Kul ile Allah Arasındaki En Büyük Engel

Seni yaratan Allâh’ı zikretmek ister misin? Kul ile Allah arasındaki en büyük engel nedir?

Sehl b. Abdullah Tüsterî -rahmetullâhi aleyh- şöyle anlatıyor:

ALLÂH’I ZİKRETMEK İSTER MİSİN?

Ben daha üç yaşımda idim, gece kalkar, dayım Muhammed b. Suvar’ın kıldığı gece namazını seyrederdim. Bir gün bana:

- Seni yaratan Allâh’ı zikretmek ister misin, diye sordu. Ben de:

- Nasıl zikredebilirim, dedim. Bunun üzerine bana:

- Yatağa her girişinde dilini oynatmadan kalbinden üç kere “Allah benimledir, Allah beni görüyor, Allah benim her yaptığımı biliyor” de. Yani bunları kalbinden geçir.”

Ben de birkaç gece bunlara devam ettim ve devam ettiğimi kendisine söyledim. Bu defa yirmi bir kez söylememi tavsiye etti. Bunun üzerine yirmi bir kere söylemeye devam ettim ve bu sözlerin zevkini kalben duydum. Bir yıl sonra dayımı gördüm. O bana:

- Oğlum, sana öğrettiklerime ölünceye kadar devam et. Zîra bunlar dünya ve âhirette işine yarar” dedi. Ben de yıllarca buna devam ettim ve bu sözlerin zevkine vardım. Yine bir gün dayım bana:

- Ey Sehl, kim, Allâh’ın kendisiyle olduğuna, kendisini gördüğüne ve onun her yaptığını bildiğine inanıyorsa, bu kimse daha kötülük yapar, yaratana isyan eder mi? Göreyim seni, sakın günaha yaklaşıp Rabbine asi olma!” dedi.

Umumiyetle kendi başıma kaldığımda hâlimi düşünür ve buna dikkat ederdim. Zamanı gelince beni mektebe gönderdiler. Bu hâlimin kaybolacağından korktum, fakat hoca ile anlaştık, sadece bir saat okuyup geri dönecektim. Mektebe gittim, Kur’ân-ı Kerîm’i öğrendim ve ezberledim. Yaşım altı veya yedi idi.

KUL İLE ALLAH ARASINDAKİ EN BÜYÜK ENGEL

Bir keresinde “Kul ile Allah arasındaki en büyük engel; dava; yani iddiâdır” demiş ve şu şiiri okumuştu: “Sevgiyi iddiâ ettiğinde (sevgi) dedi ki: Bana iftira ediyorsun, Çünkü senin hiçbir azanı onunla (sevgiyle) kaplı görmüyorum.”

Kaynak: Mehmet Lütfi Arslan, Marifet Meclisleri, Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

SEHL B. ABDULLAH TÜSTERÎ HAZRETLERİ’NİN SOHBETİ

Sehl b. Abdullah Tüsterî Hazretleri’nin Sohbeti

ALLAH VE İNSANLAR BİZİ NASIL SEVER?

Allah ve İnsanlar Bizi Nasıl Sever?

YÜZLERİNE BAKINCA ALLAH’I HATIRLATANLAR

Yüzlerine Bakınca Allah’ı Hatırlatanlar

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.