Kur'ân'a Adanmış Bir Ömür: Alişan Sözen Hoca

Hafız denilince akla gelen ilk şey Kur'ân’ı ezberlemiş seçkin insan olduğudur. Ancak bu bilginin ötesinde sadece zihninde Kur'ân’ı tutan değil bütün hücrelerinde o mukaddes kitabı taşıyan, hisseden insan asıl hafızı kurradır denilir.

Konya İli Beyşehir ilçesinin mümtaz şahsiyeti Kur'ân’ı ezberlemiş, bütün hücrelerinde manevi anlamını özümsemiş ve onun hükümlerini yaşama arzusunu hayatına gaye edinmiş, her hali ve tavrı ile İslam’ı temsil eden güzel insan Alişan Sözen hocamız ramazanın evvelinde (29 Mayıs) sevdiğine koşar adımlarla giden bir aşık misali Hakka kavuştu.

“EN HAYIRLINIZ KUR'ÂN'I ÖĞRENEN VE ÖĞRETEN”

1937 yılında Beyşehir’in Bayındır Köyünde doğan hocamız hayatının ilk yıllarında tanıştığı Kur'ân’la hayatının sonuna kadar dost olmuş, onu yoldaş edinmiş hayatının rehberi olarak gönlüne ram etmiştir. Alişan hocamız Kur'ân’la başlayan hayatında önce Kur'ân kursu öğrencisi olmuş sonra imamlık ve en sonunda “en hayırlınız onu öğrenen ve öğreten” diyen hazreti Peygamber’in emrine uyarak Kuran kursu hocalığı yapmıştır. Kur'ân kursu hocalığı süresince yüzlerce değil binlerce talebe yetiştirmiş kalplere Allah kelamının mührünü vurmuştur. Beyşehir ve çevresinde bir hane yoktur ki hocamızın rahlesinden ders almamış bir kişi bulunsun.

1970’li yıllara gelindiğinde Alişan hocanın gönlünde başka bir ateş yanmaya başlamıştır. Bu ateş Yunus Emre’nin tıpkı Hacı Bayram Veli’ye veya Taptuk Emre’ye karşı duyduğu ilgiye benzemektedir. Hocanın arzusu ilahi aşkta yıkanıp ebedi alemde kalıcı olma aşkıdır. Bu zamanlarda daha sonra dünürü olacak olan Ahmet Gözükara bey Beyşehir’e öğretmen olarak gelir, hoca ile tanışır. Ahmet Gözükara Bey, Mahmut Sami Efendi’nin manevi yolundan, zerafetinden, nezaketinden, dakikliğinden ve en önemlisi gönül dünyasından bahseder. Hocanın gönlüne düşen manevi aşk ateşi onu ve arkadaşlarını 1973 yılında Bursa’ya sürükler. Çünkü Mahmut Sami Ramazanoğlu Efendi Bursa’da bulunmaktadır.

Alişan Hoca ve arkadaşları Bursa’da görüştüğü ve sohbetine iştirak ettiği, sohbet sonrasında huzurunda Kur'ân okuduğu Sami Efendiye büyük bir muhabbet duyar, aradığı manevi rehberi bulur ve ona intisap eder. Konya’ya döner ve arkadaşları ile birlikte dişçi hacı Mehmet abiden ders alır ve Beyşehir ve bölgesinin sohbet sorumlusu olur. Artık hayatında yeni bir sayfa açılmıştır. Tasavvuf hocayı şekilden esasa, kabuktan öze döndürmüştür. Bundan sonra kalp dünyası yeni keşfedeceği engin bir alemi aralamıştır. Sami efendide kendini bulan tasavvufi nezaket, zerâfet ve anlayış hayatının ölçüleri olmuştur. Son derece sert mizaçlı olan hoca gitmiş aksine müşfik, fedakâr bir hoca doğmuştur.

Alişan Hoca Sami Efendinin vefatı ile Musa Topbaş Efendi ile yoluna devam eder. Kaderin tecellisi hoca daha 12 yaşında iken hafızlığı Musa Efendinin imar ve inşa ettirdiği Kadınhanı’ndaki Kur'ân kursunda tamamlamıştır. Musa Efendinin ihya ettiği kursun öğrencisi bu kez onun manevi talebesi olarak yanında bulunmaktadır. Dişçi Hacı Mehmet Hocanın vefatı ile görev Doktor Mehmet Hulusi Baybal abiye verilir. Baybal abi ile de çok sıkı bir dostluk ve muhabbet kuran Alişan hoca manevi yolda ileri bir seviye kazanmıştır. Doktor Mehmet Hulusi Baybal abinin vefatı ile artık gönül dünyasının yolcusuna Beyşehir, Seydişehir ve bölgenin sorumlusu olarak görev tevdi edilir. Alişanın hoca almış olduğu görevi lâyıkı ile yapar. Gönülden gönüle giden bu yolda insanlara manevi yolun kapılarını açar. Gönüllere imanı, aşkı, sevgiyi, merhameti, diğergamlığı kısaca Peygamberi bir hayatı taşır, örnek insan olur.

HAYIRLI HİZMETLERE REHBERLİK

Hoca tasavvufi yolda yürürken ictimai hayatı, ilim ve irfan yolunu da ihmal etmez. Eğitim yolunda bir çok hayırlı hizmetlere rehberlik yapar. Çok kıt imkanlara rağmen bazen bizzat çalışarak bazen teşvik ederek, imam hatip lisesi, Kuran kursu, mescit, cami, ana okulu, ilkokul , orta okul yapımına vesile olur. İnsanların arasında çıkan ihtilaflarda müracaat edilecek makam olur.

Gıpta edilecek örnek bir hayatı olan öğrencisi olarak ders aldığım hocamızı hayırla yad ederken ailesine, sevenleri ve dostlarına daim sabır diliyorum.

Kaynak: Ramazan Arıtürk, Altınoluk Dergisi, Sayı: 366, Ağustos 2016

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.