Mükafat Kapısını Açan Çile

Mü’minlerin başlarına bela ve musibetlerin gelmesinin hikmeti nedir?

Ayet-i kerimede buyrulur:

(Babaları) dedi ki: Hayır, nefisleriniz sizi (böyle) bir işe sürükledi. (Bana düşen) artık, güzel bir sabırdır. Umulur ki, Allah onların hepsini bana getirir. Çünkü O (her şeyi) çok iyi bilendir, hüküm ve hikmet sâhibidir. (Yûsuf, 83)

‘AH YUSUF’UM AH!’

Yûsuf’un kardeşleri daha önce babalarına, Yûsuf’un (a.s.) kuyuya atılması hâdisesinde yalan söylediklerinden dolayı, bu sefer söyledikleri doğru olsa da babaları onlara inanmak istemedi ve:

“Hayır, sizi nefisleriniz aldatıp böyle büyük bir işe sürüklemiş, yoksa bizim şerîatımızda hırsızın esir olarak yakalanacağını Azîz nereden bilirdi?” dedi.

“(Yâkup) onlardan yüz çevirdi. ‘Âh Yûsuf’um âh!’ diye sızlandı ve kederini içine gömmesi sebebiyle gözlerine ak düştü.” (Yûsuf, 84)

Yâkup (a.s.) Yûsuf’u kaybettiği günden beri gözüne uyku girmedi. O bu hâliyle Rabbine o kadar çok yaklaşmıştı ki, o zaman yeryüzünde Allah indinde Yâkup’tan (a.s.) şereflisi yoktu.

İNSAN NE İLE İMTİHAN EDİLİR?

Resûlullâh da kendi ümmetinden mü’minlerin başlarına gelecek büyük veya küçük musîbetlere sabretmelerini ve sevâbını Cenâb-ı Hak’tan ummalarını istemiştir. O, iki sevdiğiyle (yani iki gözünün alınması ile) imtihan edilen kimselerden sabır gösterenlerin bedelinin Cennet olduğunu bildirmiştir. (bk. Buhârî, Merdâ, 7)

Nitekim ağlaya ağlaya gözlerini kaybeden Yâkup (a.s.) eğer oğullarının yaptıkları işleri gözleriyle görmüş olsaydı, onların yaptıkları kendisine daha çok hüzün ve keder verecekti.

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Nebiler Silsilesi 1, Erkam Yayınları

 

İslam ve İhsan

KULUN YAŞADIĞI ÇİLE VE SIKINTILARIN HİKMETİ NEDİR?

Kulun Yaşadığı Çile ve Sıkıntıların Hikmeti Nedir?

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.