Nasıl Bir Evlilik İstersin?
Haram helal sınırları bellidir. Bu sınırlar içinde yaşamak, elinde kor taşımak gibi olsa da koru taşımaya talip olmalı ve bu konuda Allah’tan yardım dilenmelidir.
Evlilik gibi kutsal ve toplumsal değeri olan bir kararın alınmasıyla “bir kereden bir şey olmaz” söz dizesi ile o kadar çok karşılaşıyor, toplum baskısı altında adet ve törelerin saldırısına maruz kalıyorsunuz ki emin olduğunuz inanç ve hayat tarzınızdan şüphe edecek hâle gelip “acaba?” moduna giriyorsunuz.
Toplumsal uyum adına bazı şeylerden vazgeçip geçemiyeceğinizi düşünmeye başlıyorsunuz.
Oysa taviz verilecek şey, verilmeyecek şey vardır. Haram ve helal sınırlarını zorlayacak tavizleri düşünmek söz konusu olamaz. Çünkü taviz tavizi getirir. İnsan beyni bir kere taviz verdi mi artık taviz verilen konuya karşı duyarlılığını yitirir.
Şüphesiz gelenek göreneklerimiz; dini inançlarımızdan ve tarihimizden esintiler taşımaktadır. Ancak evlilik kararı alınmasıyla yaşanması gerekli görülen töre haline gelmiş bazı adetlerin; modern olma aşkı ile büyük şehir karmaşası, televizyon kültürü ve emperyalist baskılar altında içeriği belli olmayan bir çorbaya çevrilmiş din, iman, tarihsel geçmişten tamamen farklı ve kimliksiz bir hale dönüşmüş olduğuna şahit olmaktayız.
Bu karmaşayı fark eden ve “Ben bu temelsiz adet ve töreyi reddediyorum kendi inanç ve düşünce tarzıma göre bir evlilik yapmak istiyorum” diyen gençler, nikah masasına kadar giden yolda akrabası, komşusu, genci yaşlısı, köylüsü kentlisi, kadını erkeği, dinlisi dinsizi hemen herkesi karşısında buluyor.
- “İçkisiz, sazsız, sözsüz düğün mü olur,
- Kravatsız, papyonsuz damat mı olur,
- Gelin açık giyer bir kereden bir şey olmaz,
- Yürüyemese bile topuklu giyer,
- Makyajsız gelin mi olur.” Daha birçok kural…
NASIL BİR EŞ İSTERSİNİZ?
Evlilik kararı alan oğlumun “Nasıl bir eş istiyorsun?” sorusuna cevabı çok uzun değildi.
- İbadetlerine dikkat edecek. Asla yalan söylemeyecek,
- Büyüklerine saygılı, küçüklerine sevgili olacak,
- Dört atanın hakkını bilecek, saygıda, ilgide kusur etmeyecek,
- Tesettürlü olacak. Makyaj yapmayacak.
- Yemek, içmek, giyinmek için kullandığı ürünlerde helal dairesinde kalacak ayrıca yerli ve güvenilir ürünleri tercih edecek.
- Müsrif olmayacak.
- Eğitimli olacak.
Oğlum ne güzellikten ne zenginlikten ne de asaletten söz ediyordu. Kendisi için olmazsa olmaz bu istekleri aile hayatında uygulamaya özen gösterdiği için başkalarında da bu özellikler kolayca bulunabilir zannediyordu.
Ama ben işimin çok zor olduğunu, toplum içinde isteklerini karşılayabilecek genç kızın yok denecek kadar az olduğunu biliyordum.
Yıllardır eğitimli eğitimsiz, köylü kentli bir çok tesettürlü genç kız tanımıştım ama namazlarına dikkat edeni çok azdı. Makyaj yapmadan dışarı çıkanı ise sayılıydı. Onlarda söz, kına gecesi, düğün dernek derken özel günlerde mutlaka boyanıyor ve moda kıyafetler içinde boy gösteriyorlardı. Hatta bir genç kızın bu özel günlerde makyaj yapmaması, topuklu ayakkabı giymemesi ayıplanıyordu. Oğluma bunu izah etmem mümkün değildi. Zira mahrem insanların içine süslü püslü girip çıkmayı saliha kadına yakıştıramıyordu.
