Muhammed İbni Mesleme (ra) Kimdir?

Muhammed İbni Mesleme radıyallahu anh şecâat ve cesâretiyle meşhur yiğit bir sahâbî... Hayatı savaş meydanlarında geçen mücâhid bir kahraman... Hudeybiye'de Biat-ı Rıdvan'da bulunarak Allah Teâlâ'nın meth û senâsına nâil olan ve antlaşmaya şahit olarak imza atan bahtiyarlardan...

O Medîne'li müslümanlardandır. Genç muallim Mus'ab ibni Umeyr (r.a.) vasıtasıyla İslâm'la şereflendi. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimize tam bir teslimiyet ve sevgi ile bağlandı. Bütün savaşlarda etrafında pervane oldu. Müşrik oklarına karşı vücudunu siper ederek Efendimizi korumaya çalıştı.

O, Bedir, Uhud, Hendek savaşlarına katıldı. Şecaat sahibi bir kahramandı. Gözüpek, cesûr ve korkusuzdu. Fahr-i Kâinat (s.a.) efendimize sûikast tertiplemeye kalkışan Ka'b İbni Eşref'in hakkından o gelmişti. Ka'b zengin bir yahûdiydi. Tesirli şiirler söylerdi. Kureyşlilerin Bedir ve Uhud'daki ölüleri hakkında ağıtlar yakar onları müslümanlara karşı kışkırtırdı. Efendimiz onun şerrinden müslümanları korumak istedi ve ashabına: "Bu işi kim görür?" diye sordu. Muhammed İbni Mesleme (r.a.): "Yâ Resûlallah! ister misiniz o işi ben göreyim?" dedi. Efendimiz onun şecaat ve cesâretini bildiği için: "Evet! İsterim." buyurdu. Mesleme (r.a.) birkaç gün bu iş üzerinde yoğunlaştı. Efendimiz'den kendisiyle ilgili, Ka'b'ın hoşuna gidecek bazı sözler söyleme konusunda izin istedi ve kısa zamanda üzerine aldığı işi neticelendirdi.

İki Cihan Güneşi efendimiz kendisini yurtlarına çağırıp da sûikast yapmak isteyen Benî Nâdir yahûdilerine de onu elçi olarak gönderdi. Onlara şu emri tebliğ etmesini söyledi: "Mesleme! Nâdir oğullarına git! Onlara; Rasûlullah'a karşı tertip ettikleri sûikasttan dolayı Medine'yi terk etmelerini söyle. Size on gün süre tanıyorum de." buyurdu. O da hiç tereddüt etmeden, korkmadan büyük bir cesaretle Nâdiroğulları yurduna gitti ve emri tebliğ etti.

RIDVAN BİATI

Muhammed İbni Mesleme (r.a.) Hudeybiye'de yapılan Biat-ı Rıdvan'da da bulundu. Kureyş'e karşı ölünceye kadar savaşacağına yemin etti. Müşriklerle savaşmaktan asla geri kalmayacağına, Allah ve Resûlü yolunda canını malını feda ederek cihad edeceğine söz verdi. Ağaç altında bu şartları kabul ederek İki Cihan Güneşi Efendimize biat etti. Allah Teâlâ'nın şu âyetteki meth ü senâsına nâil oldu. Meâlen: "Andolsun ki o ağacın altında sana biat ederlerken Allah, o müminlerden râzı olmuştur. Kalplerinde olanı bilmiş, onlara güven duygusu vermiş ve onları pek yakın bir fetihle (Hayber'in fethi) ödüllendirmiştir." (Fetih sûresi; 18)

O, Hudeybiye antlaşmasına şâhit olarak imzâ atma şerefine erenlerdendi. Hayber gazvesinde de kalelere yapılan hûcumlarda hep önde bulunuyordu. Henüz Hayber fethedilmemişti! Bir gün üzüntülü bir vaziyette Efendimize: "Ya Rasulallah! Bugün çok üzgünüm. Yahûdiler kardeşim Mahmud İbni Mesleme'yi şehid etti." dedi. Bunun üzerine Fahr-i Kâinat (s.a.) efendimiz onu şu tavsiyelerle teselli etti: "Düşmanla karşılaşmayı istemeyiniz. Karşılaştığınızda da: "Ey Allah'ım! Bizim de onların da Rabbı sensin. Hepimiz senin kudretin altındayız. Onları mağlub edecek ancak sensin." diye duâ ediniz. Ey Mesleme! Sana müjde! Yarın inşallah kardeşini öldüren öldürülecek ve yahûdi savaşçıları kaçacaklardır." buyurdu. Bu şekilde onun gönlünü teskin etti.

Muhammed İbni Mesleme (r.a.) Hicretin yedinci senesinde Umretü'l- Kaza'da Mekke'ye giden müslümanların keşif kuvvetlerinin kumandanlığını yaptı. Huneyn savaşında ve Veda Haccında bulundu. Hz. Ebû Bekir (r.a.) döneminde mürtedlerle Suriye taraflarında savaştı. Malıyla canıyla fiilen cihada katıldı. Hz. Ömer (r.a.) zamanında da zekât âmirliği yaptı. Kimseden fazla bir şey almazdı. Mert ve cesurdu. Bazan da valileri teftiş için gönderilirdi. Bir gün Hz. Ömer (r.a.) ona kendi tutum ve davranışlarını nasıl bulduğunu sordu. O da: "Seni istediğim gibi buluyorum. Zekâtın toplanma ve taksiminde adâlete riayet ediyorsun." cevabını verdi.

AYIBI ÖRTMENİN MÜKÂFATI

O, Hz. Osman ve Hz. Ali (r.a.)'ın zamanında sâkin bir hayat yaşadı. Hayatı harb meydanlarında geçtiği için çok az hadis-i şerif rivayet etmiştir. Bir tanesi şudur:

"Bir kimse bir müslümanın ayıbını örterse, Allah Teâlâ da onun dünyada ve ahirette ayıbını örter. Bir sıkıntısını giderirse, Allah Teâlâ da kıyamet günü onun sıkıntısını giderir. Bir hâcetini görürse, Allah Teâlâ da onun ihtiyacını görür."

Muhammed İbni Mesleme (r.a.) Muâviye (r.a.) döneminde yetmiş yedi yaşlarında iken Medine-i Münevvere'de vefat etti. Baki Kabristanlığına defnedildi. Cenâb-ı Hak'tan şefaatlerini niyaz ederiz. Amin.

Kaynak: Mustafa Eriş, Altınoluk Dergisi, 2000 - Kasım, Sayı: 177, Sayfa: 037

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.