
Kurban Bize Ne Hatırlatıyor?
Kurban sadece bir ibadet mi, yoksa modern hayatın unutturduğu değerlerin bir hatırlatıcısı mı? Günümüz insanına kurban ibadetinin ne söylediğine ve bize neyi hatırlattığına birlikte bakalım...
Kurban ibadetiyle ilişkili nüsük, zebîha, hedy, nahr ve doğrudan kurban kavramları, Kur’ân'ımızda farklı bağlamlarda geçer ve her biri bu ibadetin belirli bir yönünü vurgular. Yakınlık anlamındaki kurbiyyet kelimesi ile akraba olan kurban, Allah’a yakınlaşma amacıyla yapılan ibadet ya da adağı ifade eder. “Onlara Âdem’in iki oğlunun kıssasını gerçek olarak oku: Hani her biri bir kurban sunmuştu...” (Mâide, 27) ayeti Allah’a yaklaşmanın ilk örneği olarak kurbandan bahseder ve bu ibadetle ilgili bir ölçü koyar: İhlasla yapılan kabul edilir, gösterişle yapılan reddedilir.
KURBAN NEYİ HATIRLATIYOR?
Kurbanın Unutulan Yüzü: Kur’ân’da Nüsük, Zebiha, Hedy ve Kıyam Ne Anlatıyor?
Nüsük
Sözlükte “ibadet”, “kurban”, “yaklaşmak” anlamlarına gelen nüsük, “arınmak” ve “ibadetle saflaşmak” köküyle kurbanın ibadet boyutunu öne çıkartır: “De ki: Benim namazım, ibadetim (nüsukî), hayatım ve ölümüm âlemlerin Rabbi olan Allah içindir.” (En‘âm, 162) Nüsük, kurbanın sadece fiziki kesim değil; bir fedakârlık talimi, bir adanış ve bir teslimiyet beyanıdır. İnsanın kurban ibadeti ile ulaştığı şuur, “neden yaşadığını, ne uğruna yaşadığını” fark etmesidir.
Zebiha
Zebiha, kesmek ve özellikle boğazlamak anlamına gelir ve hayvanı, kurban niyetiyle kesmeyi ifade eder. “Oğulcuğum! Rüyada seni boğazladığımı (azbahuke) görüyorum...” (Sâffât, 102) ve “Onun yerine büyük bir kurbanlık (zibhin azîm) verdik” (Sâffât, 107) ayetlerinde Hz. İbrahim aleyhisselam’ın rüyasında gördüğü “boğazlama” fiili bu şekilde zikredilmiştir. Zibh, kurbanın fiziki yönünü ifade eder ki kurbanın bir ibadet olarak ruhu kadar biçimi ve şekli de mühimdir.
Hedy
Hedy, hac ibadeti sırasında Kâbe’ye gönderilen kurbanlık hayvan anlamına gelir. “Hedye” kökü “hediye etmek”le akrabadır; Allah’a sunulan hediye bir yaklaşma vasıtasıdır. “Allah'ın işaretlenmiş kurbanlık hayvanlarını ve hediyeleri (hedya) sakın hafife almayın.” (Mâide 97) ayeti Hac için kesilen özel kurbanların mukaddes bir yere ve amaca yönlendirilmiş bir ibadet olarak önemini vurgular. Kurbanın “hediye, yaklaşma, yolculuk ve adanmışlık” yönünü temsil eden hedy kurbana konu hayvanların Allah için adandıktan sonra nasıl bir mahiyet kazandıklarını gösterir.
Nahr
Deve gibi büyük baş hayvanların göğsünden (boğazın altından) kesilmesi eylemi olarak nahr “boynu hedef almak” anlamında bir kelimedir: “Rabbin için namaz kıl ve kurban kes (fesalli li’rabbike venhar).” (Kevser, 2) Hacda yapılan büyükbaş kurbana işaret eden nahr hem fiziki kesimi hem de Rabbimize adanmış duruşu temsil eder. Namaz ve kurban (nahr)’ın birlikte anıldığı bu ayet bedenî ve mâlî her türlü ibadetin ancak Allah’a yapılması gerektiğini ihtar eder.