“Günümüzde bu isteği kabul edecek kız bulmak çok zor” dediğimde bana “sen bulursun” diyordu. Diyordu demesine ama her konuşmamızın ardından beni bir düşüncedir alıyordu. Zira aylar geçmesine rağmen bu özelliklere sahip bir genç kıza rastlamamıştım.
Nihayet bir arkadaşım aracılığı ile bir genç kızı görmeye gittik. Mazbut bir ailenin büyük kızıydı. Oğlumun isteklerini bir bir açıklayarak saydım. Bu şartlarda bir yuva kurmak istersen seni ailenden isteyeceğiz dediğimde cevabı olumluydu. Çok sevinmiştim. Kolay olmuştu. Aile olarak beğendiğimiz genç kızla oğlumu tanıştırdık. Yine olumlu bir sonuç aldık.
MAKYAJSIZ GELİN Mİ OLUR?
Ve söz gecesi ilk şokumuzu yaşadık. Zira söz gününde “makyajsız gelin mi olur” diyen akrabaları, komşu teyzeleri ve Kuran kursu arkadaşlarının tesiriyle gelin adayımız karşımıza makyajlı bir halde çıkıverdi. Tabii ben şoktayım. Oğlumun ne tepki göstereceğini merak ederken onun sessiz kalışına ve aileden söz almamıza çok sevindim.
Ama evde beni bekleyen tepkiyi düşünememiştim. Daha eve girer girmez oğlum “anne hani sen konuşmuştun. Kızın yüzünde bir batman boya vardı” deyince ne diyeceğimi bilemedim. Ama yalan değildi daha ilk konuşmamda makyaj yapmama talebini iletmiştim. Ve kabul etmişti. En azından ben öyle algılamıştım.
Birkaç gün sonra konuşmak için evine gittiğimde anladım ki gelin kızım makyaj konusunu toplumsal bilinç dairesinde anlamıştı ve özel günlerde makyaj yapmakta bir beis görmüyordu. Bunun oğlumun en önemli isteklerinden olduğunu ilk tanışmamızda söylediğimi hatırlattığımda gelin kızımın gözlerinin buğulandığını ve bu isteğin nefsine ağır geldiğini fark ettim. Ama oğlum bu konuda ısrar ediyordu. Bunu gelinime izah etmem onun özeline müdahale etmem demekti. Kendimi konuyu haram helal dairesinde izah ederken değil ‘Oğlum seni doğal halinle beğendi’ diyerek ikna ediyorken buldum. ‘Ama ben zaten normalde makyaj yapmıyorum. Herkes özel günlerde, düğünde dernekte süsleniyor. Toplumun bu baskısına nasıl karşı koyabilirim bilemiyorum’ cevabını aldım. Haklıydı çünkü biz bir rutini bozuyorduk.
Nişan gününe kadar bu konu kafamızı kurcaladı durdu. Oğlum bu konuda haklıydı. Dilinin döndüğü kadar daha yeni tanıştığı sözlüsüne bu konudaki haram helal sınırlarını anlatmaya çalışıyordu. Aslında sözlüsü oğlumun argümanlarının hepsini biliyordu. Ama hayata nasıl geçireceğinden ve çevresinin tesirinden, dedikodusundan nasıl korunacağından emin değildi.
Müthiş bir toplumsal dirençle karşı karşıyaydık. En dindar bildiğimiz insanlar bile “canım ne olacak nişanda düğünde yapsın bir daha yapmasın” diyorlardı. Hiç kimse haram helal sınırını aşmanın cezasını düşünmüyordu. İzah etmeye çalışınca da “sizde çok aşırı gidiyorsunuz” cevabını alıyorduk.
