Maide Suresinin 100. Ayeti Ne Anlatıyor?

Mâide suresinin 100. ayetinde ne anlatılıyor? Pis ile temizin bir olmadığını bildiren ayet, Mâide suresinin 100. ayetinin meali ve tefsirini yazımızda okuyabilirsiniz...

Ayet-i kerimede buyrulur:

قُلْ لَا يَسْتَوِي الْخَب۪يثُ وَالطَّيِّبُ وَلَوْ اَعْجَبَكَ كَثْرَةُ الْخَب۪يثِۚ فَاتَّقُوا اللّٰهَ يَٓا اُو۬لِي الْاَلْبَابِ لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ۟

(Ey Muhammed!) De ki: “Pis ile temiz bir olmaz. Pisin çokluğu sana ilginç gelse bile.” Ey akıl sahipleri, Allah’a karşı gelmekten sakının ki kurtuluşa eresiniz. (Mâide, 5/100)

HİÇ TEMİZ İLE PİS BİR OLUR MU?

Bilgi:

Allah, helal ve temiz olan şeylerden yararlanmamızı ister. Yenmesi, içilmesi ve kullanılması serbest/helal olan şeyler temiz olarak adlandırılır. Helal temizdir, iyi ve doğru tercihtir. Yapmamız ve yararlanmamız istenmeyen şeyler ise haram/pis olarak adlandırılır. Haram pistir. Pis ile temiz eşit ve aynı değerde olur mu? Elbette olmaz. İyi ile kötü, doğru ile yanlış, temiz ile pis bir değildir. Değerli olan aynı zamanda temiz olandır. İnsanın yaratılışı temizdir, temize layıktır.

Mesaj:

Bir şeyin çokluğu onun değerli olduğunu göstermez. Haramı/pis şeyleri tercih etmemek gerekir.

Kelime Dağarcığı:

Habis: Kötü, pis, iğrenç, zararlı.

Kesret: Çokluk, bolluk.

Kaynak: Diyanet, Kur'an-ı Kerim'den Serlevha Ayetler

TEFSİR

  1. Rasûlüm! Pis ve murdar olan şeylerin çokluğu seni hayrete sevk etse bile: “Pis ve murdar olanla temiz ve hoş olan asla bir değildir” de. Öyleyse ey selim akıl sahipleri, Allah’a karşı gelmekten sakının ki kurtuluşa eresiniz.

Âyette zikredilen “pis ve temiz” kelimeleri ile tefsircilerin açıklamalarına göre; helâl ile haram, mü’min ile kâfir, itaatkâr ile isyânkâr, âdi ile kaliteli gibi mânalar kastedilmiştir. Bu bakımdan pis veya temiz olan şeyleri ikiye ayırmak mümkündür:

Maddî bakımdan pis ve temiz olanlar. Bu, herkesin görebildiği ve belli olan şeylerdir.

Manevî bakımdan pis ve temiz olanlar. Manevî pisliklerin en kötüsü küfür, şirk, cahillik ve günahlardır. Manevî temizlerin en temizi de, Allah’a iman, O’nu bilmek ve O’na itaattir.

Kendisine necaset bulaşmış olan cisim, fıtrat-ı selime sahibi insanlara göre pis sayılacağı gibi, aynı şekilde “Allah’ı inkâr, O’nu bilmeme ve O’na taatten yüz çevirme” gibi kötü sıfatlara müptelâ olmuş ruhlar da, kâmil ruhlara göre pistir. Fakat Allah’ı bilen ve O’na ibâdete devam eden ruhlar, ilâhî mârifet nurları ile aydınlanırlar ve temiz mukaddes ruhlara yakınlık ile neşelenirler. Maddi âlemdeki pis ve temiz olan şeyler bir olmadığı gibi, aynı şekilde mânevî âlemdeki pis ve temiz olan şeyler de bir değildir. Hatta ruhanî âlemde bu ayrılık daha şiddetlidir. Çünkü maddeten pis olanın zararı, az ve önemsiz, yine maddeten temiz olanın faydası da sınırlıdır. Buna karşılık manen pis olanın zararı son derece büyük ve ebedî olduğu gibi, yine manen temiz olanın faydası da büyük ve ebedîdir ki bu da, peygamberler, sıddîklar, şehitler ve sâlihlerle arkadaş olup âlemlerin Rabbi Allah’a yaklaşmaktır. Dolayısıyla bu âyet, taatlere teşvik ve günahlardan uzaklaştırmanın en kuvvetli ifadelerinden birisi olmaktadır.

Âyetteki “Pis ve murdar olanın çokluğu seni hayrete sevk etse de” (Mâide 5/100) ifadesine göre; mânevî âlemde pis olan şey, maddî âlemde bazan temiz, kıymetli ve lezzetli görünebilir. Fakat onun kıymetli görünmesi, lezzetli olması ve elde edilmesi, kişinin ebedî ve bakî saadetlerden mahrum kalmasına sebep olur. Dolayısıyla pis olanın çokluğu ve cazibesi insanı hayrete düşürse bile, bunun mârifet, muhabbet, taat, ruhanî mutluluk ve rabbânî ikramlarla sevinmek demek olan temiz ve güzel şeylere denk olması imkânsızdır. O halde hakikati kavrayıp kurtuluşa erebilmek için derin bir saygı, sevgi ve ürperti içinde Allah’tan korkmak lazımdır.

Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri, kuranvemeali.com

İslam ve İhsan

İSLAM’DA TEMİZLİK

İslam’da Temizlik

TEMİZLİK NELERLE YAPILIR?

Temizlik Nelerle Yapılır?

TEMİZLİK İLE İLGİLİ HADİSLER

Temizlik ile İlgili Hadisler

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.