Kıyam
Kurbanla ilgili Kur’ânımızda geçen tabirlerden bir tanesi de ayağa kalkmak, durmak ve yönelmek anlamına gelen kıyam kelimesidir. Fıkıhta namazda ayakta durmak mânâsına gelen bu tabirin Maide Suresi’nde dikkat çekici bir kullanımı vardır: “Allah Kâbe’yi, Beytülharâm’ı, haram ayı, boyunları bağsız ve bağlı kurbanlıkları kıyam kıldı. Bu, Allah’ın göklerde ve yerdeki her şeyden haberdar olduğunu ve Allah’ın her şeyi bildiğini anlamanız içindir.” (Maide, 97)
Bir mealde “maddi ve manevi hayatları için destek” diye tercüme edilen kıyam kelimesinin diğer meallerde görebildiğimiz tercümelerinin şu çeşitliliği kelimenin anlam zenginliğini gösterir: İnsanlar için maddî ve mânevî kalkınma vesilesi, bellerini doğrultmaya sebep, fayda, ayakta kalma yolu, canlılık, dirlik, nizam, medâr-ı hayat, geçim, medâr-ı istiğfar, mağfiret, taarruzdan korunma, dik duruşa dayanak, düzen, ayaklanma, diriliş, güvenlik unsuru, sembol, kalkınma, sosyal bağ, birleşme, hayat ve güven durağı…
Kurbanlıkların mukaddes belde ve zamanlarla birlikte “kıyam” kılınması, kurban ibadetinin derinlikli boyutlarına delildir. Kurban bir hayvan boğazlamaktan öte nefse karşı bir kıyamdır. Bağlılıklarımızın kurban edilmesine vesile bir yüceliş ve ayağa kalkıştır. Bu yönüyle bir “medâr-ı hayat"tır. Hayatın devamını temin eden, yaşamaktan esas mânâyı fark ettiren, bizi doğrultan, bellerimizi büken dünyevî yüklerden göklerin rızkına ve vaadine yönelten bir diriliştir.
Kurbanla Gelen Arınma ve Diriliş
Kurban bir diriliştir. İnsan, dünyaya bağlılıklarıyla ölür; Allah’a adanmışlıkla dirilir. Kurban, bu hakikatin somutlaşmış halidir. Hz. İbrahim aleyhisselam’ın rüyasında kurban ettiğini gördüğü oğlu İsmail aleyhisselam ile yaşadığı imtihan, nefsini bağladığı bir ziynetten kurtulması, hevasını öldürüp iradesini diriltmesiydi. İnsan Allah içindir. Ne var ki insan kendisine bazen bu pahadan düşük değerler biçer. Kurbanın akan kanı bu düşük değerler karşısında esas değerimizi hatırlamanın bir vesilesidir.
Kurban bize esas kıymetimizi hatırlatan bir istikamet pusulasıdır. Kurban kesen kişi, benliğinin esaretinden sıyrılarak istikamet üzere durma fırsatı yakalar. Kıyam, bu anlamda bir güvenlik unsurudur; insanı dünyanın geçici hırslarından koruyan, ona ebedi olanı hatırlatan bir sığınak, bir “istiğfar medârı”dır. Allah’a adanan her hayvan ve akıtılan kan günahlarımızdan arınma ümidimizdir. Kurban günahtan ve dünya esaretinden kurtuluştur.
Kurban ibadetinin en nazik anı, insanın getirilen tekbirler ve akan ilk kan esnasında kendisini muhasebeye çektiği andır. O an Habil’in samimiyeti ile Kabil’in nankörlüğü arasındaki farkı anlamak zamanıdır. Kurban kesen kişi, aslında kendi içindeki Kabil’in önünü kestiğinin, Habil’i yaşattığının farkına varmalıdır. Bu yönüyle kurban, içimizdeki Firavun’un hayat damarlarını kesmek, Musa aleyhisselam’ın önünü açmaktır.
Kurban, yalnız ferdi bir diriliş değil umumi bir “kalkınma” vesilesidir. Etin paylaşılması, fakirin doyması, komşunun hatırlanması, akraba ile buluşulması, sosyal bağların güçlenmesi, kurban nizamının gerekleridir. Bu nizam zenginin, fakiri malındaki hissesi ile buluşturduğu, fakirin zengindeki şükre şahit olduğu bir iyilik dayanışmasıdır. Bu dayanışma insanlar arasındaki uçurumları kapatır, kurban iklimini bir “hayat ve güven durağı” kılar. Kendi nefsini kurban etmeyen, başka insanlara faydalı olamaz.
