Namaz Hakkında Bunları Biliyor muydunuz?

Namaz hakkında bunları biliyor muydunuz? Peygamberimizin (s.a.v.) kıyamet gününde kulun ilk hesaba çekileceği şey; namaz ile ilgili hadis-i şerifleri...

Peygamber (sallâllâhu aleyhi ve sellem) Efendimizin namaz ile ilgili hadisleri.

AMELLERİN EN FAZİLETLİSİ

İbn-i Mesut’tan (radıyallâhu anh) rivayet edildiğine göre, bir adam Allah Resûlü’ne (sallâllâhu aleyhi ve sellem):

“-Amellerin/ibadetlerin en faziletlisi hangisidir?” diye sordu.

Peygamber (sallâllâhu aleyhi ve sellem) Efendimiz:

“Vaktinde kılınan namazdır.” buyurdu. (Buhârî, Tevhid, 48)

Muaz bin Cebel (radıyallâhu anh) anlatıyor:

Rasûlullah ile birlikte bir yolculukta idim… O şöyle buyurdu:

“Dinin başı İslâm (kelime-i şehadet getirerek Allâh’a teslim olmak), direği ise namazdır.” (Tirmizî, Îmân, 1; Ahmed bin Hanbel, Müsned, V, 231)

KULUN İLK SORGUYA ÇEKİLECEĞİ İBADET

Abdullah bin Mesut (radıyallâhu anh) tarafından nakledildiğine göre, Rasûlullah (sallâllâhu aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu:

“(Kıyamet gününde) kulun ilk önce hesaba çekileceği şey, namazdır…” (Nesâî, Muhârebe, 2)

Ebû Hüreyre’den (radıyallâhu anh) rivayet edildiğine göre Allah Rasûlü (sallâllâhu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

“(Kıyamet günü) kulun ilk hesaba çekileceği şey, namazıdır. Eğer bunu tam olarak yapmışsa (ne âlâ!) Ama (farz namazları tamam) değilse, Allah Teâlâ: «Kulumun nâfilelerine bakın!» buyurur. Eğer nâfile namazı bulunursa, «Onunla farz namazları tamamlayın.» buyurur.” (Nesâî, Salât, 9)

NAMAZ GÜNAHLARA KEFARETTİR HADİSİ

Ebû Hüreyre (radıyallâhu anh), Peygamber (sallâllâhu aleyhi ve sellem) Efendimiz’in şöyle buyurduğunu nakletmiştir:

“Büyük günah işlemedikçe, beş vakit namaz ve iki Cuma, aralarındaki günahlara kefarettir.” (Müslim, Tahâret, 14)

Bir gün Allah Resûlü (sallâllâhu aleyhi ve sellem):

“-Birinizin kapısı önünde günde beş defa yıkandığı bir nehir olsa, o kimsede kir nâmına bir şeyin kalabileceğini düşünür müsünüz?” diye sorar. Ashâb-ı kirâm:

“-Hiçbir kir kalmaz!” şeklinde cevap verir. Bunun üzerine Peygamber (sallâllâhu aleyhi ve sellem) Efendimiz:

“-İşte beş vakit namaz da böyledir. Allah bu namazlarla günahları yok eder.” buyurur. (Buhârî, Mevâkîtü’s-salât, 6; Müslim, Mesâcid, 283)

CENNETİN ANAHTARI NAMAZDIR HADİSİ

Câbir bin Abdullah’ın (radıyallâhu anh) naklettiğine göre, Rasûl-i Ekrem Efendimiz (sallâllâhu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

“Cennetin anahtarı, namazdır…” (Tirmizî, Taharet, 1)

(Peygamberimize vahiy kâtipliği yapan) Hanzala bin Rebî -radıyallâhu anh-anlatıyor:

Allah Resûlü’nü (sallâllâhu aleyhi ve sellem) şöyle buyururken işittim:

“Rükûları, secdeleri, abdestleri ve vakitlerine riâyet ederek beş vakit namaz(ı kılmay)a devam eden ve bu beş vakit namazın Allah katından gelen bir emr-i hak olduğunu kabul eden kimse cennete girer.” (Ahmed bin Hanbel, Müsned, IV, 266)

NAMAZ ALLAH İLE KONUŞMAKTIR” HADİSİ

Enes bin Mâlik’ten (radıyallâhu anh) naklettiğine göre, Rasûl-i Ekrem (sallâllâhu aleyhi ve sellem) Efendimiz şöyle buyurmuştur:

“Muhakkak ki, sizden biri namaz kılarken (aslında) Rabbiyle özel olarak konuşmaktadır…” (Buhârî, Salât, 36)