Nihayet nişan gününde en tabii haliyle. Allah’ın lütfettiği güzelliği ile bir gelin sahneye çıkmıştı. O kadar tabii ve saf görünüşlüydü ki kimse ‘neden boyanmamış’ diyemedi.
NASIL BİR GELİNLİK?
Nişan törenini atlatmıştık. Tam 6 ay sonra düğün tarihi alınmıştı ki “Nasıl bir gelinlik?” sorusu ile karşı karşıya kaldık.
Geniş aile içinde velime/düğün yemeğinde nikahlarını kıymayı planlamıştık ama “gelin hanım nasıl bir kıyafet giyecekti?” Meğer ne kadar zor bir şeymiş hem tesettüre uygun hem şık hem de gelin kızımızın yaşına uygun bir kıyafet tasarlayıp dikmek.
Oğlum “tesettüre uygun olsun” diyor. Gelin kızım göz ucuyla kabarık prenses modellere bakıyordu.
Alışveriş boyunca Fatih’te onlarca gelinlikçiye baktık bir tane tesettüre uygun olanını bulamadık. Vücut hatlarının tamamen ortaya çıkarıldığı çoğu kolsuz kabarık, birbirinin kopyası beyaz elbiselerle karşı karşıyaydık. Sanki hiç tesettürlü gelin olmuyormuş gibiydi vitrinler. Tek tük kapalı diye satılanlar ise daracık beden ve kollarla tıpatıp benzer kıyafetlerdi. Biz “tesettüre uygun istiyoruz” deyince vitrindeki açık kolsuz modelleri gösterip “kol takarız, yakasını kapatırız” diye güya bize kolaylık gösteriyorlardı. Bırakın tesettürü, kış gününde vitrinler kolsuz, yakasız, bedeni saran, uzun beyaz kabarık elbiselerle bezenmişti.
Nikah günü yaklaştıkça gelin kızım endişe içinde bekliyor, ben ona çok güzel bir gelinlik yapacağımızı ve merak etmemesini söylüyordum. Endişeliydi çünkü rutin dışına çıkmaya korkuyor, çevresinden çekiniyordu.
Hem şık hem sade hem de tesettüre uygun bir beyaz elbiseyi tasarlamak için tesettür giyimde başarılı birkaç tasarımcı arkadaşıma başvurdum ama hiçbiri günlük modanın tesirinden kurtulamadı.
En sonunda elimizde isteğimize yakın bir modele sadece kafamızdaki şeyleri katarak bir kıyafet yaptırdık. Gelinlikçimiz tesettürlü bir hanımdı ve bizim tesettüre uygun güzel bir gelinlik istediğimizi anlamıştı. Sonuç harikaydı. Gerçekten çok güzel ve amacımıza uygun bir kıyafet dikilmişti. Sade ama çok şık ve tesettüre uygundu.
Gelin kızım mutluydu; çünkü böyle güzel bir sonuç beklemiyordu. Doğrusu ben de üzerinde son halini görünceye kadar endişeliydim. Düğün günü herkes gelinliği çok beğendi.
HELAL VE HARAM SINIRLARI
Oğlumun ve gelinimin yüzleri gülüyordu. Yeni hayatlarına helal dairesinde girmenin mutluluğunu yaşıyorlardı. Çünkü Müslümanın her anında yemesini, içmesini, giymesini, gezmesini haram ve helal sınırlarına göre ayarlaması gerektiğine inanıyorlardı.
Velhasıl haram helal sınırları bellidir. Bu sınırlar içinde yaşamak, elinde kor taşımak gibi olsa da koru taşımaya talip olmalı ve bu konuda Allah’tan yardım dilenmelidir.
Allah’ın Resulü’nün şu sözleri ile bugünü işaret etmediğini kim bilebilir?
“İnsanların üzerine öyle bir zaman gelecek ki, dininin gereklerini yerine getirme konusunda sabırlı/dirençli davranıp Müslümanca yaşayan kimse, avucunda ateş tutan kimse gibi olacaktır.” (Tirmizî)
Kaynak: Hatice Yıldız, Altınoluk Dergisi, Sayı: 388
YORUMLAR