
Nûr Suresinin 19. Ayeti Ne Anlatıyor?
Nûr sûresi 19. âyetinde hangi uyarılar yer alıyor? Müslüman toplumda hayasızlığın yayılmasını isteyenlere yönelik ilâhî ikazı bildiren Nûr sûresi 19. âyetinin Arapçası, meali ve tefsiri yazımızda.
Nûr sûresinin 19. âyetinde Yüce Allah şöyle buyurmaktadır:
Nûr Suresi 19. Ayet Arapça:
اِنَّ الَّذ۪ينَ يُحِبُّونَ اَنْ تَش۪يعَ الْفَاحِشَةُ فِي الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا لَهُمْ عَذَابٌ اَل۪يمٌۙ فِي الدُّنْيَا وَالْاٰخِرَةِۜ وَاللّٰهُ يَعْلَمُ وَاَنْتُمْ لَا تَعْلَمُونَ
Nûr Suresi 19. Ayet Meali:
İnananlar arasında hayâsızlığın yayılmasını arzu eden kimseler var ya; onlar için dünya ve ahirette elem dolu bir azap vardır. Allah bilir, siz bilmezsiniz. (Nûr, 24/19)
HAYÂSIZLIĞI YAYANLARA KARŞI İLAHİ UYARI!
Bilgi:
Bu sayfadaki ayetlerde özellikle Hz. Aişe (r.anha) validemize iftira atılması olayından hareketle, Müslümanların yalan yanlış ithamlar ve iftiralar karşısında nasıl davranmaları gerektiği anlatılır. Bu tarz bir yalanı ve iftirayı işitenlerin, ‘bunları söylemek bize yakışmaz, Allah Teâla her şeyi bilir’ diyerek günaha bulaşmamaları gerektiği öğütlenir. Sonra da çirkinliklerin yayılmasını arzu edenlerin ağır bir şekilde cezalandırılacakları beyan edilir.
Mesaj:
- İnananlar arasında hayâsızlığın yayılmasını isteyenlere karşı dikkatli ve uyanık olmalıyız.
- Duyduğumuz iftiralara ortak olmamalı, bilgimiz olmayan şeyleri söylememeliyiz.
- Çirkinlik ve hayâsızlık anlamına gelecek her söz ve eylemin insanlar arasında yayılmasına alet olunmamalıdır.
Kelime Dağarcığı:
Fâhişe: Hayâsızlık, utanmazlık; utanma ve edep duygusundan uzak ve ahlaka aykırı davranış.
Kaynak: Diyanet, Kur'an-ı Kerim'den Serlevha Ayetler
TEFSİR
Nûr Suresi 19. Ayet Tefsiri:
- İman edenler arasında hayâsızlığın ve çirkin işlerin yayılmasını isteyenlere dünya ve âhirette can yakıcı bir azap vardır. İşin iç yüzünü Allah bilir, siz bilmezsiniz.
- Eğer üzerinizde Allah’ın lutfu ve rahmeti bulunmasaydı ve Allah kullarına çok şefkatli, çok merhametli biri olmasaydı, hâliniz nice olurdu?
Toplumda ahlâkî zafiyet içinde bulunan bir kısım kimseler vardır ki bunlar, iffet ve hayâyı kendilerine şiâr edinmiş mü’minler arasında her türlü çirkin işlerin fiilen yayılmasını ve pervasızca dedikodusunun yapılmasını isterler. Bunların tabii bir olaymış gibi kınamadan sohbetini yapar, yapılmasını da arzu ederler. Halkı ahlâksızlığa teşvik edecek basın yayın faaliyeti yaparlar. Böyle davranışlar cezasız kalmayacak, hem dünya hem de âhirette bu kişilere hak ettikleri cezalar verilecektir. Nitekim ifk hâdisesine sebebiyet veren mücrimler, nâmuslu bir kadına zinâ isnâd etmiş olduklarından dolayı cezalandırılmış, iftirâcıların her birine seksen değnek vurulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, VI, 35) Zira bu tür yıkıcı faaliyetlere karşı gerekli tedbirler alınmadığında, kötülüklerin yayılmasına mâni olmak imkânsız hale gelebilir. Bu sebeple Allah Resûlü (s.a.s.) buyuruyor ki:
“Allah’ın kullarını incitmeyiniz. Onları ayıplamayınız. Ayıplarını araştırmayınız. Kim müslüman kardeşinin ayıbını araştırırsa, Allah da onun ayıbını araştırır, evinin içinde bile olsa onu rezil eder.” (Ahmed b. Hanbel, Müsned, V, 279)
“Bir kimse müslüman kardeşinin ayıbını örterse, Allah da onun dünya ve âhiretteki ayıplarını örter.” (Müslim, Zikir 38; İbn Mâce, Mukaddime 17)
“Kardeşinin ayıbına sevindiğini açıkça belirtme. Çünkü Allah ona merhamet eder, senin başına da o ayıpladığın şeyi verir.” (Tirmizî, Kıyamet 54)
Bu bakımdan müslüman bir toplumda insanların ayıp ve hataları örtülmeli, ancak iffetli ve faziletli davranışlar açıkça konuşulmalı, takdir ve teşvik edilmelidir. Çirkin fiil ve davranışlar ise ancak gerektiği ölçüde dile getirilerek değerlendirilmeli, cezalandırılmalı ve bunun ıslah çareleri üzerinde çalışılmalıdır. Çünkü ferdî gibi gözüken bu fiillerin toplum üzerinde meydana getirdiği tesiri ve halkın bundan ne kadar etkilendiğini bizim tam olarak bilmemiz mümkün değildir. Fakat Allah Teâlâ bunu çok iyi bilmekte, bu sebeple ne yapmamız gerektiğini beyân etmektedir. Bu da O’nun kullarına olan nihâyetsiz şefkat ve merhametinin bir tecellisidir. Eğer ilâhî rahmetin en mühim tecellilerinden biri olan Kur’an’la önümüz aydınlanmasa idi, nasıl davranacağımızı bilemez, perişan hallere düşerdik.
Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri, kuranvemeali.com
YORUMLAR