Öğle Namaz Vakti Ne Zaman Girer, Ne Zaman Çıkar?

Öğle namazı vakti nedir? Öğle namazı vakti ne zaman başlar, ne zaman biter? Öğle namazı vakti ile ilgili ayet ve hadisler.

Öğle vakti, güneşin gökyüzünde çıktığı en yüksek noktadan batıya doğru meyletmesiyle başlar ve güneş tam tepe noktada iken cisimlerin yere düşen gölge uzunluğu (fey-i zeval) dışında, her şeyin gölgesi, kendisinin bir misline ulaştığı ana kadar devam eder. Öğlenin bu vaktine “asr-ı evvel” denir. Bu, Ebû Yusuf, İmam Muhammed, Şâfi, Mâlik ve Ahmed İbn Hanbel’in görüşüdür. Ebû Hanîfe’ye göre ise, öğlenin vakti, fey-i zeval dışında, cisimlerin gölgesi, iki misli uzayıncaya kadar devam eder. Bununla öğle namazı vakti çıkmış, ikindi vakti girmiş olur. Buna “asr-ı sânî” denir. Cisimlerin gölgesinin mislini hesaplamada, zeval vaktinde bu cisimlerin sahip oldukları gölge, uzunluğa itibar etmede uzayan gölgeye ilâve edilir.

ÖĞLE NAMAZI VAKTİ İLE İLGİLİ AYET VE HADİSLER

Fakihlerin çoğunluğunun delili, Cebrail (a.s.)’ın Hz. Peygamber’e namaz vakitlerini öğretirken, ikinci gün öğle namazını, her şeyin gölgesi bir misli olduğu zaman kıldırmasıdır.[1] Ebû Hanîfe’nin delili ise, Hz. Peygamber’in şu hadisidir: “Öğle namazını hava serinlediği zaman kılınız. Çünkü öğle vaktindeki sıcaklığın şiddeti, cehennemin sıcaklığını andırır.” [2] Arabistan yöresinde sıcağın en şiddetli olduğu zaman, her şeyin gölgesinin bir misli olduğu zamandır. Bu yüzden, sıcak iklimlerde öğle namazını yazın serine bırakmak (ibrâd) müstehap sayılmıştır.[3]

Öğle namazı vaktinin başlangıcı ile ilgili olarak bütün müctehitlerin dayandığı delil şu âyettir: “Güneşin tepe noktasından batıya kaymasından, gecenin karanlığına kadar geçen süre içinde, namazları kıl, sabah namazını da edâ et. Şüphesiz sabah namazı tanıklı bir namazdır.” [4]

ÖĞLE NAMAZI VAKTİ NE ZAMAN BAŞLAR, NE ZAMAN BİTER?

Örfe göre, güneşin doğması ve batması arasındaki süreye “gündüz” denir. Şer’î bir terim olarak gündüz; fecr-i sâdıktan güneş batıncaya kadar olan süreyi ifade eder. Buna göre şer’î gün, örfîden daha uzundur. Güneşin tepe noktasını geçmesine “zeval” denir. Zeval örfî günün tam ortasına gelir. Meselâ; örfî gün on saat olsa, bunun yarısı beş saat olur. İşte güneşin yarı yolu katettiği anda bir cismin yere düşen gölgesine “fey-i zeval (zeval sırasındaki gölge)” denir. Bu gölgenin uzunluğu, kişinin bulunduğu yarım küre, enlem ve boylam noktasına göre değişir. Bu sırada yere dikilen 1 metre uzunluğundaki bir cismin gölgesi yarım metre olsa, gölgenin bütünü 1.5 metreye ulaşınca çoğunluğa göre asr-evvel, 2.5 metreye ulaşınca da Ebû Hanife’ye göre asr-ı sânî gerçekleşir. Yani öğle namazı vakti çıkmış ve ikindi vakti girmiş bulunur.

Öğle vaktinin sonu ile ilgili bu görüş ayrılığından kurtulmak için, öğle namazı her şeyin gölgesi, fey-i zevalden başka, kendisinin bir misli olacak zamana kadar geciktirilmemeli, ikindi namazı da, her şeyin gölgesi fey-i zevalden başka iki misli olmadıkça kılınmamalıdır. Başka bir deyimle öğleyi, asr-ı evvelden önce kılmalı, ikindiyi ise asr-ı sânî olmadıkça kılmamalıdır.

Cuma namazının vakti de, tam öğle namazının vakti gibidir.

Dipnotlar:

[1] Ebû Dâvud, Salât, 2; Tirmizî, Mevâkît, 1; Nesâî, Mevâkît, 6, 10, 15; İbn Hanbel, I, 383, II, 330; Mâlik, Muvatta’, Salât, 9. [2] Buhârî, Mevâkît, 9, 10. Ezan, 18; Bed’ü’l-Halk, 10; Müslim, Mesâcid, 180, 181, 184, 186; Ebû Dâvud, Salât, 4 [3] Mevsılî, İhtiyâr, I, 38, 39, Zühaylî, age, I, 508 [4] İsrâ, 17/78

Kaynak: Prof. Dr. Hamdi Döndüren, Delilleriyle İslam İlmihali, Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

KUR’AN VE SÜNNETE GÖRE NAMAZ VAKİTLERİ

Kur’an ve Sünnete Göre Namaz Vakitleri

NAMAZ VAKİTLERİ

Namaz Vakitleri

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.