Libya’daki Osmanlı Eseri Murat Ağa Camii 5 Asırdır Ayakta

Libya’nın başkenti Trablus’un doğusundaki Tacura bölgesinde yer alan Osmanlı eseri Murat Ağa Camii, ülkedeki yıkıma ve 9 yıl önce meydana gelen bombalı saldırıya rağmen yüzyıllardır bölgedeki önemli ibadet yerlerinden biri olmayı sürdürüyor.

Adını, Osmanlı Devleti’nin Libya’ya atadığı ilk Vali Hadim Murat Ağa’dan alan cami yaklaşık 5 asırlık bir tarihe sahip.

Askeri amaçlar için 1521'de kale olarak planlanarak inşa edilen yapı, İspanyol tehlikesinin bertaraf edilmesinin ardından Murat Ağa tarafından camiye çevrilmiş.

Cami, Libya'daki iç karışıklık döneminde 2013'te uğradığı bombalı saldırıya rağmen hâlâ ayakta ve bölgede en çok cemaate sahip olma özelliğini koruyor.

murat-ağa-camii-44

- Caminin hikâyesi İspanyolların Kuzey Afrika’yı işgaline kadar uzanıyor

Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı (TİKA) Libya Koordinatörü Gıyaseddin Karatepe, Murat Ağa Camii'nin geçmişten bugüne uzanan hikâyesini Anadolu Ajansına anlattı.

Karatepe, İspanyolların 1492'te Endülüs'teki son emirliği ele geçirdikten sonra Haçlılarla Kuzey Afrika’da işgallere başladığını hatırlattı.

İspanyolların bu dönemde Fas ve Cezayir’in ardından 1510’da Trablusgarp’ı işgal ettiğini söyleyen Karatepe, "Trablusgarp’ta halkın işgale direnişi yeterli olmayınca, insanlar kentin doğusundaki Tacura bölgesine sığındı. Bunun üzerine Tacura Ayan Meclisi 1519 yılında İstanbul’a bir heyet göndererek yardım talep etti." dedi.

Karatepe, bunun üzerine Kanuni Sultan Süleyman’ın 1520’de seçkin saray ağalarından Murat Ağa’nın emrine 6 bin deniz kuvveti tahsis edip Trablus’a gönderdiğini belirtti.

murat-ağa-camii-22

Murat Ağa’nin bölgeye sığınan halkı korumak amacıyla 1521'de Tacura’da büyük bir kale yaptırıp halkı kalenin içine alarak hücumları bertaraf ettiğini aktaran Karatepe, padişahın da kendisini Trablus Valisi tayin ettiğini dile getirdi.

TİKA Koordinatörü, "İspanyol tehlikesi tamamen bertaraf edildikten sonra Murat Ağa, 1535 yılında bu kaleyi camiye çevirmiştir. O tarihten beri cami olarak hizmet vermekte olan bu bina, Osmanlı Devleti'nin Libya’daki en eski camisi hükmündedir. Cami, askeri savunma döneminden kaldığını gösteren mazgallarla hem kale ve hem de cami olma özelliğini korumaktadır." dedi.

- 2013'te Türk firması tarafından restore edildi

Murat Ağa'nın 1556'da vefat ettiğini ve cenazesinin de caminin avlusuna defnedildiğini söyleyen Karatepe, "Zaman içinde çok sayıda restorasyon geçirmiş olan cami, son olarak 2013 yılında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın emriyle bir Türk firması tarafından restore edildi. Ancak ülkedeki iç karışıklıklar nedeniyle cami ve türbe restorasyondan iki ay sonra Kasım 2013'te bombardımana uğramış ve büyük zarar görmüştür. Camide halen ibadet edilmektedir. Caminin korunması ve ayakta tutulması çok önemli bir sorumluluğumuzdur." ifadelerini kullandı.

murat-ağa-camii-11

- Bölge sakinleri Büyük Cami olarak isimlendiriliyor

Cami cemaatinden Libyalı Nuri Ammar, cemaati çok olduğu için Tacura sakinlerinin Murat Ağa Camii'ni Büyük Cami (Cami el-Kebir) olarak isimlendirdiğini söyledi.

Caminin daha önce 1986'da geniş kapsamlı bir restorasyondan geçtiğini aktaran Ammar, "Tavanları ve sütunlarının tamamı elden geçirildi. Camide ilk dönem şark İslam mimarisi özellikleri görülüyor. İçeride birbirine kemerlerle bağlanmış farklı renklerde sütunlar yer alıyor." dedi.

Ammar, minberin daha önce yüksek ve uzun olduğunu ancak değiştirildiğini, sonradan binaya eklenen minarenin de Mağrip mimarisi özelliği taşıdığını belirtti.

murat-ağa-camii-33

- "Bütün Trablus’un en büyük camisi"

Cami müdavimlerinden Abdurrezzak Gıryani de biri caminin içinde diğeri dışında olmak üzere iki su kuyusunun bulunduğunu söyledi.

Gıryani, "17 Şubat devriminden sonra camide Türkiye tarafından bir restorasyon yapıldı. Gerekli restorasyonların ve bakımının aralıklarla yapılması gerekiyor. Eğer ihmal edilirse bu tür tarihi yapılar kaybedilir. Bazı sütunlar aşağıdan incelmeye başlamış.” dedi.

Eskiden bütün Tacura bölgesinin cuma namazlarını burada kıldığını ve caminin çok geniş bir avlusu bulunduğunu belirten Gıryani, sadece Tacura değil bütün Trablus’un en büyük camisinin Murat Ağa Camii olduğunu kaydetti.

Kaynak: Diyanet Haber

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.