Tüketim Çağında Dirilişe Çağrı
Kurban, insanı yan çizen tüketicilere indirgeyen modern zamanlarda bir teneffüstür. Allah için kestiğimiz kurbanlarla üzerimizdeki dünya sıkletini atar, bizi biz yapan mânâ ile yeniden doğrulur ve nefsimizi ayartan çürütücü rutine karşı kıyam fırsatı yakalarız. Kıyamımız bu dünyada eğrilmeden, kula kulluk yapmadan, dimdik, dosdoğru bir yol üzerinde yürümek isteğinin bir göstergesidir. Kurbanımız bu açıdan nereye dönmemiz ve nerede durmamız gerektiğini bize söyleyen bir kıble taşıdır.
Modern dünyanın bireyselliğe icbar ve mahkûm ettiği insanın bir kurtuluş vesilesi de kurbanla gelen diriliştir. İnsan ancak Allah’a dayanarak huzuru ve tatmini bulabilir. Modern dünyada şeytanın fısıltısı kuruntularla aklı ve kalbi perdelenen insan kurbandaki dirilişi göremiyor. Verilen can, akan kan aslında âlemlerin hizmetine verildiği insanın hayat bulması, dirilik kazanması içindir. İnsan, sadece kendisi için değil, başkaları için de yaşamalıdır. Kurban, bunun talimidir.
Kurban Fedakârlıktır
Kurban bir fedakârlık talimidir. İnsan en çok sevdiği için fedakârlık yapar. Hz. İbrahim aleyhisselam, kabul edilmiş duası oğlu İsmail aleyhisselam’ı kurban etmekle imtihan olduğunda tereddüt etmedi. Emredileni yapacakken kendisine ikram edilen kurban ile kıyamete kadar bütün insanlığa bir rahmet vesilesi bıraktı. Sevdiklerimiz ve bağlandıklarımız Allah için olmalıdır. Bunu yapamadığımızda ruhumuz boğulmaya başlar. İşte o zaman kurbanın bir rahmet ve diriliş vesilesi olduğu çok daha iyi ortaya çıkar.
Hayat gailesinin ortasında kurban, sevginin ve korkunun kime tahsis edilmesi gerektiğini öğreten bir vesiledir. Kurban, belirsizliklerin ve korkuların ortasında bir emniyet noktasıdır. İçimizdeki putları devirmenin, o putlarla bakışı, duyuşu ve hissedişi örselenen kalbimizin yeniden kıvam bulmasının yoludur. Kurban insanlık kıvamına doğru bir kıyamdır. Kurbanlığın önünde ibret ve haşyetle duruş istenen kıvama yönelik fiili bir duadır. Bu mânâda hak dostlarının bütün kurban ibadeti boyunca kurbanlığın önünde sanki namaz kılar gibi huşu ile kıyamları hepimize ders olmalıdır.
Kurban şeair denilen din sembollerinden bir semboldür. Müslümanlar kurban keser, Allah için kan akıtırlar. Kurban kıyamı senede bir gündür ama nefse karşı kıyam her an ve bir ömür boyudur. İnsan, her nefesinde nefsini kurban etmeli, her adımında Allah’ın adıyla kıyama durmalıdır. Çünkü gerçek diriliş, takvayı ve akabinde selim kalbi getirecek bu kıyamdadır. Takva, nefse karşı kıyamın sanatıdır. Allah’a karşı duyulan derin mesuliyet hissi, sorumluluk ve içtenlik nefsi sürekli kurban etmektedir. Kurban senede bir gün, nefsi kurban ise daimidir; çünkü o göz açıp kapama süresi kadar bile kendisine bırakılamayacak bir hasımdır.
Modern İnsan İçin Kurban
Bugün modern insan, dijital çığlıklar arasında ruhunu yitirmiş, fanilere ve eşyalara secde eder hâle gelmiştir. Kalabalıklar içinde yalnız, zenginlik içinde yoksul, refah içinde sefil, bilgi içinde hikmetsiz, boşlukta sürüklenen insana lâzım olan kurban şuurudur. Sahip olduklarının kölesi olmuş insan kurban ibadetinin gönlünü esaretten kurtarma fırsatı olduğunu ne zaman anlayacak? İnsanı çağdaş putlardan kurtaracak ve ruhunu diriltecek olan kalbinin hayatını tercih etmesi, nefsinin hayatına sırt dönmesidir. Bu kurban, dua edelim de işte bu bilincin dirilişi olsun.
Kaynak: Mehmet Lütfi Arslan, Altınoluk Dergisi, Sayı: 472
YORUMLAR