Musa Topbaş Efendinin Hikmetli Sözleri

Musa Topbaş Efendinin hikmetli sözlerinden bazılarını sizler için derledik.

“Mü’min, güzel hâlinin değişip kötüye dönmesinin, bilerek veya bilmeyerek işlediği bir günahın neticesi olduğunun idrâki içinde bulunmalıdır.”

“Mü’min, işlemiş olduğu küçük günahını dâimâ büyük görmelidir. Allah dostları en ufak zellelerini dahî dağlar gibi cesîm görürler, derin bir mahviyet içinde Cenâb-ı Hakk’a gözyaşları ve büyük bir teessür içinde istiğfâr ederler.”

“Akıllı kişi, evvelâ çuvalın deliklerini yamar, ondan sonra içini doldurur. Delik yahut çatlak olan kaba ne konursa konsun, içindekini muhâfaza edemez.”

“Akıllı insan; düşük ahlâklı, diyâneti zayıf insanlardan hem kendisini hem de yakınlarını korumalıdır. Mümkün mertebe onlarla mesâfeli kalmalıdır. Çünkü kişi, kiminle ülfet ederse, onun hâli ve ahlâkı kolaylıkla kendisine in’ikâs eder.”

KULU MARİFETULLAH'A ULAŞTIRACAK ÖZLER

“Kulu mârifetullâh’a ulaştıracak özler, yani tohumlar vücut toprağında hazır beklemektedir. Bunların filizlenmesi için hamd, şükür, zikir ve fikre devam etmek lâzımdır… Mârifet ilminin başı, ilâhî sanatın sırları üzerinde tefekkürdür.”

“Sâlim ve mâsivâdan arınmış bir kalple yapılan murâkabe ve tefekkür neticesinde insan, kitaplardan öğrenemediği birçok rûhânî bilgilere sahip olur.”

[Zira Cenâb-ı Hak buyurur:

“…Allah’tan korkun (takvâ üzere olun!) Allah size bilmediklerinizi öğretir!..” (el-Bakara, 282)]

“Kötü ahlâklı kişilere tebliğde bulunurken leyyin/yumuşak bir lisan kullanmalı ve mütevâzı davranmalıdır. Onları kat’iyyen ayıplamamalıdır. Çünkü kişi ayıpladığı şeye daha hayattayken kendisi de müptelâ olabilir.”

DİNİ HÜKÜMLERİ SALİH ALİMLERDEN ÖĞRENMELİ

“Dînî hükümleri sâlih âlimlerden sorup öğrenmek lâzımdır. Zira onlar takvâ sahibi oldukları için fetvâları daha isâbetli ve daha tesirlidir. Diğer taraftan ilmi, mal ve mevkiye kurban eden dünyacı âlimlerden de mümkün mertebe uzak durmalıdır.”

“Evlâdına dînini öğretmeyen ana-babalar, dünyanın en merhametsiz insanlarıdır… Dînî terbiye vermeden evlât yetiştirmek, sobada yakmak için ağaç yetiştirmek gibidir.”

“Yüz tâne yarım insanı toplasanız, bir (tam) insan etmez.”

Müslüman temkinli ve tedbirli olacak, ama aslâ korkak olmayacak.

“Büyükler nefs tezkiyesinin farz-ı ayn olduğunu ifâde buyurmuşlardır.”

FARZLARDAN SONRA EN MÜHİM İBADET

“Farzlardan sonra en mühim ibadet, mü’minlerin gönüllerini almaktır.”

“İnsanlarla iyi geçinmek kadar kişinin aklının, ilminin ve hilminin çokluğuna delâlet eden başka bir şey yoktur.”

“Şunu iyi bilmelidir ki asıl kerâmet, riyâdan uzak kalarak ve kullardan hiç karşılık beklemeden, tam bir ihlâs ve teslîmiyet üzere son nefesimize kadar Cenâb-ı Hakk’a karşı kulluk vazifemizi îfâ etmektir. Yani esas kerâmet, istikâmettir.”

“Sâlik, bir taraftan büyük bir îtinâ ile evrâdını yapmalı, bir taraftan da lâzım, hattâ elzem olan kendi nefsindeki ayıp ve kusurları arama vazifesini îfâ eylemelidir.”

“Mürşidler, sâliklerin merhamet, sehâvet, güzel ahlâk sahibi ve mütevâzı olanlarını severler ve onlar ile ferahlanırlar.”

KÜÇÜKLER BİRİKİNCE BÜYÜK OLUR

“Vaadin küçüğü büyüğü olmaz! Sözünde durmamak münâfıklık alâmetlerindendir.”

“Rasûl-i Ekrem -sallâllâhu aleyhi ve sellem- borcu müslümanlara mekruh kılmıştır. Zira, hür ve sağlam insanın nazarında borç, dâimâ ağır bir yük, acı bir minnettir.”

“İslâm’ın emrettiği ibadetler, hep kulların menfaat ve maslahatları içindir. Yoksa Allah Teâlâ’nın bunlara hiç ihtiyacı yoktur. Hak Teâlâ, müstağnî olduğu hâlde kullarını emir ve nehiylerle yüceltmiş ve onlara yükselme yollarını açmıştır. Biz âcizlere düşen de bu büyük nîmetin şükrünü tam olarak îfâ eylemektir.”

“Hak dostları herkesin ağırlığını yüklenmeyi kendilerine düstûr edinmişlerdir.”

“Gayretimiz hizmet etmektir, ama nefer olarak!”

“Ben işin büyüğünü yapıyorum diye küçüğünü ihmâl etmek olmaz. Zira küçükler birikince büyük olur.”

*Allah Dostunun Dünyasından ve Altınoluk Sohbetleri kitaplarından alınmıştır.

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Altın Silsile, Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

MUSA TOPBAŞ (K.S.) KİMDİR?

Musa Topbaş (k.s.) Kimdir?

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.