Kazım Karabekir Kimdir?

Kazım Karabekir kimdir? Yetim babası, Doğu'nun fatihi, büyük komutan ve devlet adamı Kazım Karabekir'in hayatı...

Kazım Karabekir, 1882'de İstanbul’da doğdu. Asıl adı Mûsâ Kâzım’dır. Babası Mehmed Emin Paşa, annesi Havva Hanım’dır. Türkmenler’in Avşar koluna mensup olan ailesi Karaman’ın Kasaba köyünden olup (bugün Kâzımkarabekir ilçesi) Karabekiroğulları diye bilinir.

İstanbul’da başladığı ilk öğrenimini jandarma subayı olan babasının görevi dolayısıyla bulunduğu Van, Harput ve Mekke’de tamamladı. Orta öğrenimini İstanbul’da Fâtih Askerî Rüşdiyesi ile Kuleli Askerî İdâdîsi’nde gördü ve 1902’de Harp Okulu’ndan, 1905’te de Harp Akademisi’nden mezun oldu. Kurmay yüzbaşı olarak Manastır’da staja başladı, bölge kurmay başkanlığı görevini de üstlendi.

RUM VE BULGAR ÇETELERİNE KARŞI SAVAŞTI

1907'de Rum ve Bulgar çetelerine karşı gösterdiği başarıdan dolayı kolağası oldu. Enver Bey’le birlikte İttihat ve Terakkî Cemiyeti’nin Manastır ve İstanbul şubelerinin açılışında görev aldı. 1908'de II. Meşrutiyet’in ilânından sonra Edirne’deki 3. Piyade Tümeni kurmay başkanlığına getirildi. Otuzbir Mart Vakası üzerine Selânik’ten gelen Hareket Ordusu’nun kurmay başkanıydı. 1910'da Arnavutluk isyanının bastırılmasında da görev aldı. 27 Nisan 1912’de binbaşılığa terfi etti ve Balkan Savaşı’na katıldı.

EDİRNE SAVUNMASI'NDA ESİR DÜŞTÜ

Edirne savunması sırasında Bulgarlar’a esir düştüyse de aynı yıl imzalanan antlaşma üzerine serbest bırakıldı. I. Dünya Savaşı’nın başında yarbaylığa yükseltildi. 1. İran Kuvve-i Seferiyyesi kumandanlığına getirilip Bağdat’a gönderildiyse de İstanbul’a çağrılarak 1915'te Kartal’daki 14. Tümen kumandanlığına tayin edildi. Tümeniyle birlikte Çanakkale savaşlarına katıldı, Kerevizdere’de Fransızlar’a karşı savaştı ve başarılarından dolayı albaylığa terfi etti.

KUTÜL AMARE'DE BULUNDU

Irak’ta bulunan Altıncı Ordu kumandanlığına tayin edilen Cormer von der Goltz Paşa’nın kurmay başkanı vekili olarak 1915'te Bağdat’a gönderildi ve 1916'da 18. Kolordu kumandanlığına getirildi. Kūtül‘amâre’de İngilizler’le yapılan savaşlara iştirak etti. 2. Kolordu kumandanı ve İkinci Ordu kumandan vekili olarak Kafkas Cephesi’nde Ruslar’a karşı savaştı. Ruslar’ın savaştan çekilmesinden sonra bölgede tedhiş faaliyetlerini arttıran Ermeniler’le mücadele etmek üzere 1917'de Üçüncü Ordu’ya bağlı 1. Kafkas Kolordusu kumandanlığına tayin edildi. Ağır kış şartlarına rağmen Erzincan’ı, Erzurum’u ve Hasankale’yi geri alarak bölge halkını Ermeniler’in katliamından kurtardı.

İNGİLİZLERİ GERİ PÜSKÜRTTÜ

Brest-Litovsk Antlaşması ile 3 Mart 1918'de Ruslar’ın terkettiği elviye-i selâseyi (Kars, Ardahan, Batum) Ermeniler’den ve Gürcüler’den almak için harekâtını sürdürdü. 25 Nisan 1918’de Kars’ı kurtardıktan sonra 15 Mayıs’ta Gümrü’ye girdi. Bu başarılarından dolayı 28 Temmuz’da mirliva rütbesine yükseltilerek Ermenistan ile Güney Azerbaycan’ı zaptetmekle görevlendirildi. 5 Eylül 1918’de Bakü’yü ele geçirmek için Tebriz’e doğru ilerleyen İngilizler’i geri püskürttü ve İran Azerbaycanı’na hâkim oldu. Osmanlı ordusunun diğer cephelerde yenilgiye uğraması üzerine birliklerini Nahçivan’a çekmek zorunda kaldı.

