
Hac Suresinin 1. Ayeti Ne Anlatıyor?
Hac suresinin 1. ayetinde ne anlatılmak isteniyor? Allah’ın rahmetini umarak ve rızasını kaybetmekten korkarak yaşamayı bildiren âyet; Hac suresinin 1. ayetinin Arapçası, meali ve tefsirini yazımızda okuyabilirsiniz...
Hac suresinin 1. ayetinde şöyle buyrulur:
Hac Suresi 1. Ayet Arapça:
يَٓا اَيُّهَا النَّاسُ اتَّقُوا رَبَّكُمْۚ اِنَّ زَلْزَلَةَ السَّاعَةِ شَيْءٌ عَظ۪يمٌ
Hac Suresi 1. Ayet Meali:
Ey insanlar! Rabbinize karşı gelmekten sakınınız. Kıyamet sarsıntısı gerçekten büyük bir olaydır. (Hac, 22/1)
ALLAH’IN RAHMETİNİ UMARAK VE RIZASINI KAYBETMEKTEN KORKARAK YAŞAMAK
Bilgi:
İnsan bir gün rabbinin huzurunda divan durup hesap vereceği ve iyiliklerin rahmet; kötülüklerin ise azap getireceği inancı sayesinde, hayatını en güzel şekilde disipline eder ve sorumluluk duygusunu geliştirir. Ayette, arzularının peşinde koşan insana, bu dünyanın sona ereceği kıyamet günü hatırlatılarak, rabbinin uyarılarına karşı gelmekten sakınması gereğine işaret edilmektedir.
Mesaj:
- Ahiret inancını daima canlı tutarak Allah’ın razı olmayacağı şeyleri yapmaktan uzak durmak gerekir.
- Vakti geldiğinde kıyamet kopacak ve herkes yaptığının hesabını verecektir.
Kelime Dağarcığı:
Sâat: An, süre, saat, kıyamet.
Zelzele: Sarsıntı, deprem.
Azîm: Büyük, yüce, önemli, ağır, zor, çetin.
Kaynak: Diyanet, Kur'an-ı Kerim'den Serlevha Ayetler
TEFSİR
Hac Suresi 1. Ayet Tefsiri:
- Ey insanlar! Rabbinize karşı gelmekten sakının. Çünkü kıyâmetin sarsıntısı gerçekten çok korkunç bir şeydir.
- Onu göreceğiniz gün, dehşetten her emzikli anne emzirdiği yavrusunu unutup terk eder, her hâmile dişi de karnındakini düşürür. İnsanları sarhoş görürsün, halbuki onlar şarap içip sarhoş olmuş değillerdir, lâkin Allah’ın azabı pek şiddetlidir.
Sûre mü’min-kâfir bütün insanlara hitap ederek, her şeyi yoktan var eden, onlara kendi varlığından varlık veren, insanları da yaratıp onlara lütfettiği akıl ve irade melekelerine binâen kendilerini sorumlu tutan Allah Teâlâ’ya karşı takvâ sahibi olmaya; O’nun emirlerini tutup yasaklarından sakınmaya davet ederek başlar. Hayatı ilâhî murâkabe karşısında korku ve ümit dengesi ölçüsünde, İslâm’ı incitmeyecek ve ilâhî muhabbetin kula akışını zedelemeyecek bir kalbî hassasiyet içerisinde değerlendirmeyi emrederek söze girer. İnsanlar için bu çok mühim ve vazgeçilmez bir mesajdır. Çünkü onları çok dehşetli bir kıyamet günü beklemektedir. Büyüklüğüne ve yüceliğine sınır olmayan Allah Teâlâ’nın beyânıyla onun sarsıntısı “gerçekten korkunç, pek büyük ve çok şiddetlidir.” Bu sarsıntıdan maksat, İsrâfil (a.s.) ilk defa sûra üflediğinde yeri ve göğüyle bütün kâinatın yıkıldığı, her şeyin parçalanıp unufak ve darmadağın edildiği sarsıntıdır. Onun şiddetinin büyüklüğünü ise 2. âyette yer alan şu açık misallerle daha iyi anlamak mümkün olacaktır:
❂ İster insan ister başka canlılardan olsun, yavrusunu emzirmekte olan her anne, bebeğine olan onca şefkati, merhameti ve cömertliğine rağmen, tam onu emzirdiği, memesini ağzına verdiği sırada, o günün dehşetinden dolayı yavrusunu unutur, göremez olur, bırakır gider. Âyette kullanılan مُرْضِعَةٌ (murdi‘atun) kelimesi, “o anda bilfiil memesini ağzına koyup yavrusunu emziren anne” mânasındadır.
❂ Hamile olan her anne yine o günün dehşetinden şoka girip sarsılarak rahmindekini düşürür.
❂ İnsanlar normalde içki içip sarhoş olmadıkları halde o günün dehşet ve korkusundan sarhoş hale gelirler. Gören onları sarhoş sanır. Onları bu hale getiren Allah’ın şiddetli azabından başka bir şey değildir. Hem bu sırada yaşananlar henüz ilâhî azap ve kahır tecellilerinin başlangıcıdır. Kâfirler için bunu takip edecek safhalar olan mahşer ve cehennemde daha ne şiddetli azaplar olacaktır.
Bu âyet-i kerîmeler Benî Müstalik gazvesi sırasında geceleyin nâzil oldu. Resûlullah (s.a.s.) bunları ashâbına okuyunca orada bulunan herkes hüngür hüngür ağlamaya başladı. Efendimiz (s.a.s.), ashâbının o geceden daha fazla ağladıklarını görmemişti. Sabah olunca onlar binitlerine eğer vuramadılar, çadır kuramadılar ve yemek pişiremediler. Onlardan kimisi ağlıyor; kimi de oturmuş hazin hazin düşünüyordu. (Fahreddin er-Râzî, Mefâtîhu’l-gayb, XXIII, 4)
Resûlullah (s.a.s.) şöyle buyurur:
“Ben sizin görmediklerinizi görüyorum. Gökyüzü gıcırdadı. Gıcırdamakta da haklıdır. Çünkü dört parmak kadar bir yer yok ki, orada bir melek alnını yere koyup Allah’a secde etmiş olmasın. Allah’a yemin ediyorum ki, benim bildiğimi bilseydiniz, az güler çok ağlardınız. Yataklarınızda hanımlarınızdan zevk almazdınız. Allah’a yalvarıp yakarmak için yollara düşerdiniz.” (Tirmizî, Zühd 9; İbn Mâce, Zühd 19)
Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri, kuranvemeali.com
YORUMLAR