“Ölüm insanı dengede tutar. Bu mezar taşlarında da bunu görürüz. Yaşayanlara kendine gelmesini hatırlatır. Bizim kültürümüzde mezarlıklara saygı vardır. Yanından geçerken mutlaka Fatiha okuruz. Bunu yaparken de gözümüz oradaki yazılara takılır. Bu da bizim dengede kalmamıza katkı sağlar. Mezarlıklarımızda ürperti yoktur. Taşların güzelliği ile çok munis bir yerdir.”

Kaynak: AA

BENZER HABERLER

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.