Oruç ve Hikmetleri

Orucun gâyesi, vücuda işkence etmek ve zahmet çektirmek değildir. Peki oruç nasıl bir ibadettir? Neden oruç tutarız? Oruç tutmanın hikmetleri nelerdir? Kısaca orucun hikmetleri ve faydaları.

Oruç, tan yerinin ağarmasından güneşin batışına kadar yemek, içmek ve cinsî arzulardan uzak durmak sûretiyle yapılan bir ibadettir. Her sene kamerî aylardan Ramazan ayı boyunca 29 veya 30 gün bu ibadete devam edilir.

ORUÇ TUTMANIN HİKMETLERİ

Oruç, hayat mücâdelesinde zarûrî olan “sabır, irâde, nefsî arzulardan uzaklaşma” gibi hâllerin tâlimi ile ahlâkî durumumuzu kemâle erdirir. Nefsin yemek, içmek ve şehvetten yana bitmez tükenmez arzularına karşı insanın şeref ve haysiyetini koruyucu bir kalkandır.

Yine oruç; sahibini, azim, sebât, kanâat, hâle rızâ, metânet ve sabır gibi ahlâkî güzelliklere erdirir. Mahrûmiyet ve açlığı tattırmak sûretiyle üzerimizdeki nîmetlerin kadrini hatırlatır. Kalplerimizi, Allah’a karşı hamd ve şükür, kullarına karşı da merhamet ve yardım hisleriyle doldurur. Bu vasfıyla oruç, sosyal hayattaki kin, hased, kıskançlık gibi kitleyi huzursuzluğa boğan menfîlikleri bertaraf etmekte en müessir bir ilâçtır. Dolayısıyla oruç, yalnız bu ümmete değil, evvelki ümmetlere de farz kılınmış bir ibâdettir. Allah Teâlâ buyurur:

“Ey îmân edenler! Oruç, sizden öncekilere farz kılındığı gibi, Allah’a karşı gelmekten sakınan takvâ sahibi kullar olasınız diye, sayılı günlerde size de farz kılındı...” (Bakara, 183-184)

Orucun mânen faydalı olabilmesi için, ya­lan, iftira, gıybet, söz taşıma gibi davranışlardan, küfür ve lânet gibi sözlerden, kavgadan, her türlü kötü fiil ve günahtan şiddetle sakınmak gerekir. Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, oruçlu mü’mine, kendisine karşı yapılan kabalıklara sükûnetle mukâbele etmesini tavsiye eder. Böylece oruç tutan insan kötü ahlâktan uzaklaşmış olur.

Oruç, insanın daha sıhhatli ve verimli olmasını sağlar. Bunu ağaçlarda bile müşâhede edebiliriz. Ağaçlar kışın yapraklarını döküp uykuya dalarlar, hatta ilkbahar gelip buzlar eriyene kadar köklerine su bile alamazlar. Oruçlu geçen bu birkaç aydan sonra ilkbahar geldiğinde, yaprak ve çiçeklerinin bolluğundan da anlaşılacağı üzere eskisinden daha büyük bir verimlilik kazanırlar. Madenler bile oruca muhtaçtırlar. Motor ve makineler uzun süre çalıştıktan sonra bir süre durdurulurlar. Bu dinlenme, onların eski güçlerini kazanmalarını sağlar.

Tıp çevreleri, otuz günden az tutulan orucun tesirsiz olacağını, kırk günden fazlasının da alışkanlık yaparak, belli dönemlerde yeme içmeye ara vermenin getireceği faydaları sağlamayacağını bildirir. Son zamanlarda Batı’da uygulanan yeni bir tedavi yöntemiyle, kronik hastalıklar, hastanın durumuna göre uzun veya kısa süreli oruç ile iyileştirilmektedir.[1]

Oruç, zihnî ve kalbî melekelerin de daha sıhhatli çalışmasına yardımcı olur.

Şunu da hatırlatalım ki orucun gâyesi, vücuda işkence etmek ve zahmet çektirmek değildir. Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, oruç tutarken sahura kalkmayı ve iftarda acele etmeyi tavsiye etmiştir.[2] Demek ki orucun asıl hedefi, Allah’a karşı kulluk vazifesini yerine getirmek, nefsi terbiye ederek takvaya ulaşmak, ferdi ve toplumu geliştirmek sûretiyle Allah’ın râzı olacağı huzurlu bir ortam meydana getirmektir.

Dipnotlar:

[1] Prof. Dr. M. Hamîdullah, İslâm’a Giriş, s. 104. [2] Buhârî, Savm, 45; Müslim, Sıyâm, 48; Tirmizî, Savm, 17/708.

Kaynak: Murat Kaya, Ebedi Kurtuluş Yolu, Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

RAMAZAN’DA ORUÇ TUTMANIN HİKMETLERİ NELERDİR?

Ramazan’da Oruç Tutmanın Hikmetleri Nelerdir?

RAMAZAN VE ORUCUN FAZİLETİ

Ramazan ve Orucun Fazileti

ORUÇ TUTMANIN FAZİLETLERİ VE FAYDALARI

Oruç Tutmanın Faziletleri ve Faydaları

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.