Muhabbetullahtan Nasîb Almanın Şartı

Muhabbetullahtan nasîb almanın şartı nedir? Kalbin selamete kavuşması için yapılması gerekenler nelerdir?

Can, mal ve evlât; insanın gönlüne taht kuran üç husustur. Gönül ise, Allâh’a aittir.

Cenâb-ı Hak; nefsânî arzuların ve fânî alâkaların kirlettiği bir kalbe feyiz ve muhabbetiyle tenezzül etmez. «Muhabbetullah»tan nasîb almanın şartı, kalb-i selîm yani temiz bir kalptir.

Selâmete kavuşabilmesi için, kalbin;

  • Küfür, şirk ve nifak gibi, îmânı yok eden kirlerden,
  • Riyâ, kibir, bencillik ve cimrilik gibi mü’mine asla yakışmayan kötü huylardan,
  • Gıybet, tecessüs ve yalan gibi kardeşliği imhâ eden bâtınî haramlardan,
  • Servet, şöhret ve şehvet gibi dünyevî ve nefsânî arzulardan temizlenmesi şarttır.

Kul, bu dünyaya arz-ı endâm için değil arz-ı hâl için geldiğinin idrâki içinde yaşayacak…

Arz-ı endâm etmek; gösteriş, kibir ve enâniyet içinde, paranın esiri olarak, «ibâdullâh»ı istihkār edâsıyla hareket etmektir.

Arz-ı hâl ise; Cenâb-ı Hakk’ın karşısında bir abd-i âciz, çaresiz bir kul olduğunun idrâki içinde yaşamaktır.

Böylece temizlenmiş ve Cemâlî sıfatlarla müzeyyen hâle gelmiş bir kalb-i selîme Cenâb-ı Hak teşrif eder.

Vehb bin Münebbih -rahmetullâhi aleyh-’in geçmiş peygamberlerden aktardığı bir rivâyette; Cenâb-ı Hakk’ın şöyle buyurduğu nakledilmiştir:

“Ben göklere ve yere sığmam, fakat takvâlı ve yumuşak huylu, mü’min kulumun kalbine sığarım.” (Ahmed, Zühd, 423; ayr. Bkz. Gazâlî, İhyâ, III, 33)

Kudsî hadiste ise Rabbimiz şöyle buyurur:

“Kulum Bana (farzlara ilâveten işlediği) nâfile ibâdetlerle durmadan yaklaşır, nihayet Ben onu severim. Kulumu sevince de Ben onun (âdetâ) işiten kulağı, gören gözü, tutan eli, yürüyen ayağı, akleden kalbi ve konuşan dili olurum. Ben’den her ne isterse, onu mutlaka veririm. Bana sığınırsa, onu korurum.” (Bkz. Buhârî, Rikāk, 38; Ahmed, VI, 256; Heysemî, II, 248)

Cenâb-ı Hak ile dostluktan nasipsizlik ise en büyük bedbahtlıktır. Şu kıssa bu hakikati ne güzel anlatır:

Rivâyete göre;

İsa -aleyhisselâm-; teni alacalı ve iki şakağı da çökük, hasta bir adama rastladı. O şahıs, üzerindeki hastalıklardan âdetâ habersiz bir hâlde kendi kendine şöyle şükrediyordu:

“–Yâ Rabbî! Sana sonsuz hamd ü senâlar olsun ki, insanların pek çoğunu müptelâ kıldığın dertten beni halâs eyledin!..”

İsa -aleyhisselâm-, muhatabının idrak seviyesini anlamak ve mânevî kemâlini yoklamak maksadıyla ona;

“–Ey garip adam! Allâh’ın seni halâs eylediği hangi dert var ki?!.” dedi.

Hasta şöyle cevap verdi:

“–Ey Rûhullah! En fecî hastalık ve belâ, kalbin Hak’tan gafil ve mahrum olmasıdır. Şükürler olsun ki ben; Cenâb-ı Hak ile beraber olmanın zevk, lezzet ve feyizleri içindeyim. Sanki vücudumdaki hastalıklardan haberim bile yok…”

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Yüzakı Dergisi, Yıl: 2023 Ay: Mayıs, Sayı: 219

İslam ve İhsan

KALBİ SELİM SAHİPLERİNİN ÖZELLİKLERİ

Kalbi Selim Sahiplerinin Özellikleri

MUHABBETULLAH NASIL KAZANILIR?

Muhabbetullah Nasıl Kazanılır?

MUHABBETULLÂH'A KAVUŞMANIN YOLU...

Muhabbetullâh'a Kavuşmanın Yolu...

ALLAH’A MUHABBET (MUHABBETULLAH) İLE İLGİLİ ÖRNEKLER

Allah’a Muhabbet (muhabbetullah) İle İlgili Örnekler

ALLAH'IN MAĞFİRETİ VE MUHABBETİNE GÖTÜREN VESİLE

Allah'ın Mağfireti ve Muhabbetine Götüren Vesile

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.