Ebû Hüreyre’den (radıyallâhu anh) Peygamber (sallâllâhu aleyhi ve sellem) Efendimiz’in şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir:

“Kulun Rabbine en yakın olduğu (an), secde hâlidir. Öyleyse (secdede iken) çokça duâ ediniz.” (Müslim, Salât, 215)

SENİN NAMAZIN OLMADI

Resûl-i Ekrem (sallâllâhu aleyhi ve sellem) Efendimiz ashabıyla mescidde otururken Ensar’dan Hallâd bin Râfî’ adındaki bir sahabînin alelacele namaz kıldıktan sonra yanına geldiğini gördü. Onun selâmını aldıktan sonra:

“-Dön ve namazını yeniden kıl, çünkü sen namaz kılmış olmadın!” buyurdu.

Hallâd, bir kere daha namaz kıldı ve Peygamber (sallâllâhu aleyhi ve sellem) Efendimizin yanına geldi. Peygamberimiz, aynı cümleleri kullanarak tekrar namaz kılmasını istedi ve bu durum üç defa tekrarlandı. Nihayet Hallâd:

“-Seni hak ile gönderen Allâh’a yemin olsun ki, bundan daha güzelini yapamıyorum. Bana (doğrusunu) öğretmek ister misin?” dedi.

Bunun üzerine Allah Resûlü (sallâllâhu aleyhi ve sellem) usûlüne uygun namazın nasıl kılınacağını şöyle tarif etti:

“Namaz kılacağın zaman (önce) tekbir getir. Sonra Kur’ân’dan kolayına gelen yerlerden oku. Ardından rükûa git ve yeterli olduğuna kanaat getirinceye kadar (organların sâkinleşinceye kadar) bekle. Sonra tam olarak doğrul. Peşinden secdeye git ve yeterli olduğuna kanaat getirinceye kadar bekle. (Secdeden) kalktığında (belini) iyice doğrult ve yeterli olduğuna kanaat getirinceye kadar bekle. Sonra (tekrar) secdeye var ve yeterli olduğuna kanaat getirinceye kadar bekle. Sonra namazın tamamını bu şekilde kıl.” (Buhârî, Ezan, 122; Nesâî, Sehv, 67; Tirmizî, Salât, 110)

Rükû ve secdelerin hakkını vermeden acele şekilde namaz kılmayı, Allah Resûlü (sallâllâhu aleyhi ve sellem) hırsızlığa benzetmiş ve şöyle buyurmuştur:

“En kötü hırsızlık, namazdan çalmadır.” (Muvattâ, Kasru’s-Salât, 23)

NAMAZIN ANAHTARI TEMİZLİKTİR” HADİSİ

Hazret-i Alin’in (kerremallâḥu vecheh) rivayet ettiğine göre, Peygamber Efendimiz (sallâllâhu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

“Namazın anahtarı temizliktir. Başlangıcı tekbir, bitimi ise selâmdır.” (Ebû Dâvûd, Tahâret, 31)

Başka bir hadîs-i şerifte de şöyle buyrulmuştur:

“Allah, abdestsiz namazı kabul etmez.” (Nesâî, Zekât, 48)

NAMAZ ESNASINDA DÜNYADAN UZAKLAŞMAK

Allah Resûlü (sallâllâhu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

“Kul, namazında etrafıyla ilgilenmediği sürece, Allah kuluna yönelir. Kul, namazında etrafıyla ilgilenmeye başladığında, Allah da ondan yüz çevirir.” (Ebû Dâvûd, Salât, 160, 161)

NAMAZ VAKİTLERİ HAKKINDA

Cündeb el-Kasrî (radıyallâhu anh), Peygamber (sallâllâhu aleyhi ve sellem) Efendimiz’den şu hadîs-i şerifi nakletmiştir:

“Her kim sabah namazını kılarsa, o kimse Allâh’ın koruması altındadır.” (Müslim, Mesâcid, 262)

Abdullah bin Ömer’den (radıyallâhu anh) Peygamber (sallâllâhu aleyhi ve sellem) Efendimizin şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir:

“İkindi namazını kaçıran kimse, sanki âilesini ve malını yitirmiş gibidir.” (Buhârî, Mevâkîtü’s-Salât, 14; Müslim, Mesâcid, 200)

Saîd bin Müseyyeb’in Ebû Katâde bin Rib’î’den (radıyallâhu anh) naklettiğine göre, Allah Resûlü (sallâllâhu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

“Allah Teâlâ şöyle buyurdu: «Senin ümmetine beş vakit namazı farz kıldım ve onları, vaktinde ve hakkını vererek kılanları cennete koyacağımı kendi katımda vaad ettim. Namazları düzenli kılmayanlar için ise, katımda böyle bir vaad yoktur.»” (Ebû Dâvud, Salât, 9; İbn-i Mâce, İkâmetü’s-Salât, 194)