MONDROS'TAN SONRA İSTANBUL'A ÇAĞRILDI

Mondros Mütarekesi’nin 30 Ekim 1918'de imzalanmasının ardından İstanbul’a çağrıldı. İstanbul’a geldikten sonra kendisine teklif edilen Erkân-ı Harbiyye-i Umûmiyye Reisliği görevini kabul etmedi. İstanbul’da bir şey yapılamayacağını, kumandanların ordularının başına gönderilmesi gerektiğini ilgililere anlattı. Tekirdağ’daki 14. Kolordu kumandanlığına getirildiyse de kendi isteğiyle 13 Mart 1919'da görev yerini Erzurum’daki 15. Kolordu kumandanlığına naklettirdi.

19 NİSAN'DA TRABZON'A ÇIKTI

Kâzım Karabekir 19 Nisan’da Trabzon’a ulaşarak Müdâfaa-i Hukuk Cemiyeti üyeleriyle toplantı düzenledi.

MİLLİ MÜCADELE'NİN GİZLİ KAHRAMANI

3 Mayıs’ta Erzurum’a gelip Erzurum Müdâfaa-i Hukuk Cemiyeti üyeleriyle görüştü ve bir kongre tertiplemelerini sağladı. Üçüncü Ordu müfettiş vekilliğine getirilerek yetkileri daha da arttırılan Kâzım Karabekir, Erzurum Kongresi'nin yapılmasını sağladı. Sivas Kongresi’nin toplanmasında ve başarıyla sonuçlanmasında da yardımcı oldu.

İNGİLİZ ASKERLERİNİ TUTUKLADI

Millî Harekât Esas Planı’na göre Şark Cephesi kumandanlığına getirilen Kâzım Karabekir (14 Ocak 1920), İngilizler’in İstanbul’u işgal edip meclisi dağıtmaları üzerine mütareke uygulamasını kontrol için Erzurum’da bulunan İngiliz subay ve erlerini tutuklattı (bunlar 1921’de Malta’daki Türk sürgünleriyle değiştirilmiştir). Bütün valiliklere tamim göndererek İstanbul ile haberleşmeyi yasakladı. Büyük Millet Meclisi’ne Edirne’den milletvekili seçildiği halde doğudaki görevini sürdürdü. Türkiye Büyük Millet Meclisi hükümeti 6 Mayıs 1920'de kendisine Erzurum valiliği görevini de verdi.

MİSAK-I MİLLİ HAREKATI

Mütareke gereğince Türk ordusunun çekilmesinden sonra İngilizler tarafından Nisan 1919'da Ermenistan’a ve Gürcistan’a verilen elviye-i selâsedeki tedhişçiliğe karşı Türk direnişçilerini destekledi. Bu üç sancağın Mîsâk-ı Millî içine alınmasını sağladı. Bölgede Ermeni mezaliminin artması üzerine Türkiye Büyük Millet Meclisi hükümetinden harekât izni istedi. 20 Eylül 1920'de Sevr Antlaşması’nın Erzurum, Trabzon, Van, Bitlis ve Bingöl’ü Ermeniler’e vermesi karşısında hükümet harekâta izin verdi. Şark Cephesi Kumandanı Kâzım Karabekir, Soğanlı dağı geçitlerini tutan birliklerine taarruz emrini vererek 28 Eylül’de doğu harekâtını başlattı. 30 Ekim'de Sarıkamış, Göle, Kağızman ve Kars’ı ikinci defa kurtardı.

DOĞU FATİHİ

Başarılarından dolayı Türkiye Büyük Millet Meclisi kararıyla ferik rütbesine yükseltildi. Harekâta devam ederek 7 Kasım’da Gümrü’yü ve 12 Kasım’da Iğdır’ı aldı. Mütarekeye razı olan Ermeniler’le müzakereler yaptı. 3 Aralık 1920’de Gümrü Antlaşması’nı imzalayıp Ermenistan’ın Sevr Antlaşması’nda kendisine tanınan bütün haklardan vazgeçmesini sağladı. 23 Şubat 1921'de Ardahan da alınarak Çürüksu, Acara ve Batum kazaları dışında kalan elviye-i selâse toprakları kurtarıldı. Kâzım Karabekir’e “doğu fâtihi” unvanını kazandıran bu zafer Millî Mücadele’ye katılanların ümidini arttırdı. Buradaki birliklerin bir kısmı batı cephesine kaydırıldı.

