Meclislerin En Şereflisi

Meclislerin en şereflisi ve en yücesi, tevhid meydanında düşünerek (tefekkür ederek) oturulan, mârifet rüzgârı ile serinlenen, muhabbet kâsesi ile dostluk deryâsından içilen, Allah’a hüsn-ü zan ile nazar eylenen meclislerdir.

Atâ anlatıyor:

“Bir gün ben ve Ubeyd, Hazreti Âişe radıyallahü anhâ’ya gittik. Bizimle konuştu. Fakat onunla bizim aramızda bir perde vardı. Âişe radıyallahü anhâ buyurdu ki:

– Ey Ubeyd, ziyâretimize gelmekten seni ne men ediyor? Ubeyd:

– Allah Rasûlü'nün, “Aralıklı ziyâret et, sevgin ziyâde olsun!” sözü mâni oluyor, diye cevap verdi. Sonra Ubeyd dedi ki:

– Ey Âişe Allah Rasûlü'nden gördüğün en şaşırtıcı hâdiseyi bize haber ver. Hazreti Âişe radıyallahu anhâ ağladı ve buyurdu ki:

– O’nun her hareketi fevkâlade şaşırtıcı idi. Bana mahsus gecede bir defâsında odama geldi. Sonra bana izin ver Rabbime ibâdet edeyim! dedi. Ben izin verdim. Kalktı, su ibriğini aldı. Abdest aldı. Sonra namaza durdu. Ağlıyordu. Öyle ki sakalı ıslanmıştı. Sonra secdeye gitti. Gözlerinin yaşından bu defa kumlar ıslandı. Namazdan sonra yanı üzerine yattı. Bu sırada müezzin Bilâl sabah ezânını okumaya geldi.

– Ey Allah’ın Rasûlü, dedi. Seni ne ağlattı? Allah senin geçmiş ve gelecek günâhlarını affetti! Rasûl-i Ekrem sallallahü aleyhi ve sellem buyurdu ki:

– “Allah’ın merhameti üzerine olsun ey Bilâl! Beni ağlamaktan ne men edebilir. Allah bu gece bana inzal buyurdu ki:

 – Hakikat göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelişinde (ve uzayıp kısalmasında) temiz, âkıl sahipleri için elbet ibret verici deliller vardır. (Âl-i İmrân sûresi,190)

Sonra buyurdular ki:

– “Yazık o kimseye ki bu âyeti okur da onun ifade ettiği mânâ üzerinde düşünmez.”

Cüneyd Bağdâdî kuddise sirruh buyurur:

– Meclislerin en şereflisi ve en yücesi, tevhid meydanında düşünerek (tefekkür ederek) oturulan, mârifet rüzgârı ile serinlenen, muhabbet kâsesi ile dostluk deryâsından içilen, Allah’a hüsn-ü zan ile nazar eylenen meclislerdir.

Ebû Saîd el-Hudrî radıyallahü anhdan:

Rasûl-i Ekrem sallallahü aleyhi ve sellem buyurur:

– Gözlerinizin ibadetten nasibini veriniz. Dediler:

– Ey Allah’ın Rasûlü, gözlerin ibadetten nasîbi nedir? Buyurdular:

– Kur’ân’a bakmak (okumak) onun üzerinde düşünmek ve acâiplerinden öğüt, ibret almaktır. Ebû Süleyman Dârânî kuddise sirruh:

– Gözlerinize ağlamayı, kalplerinize de tefekkürü âdet edindiriniz.

– Dünyevî düşünce âhireti perdeler, erenler için bu bir azâptır... Âhiret düşüncesi hikmet doğurur ve kalbi ihyâ eder. İshak İbni Halef anlatır:

– Dâvûd Tâi mehtaplı bir gecede, bir dam üzerinde bulunuyor, göklerin ve yerin esrârı hakkında düşünüyordu. Bu sırada semâya bakıyor ve ağlıyordu. Bir ara bir komşusunun evine düştü. Ev sahibi onu hırsız sandı. Yatağından kalktı, eline kılıcını alarak onun üzerine yürüdü. Fakat onun Dâvûd Tâî olduğunu görünce geri döndü kılıcını bıraktı ve geri geldi. Dâvûd Tâî’ye sordu:

– Seni damdan kim attı? O şu cevabı verdi:

– Bunun farkında değilim.

Kaynak: Sâdık Dânâ-Altınoluk Sohbetleri-6, s.10- Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

İLİM MECLİSLERİNİN FAZİLETİ

İlim Meclislerinin Fazileti

SOHBET MECLİSLERİNDE BULUNMANIN FAZİLETİ

Sohbet Meclislerinde Bulunmanın Fazileti

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.