MESCİDE GİTMEK İLE İLGİLİ HADİSLER

Ebû Saîd el-Hudrî (radıyallâhu anh) tarafından rivayet edildiğine göre, Rasûlullah (sallâllâhu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

“Bir kişinin devamlı mescide gittiğini görürseniz, onun îmanına şâhit olun! Çünkü Allah Teâlâ şöyle buyurur: «Allâh’ın mescitlerini, ancak Allâh’a ve âhiret gününe inanan, namazı dosdoğru kılan, zekâtı veren ve Allah’tan başkasından korkmayan kimseler îmar eder…» (et-Tevbe, 18) (Tirmizî, Îman, 8; İbn-i Mâce, Mesâcid, 19)

Abdullah bin Ömer’daen (radıyallâhu anh) rivayet edildiğine göre, Peygamber Efendimiz (sallâllâhu aleyhi ve sellem):

“Cemaatle kılınan namaz, tek başına kılınan namazdan yirmi yedi kat daha faziletlidir.” buyurmuştur. (Buhârî, Ezan, 30; Müslim, Mesâcid, 249)

Ebû Hüreyre’nin (radıyallâhu anh) naklettiğine göre, Peygamber Efendimiz (sallâllâhu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

“Bir kimse câmiye gitme niyetiyle evinden çıktığında, attığı (her) bir adımla kendisine bir sevap yazılır, diğer adımıyla bir günahı silinir.” (Nesâî, Mesâcid, 14; Ahmed bin Hanbel, Müsned, II, 320)

Enes bin Mâlik de şöyle demiştir:

“Kim Allah için kırk gün boyunca cemaatle namaz kılar, ilk tekbire yetişirse, o kimseye (Allah tarafından) iki kurtuluş yazılır: Birisi ateşten, diğeri münafıklıktan kurtuluş…” (Tirmizî, Salât, 64)

Peygamber Efendimiz (sallâllâhu aleyhi ve sellem), bir gün Ebu’d-Derdâ’ya (radıyallâhu anh); bir yerde üç kişi bulunduğu hâlde cemaatle namaz kılmazlarsa, şeytanın onları kuşatıp yeneceğini söylemiş, ardından da şöyle buyurmuştur:

“-Cemaate devam et. Çünkü kurt, sürüden ayrılanı yer!..” (Ebû Dâvud, Salât, 46; Nesâî, İmamet, 48)

Allah Resûlü (sallâllâhu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

“Eğer (insanlar) yatsı ve sabah namazlarındaki fazileti bilselerdi, sürünerek de olsa o ikisini cemaatle kılmaya gelirlerdi.” (Buhârî, Ezan, 9; Müslim, Salât, 129)

SÜNNET NAMAZLARIN ÖNEMİ

Peygamber (sallâllâhu aleyhi ve sellem) buyurmuştur ki:

"Kıyamet günü, Müslüman kulun ilk hesaba çekileceği şey, farz namazdır. Eğer bunu tam kılmışsa, mesele yok. Aksi takdirde meleklere, 'Bakınız onun nafile namazları var mı?' denilir. Eğer nafilesi varsa, farz namazları nafilelerinden ikmal edilir. Sonra diğer farz ameller için de bunun gibi yapılır." (Tirmizî, Salât, 188)

NAFİLE NAMAZ

Allah Resûlü (sallâllâhu aleyhi ve sellem) buyurmuştur ki:

“Ey insanlar! Aranızda selâmı yayın, yemek yedirin, herkes uyurken gece namazı kılın. Böylece selâmetle cennete girin!” (İbn-i Mâce, İkamet, 174)

Peygamber Efendimiz (sallâllâhu aleyhi ve sellem) uyuyan kimse ile şeytanın mücadelesini şöyle anlatır:

“Sizden biriniz (gece) uyuyunca şeytan, onun ensesine üç düğüm atar ve her düğümde de:

«-Uzun bir gece var, dinlen!» der.

O kimse uyanıp da Allâh’ı zikrettiğinde bir düğüm, abdest aldığından bir düğüm, namaz kıldığında bir düğüm çözülür ve artık sevinçle ve gönlü hoş olarak sabaha çıkar. Aksi takdirde huzursuz ve uyuşuk olarak sabahlar.” (Buhârî, Teheccüd, 12; Müslim, Müsâfirîn, 207)

Kaynak: Melike Şahin, Şebnem Dergisi, Sayı: 176

İslam ve İhsan

NAMAZ NEDİR?

Namaz Nedir?

NAMAZ İLE İLGİLİ HADİSLER

Namaz İle İlgili Hadisler

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.