YETİM BABASI

Kâzım Karabekir doğuda Ermeni mezalimi sonucu yetim kalan binlerce çocuğa sahip çıktı. Kolordunun imkânlarını kullanarak yetimler için Sanayi Mektebi, Leylî Eytâm İbtidâî Mektebi, Erzurum Ana Mektebi, İş Ocağı, Sıhhiye Mektebi, Sarıkamış Askerî İdâdîsi ve Sarıkamış Ana Mektebi gibi eğitim kurumlarını açtı. Kolordudaki ustalar sanat, subaylar da okuma yazma ve terbiye öğretmeni olarak görevlendirildi. Sanatkâr olan çocukların bir kısmı kolorduda bırakılıyor, diğerlerinin dışarıda iş bulmasına yardım ediliyordu. Zeki olanlar ise özel eğitime tâbi tutuluyor ve askerî mektebe gönderiliyordu. Çocuklarla bizzat ilgilenen ve yazdığı tiyatro oyunlarını onlara oynatarak eğitimlerine yardımcı olan Kâzım Karabekir zaferden sonra 15 Ekim 1922'de Ankara’ya geldi ve Edirne milletvekili olarak meclisteki görevini sürdürdü.

İZMİR İKTİSAT KONGRESİ 

İzmir İktisat Kongresi’ne başkanlık etti. 29 Haziran 1923'te Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne II. dönemde İstanbul milletvekili seçildi. 21 Ekim 1923'te Şark Cephesi Kumandanlığı lağvedilince merkezi Ankara’da bulunan Birinci Ordu müfettişliğine tayin edildi. Bu sırada bir kararnâme neşredilerek hem milletvekilliği hem de askerlik görevi olanların bir tercih yapmaları istendiğinden 26 Ekim 1924’te müfettişlikten istifa ederek milletvekilliğini seçti.

TERAKKİPERVER CUMHURİYET FIRKASI

Halk Fırkası’ndan ayrılan, aralarında Rauf (Orbay), Refet (Bele), Ali Fuat (Cebesoy) ve Cafer Tayyar (Eğilmez) gibi Millî Mücadele’de önemli rol oynayan kişilerin de bulunduğu otuzu aşkın milletvekili tarafından kurulan Terakkîperver Cumhuriyet Fırkası’na 27 Kasım 1924'te Kâzım Karabekir genel başkan seçildi. Ancak bu ilk muhalefet partisi Şeyh Said isyanıyla irtibatlandırılıp irticacı ve din istismarcılığı ile suçlanarak 3 Haziran 1925'te kapatıldı.

1927'DE EMEKLİ EDİLDİ

Kâzım Karabekir'in II. dönem meclisi sona erince milletvekilliği sıfatı kalmadı. Askerliği bırakıp milletvekilliğini seçtiği için birinci ferikliğe yükseltilerek 5 Aralık 1927'de emekliye sevkedildi. Erenköy’deki evinde inzivaya çekildi ve sıkı gözetim altında tutuldu. 1930 seçimlerinde İstanbul’dan aday olduysa da seçilemedi.

5 BİN KİTABI YAKILDI

27 Nisan 1933 tarihinden itibaren Milliyet gazetesinde “Bir Ankaralı’nın Defteri” imzasıyla kendisi aleyhine yazılar çıkmaya başladı. Millî Mücadele’deki hizmetlerini kötüleyen bu yazılara gönderdiği tekzip yayımlanmayınca bir kitap kaleme aldı. Fakat kitabı neşreden matbaa basılarak 5000 adet kitap yakıldı. Ayrıca Erenköy’deki evi arandı ve yazdığı diğer kitaplar da götürüldü. Kâzım Karabekir, meclis başkanlığına şikâyette bulunup doksan beş dosyayı ve yayıma hazır kırk dört kitabını geri istediyse de bir sonuç alamadı.

TBMM BAŞKANLIĞI YAPTI

İsmet İnönü cumhurbaşkanı olunca onun desteğiyle 1938'de Cumhuriyet Halk Partisi’nden İstanbul milletvekili oldu. Böylece yeniden siyasî hayata başladı ve 23 Temmuz 1946'da Türkiye Büyük Millet Meclisi başkanlığına seçildi.

KAZIM KARABEKİR'İN VEFATI

Meclis başkanlığı görevi 26 Ocak 1948'de Ankara’da vefat edinceye kadar sürdü. Önce Hava Şehitleri Mezarlığı’na gömülen naaşı daha sonra 30 Ağustos 1988'de Atatürk Orman Çiftliği’nde hazırlanan Devlet Mezarlığı’na nakledildi. (Kaynak: DİA)

İslam ve İhsan

ENVER PAŞA KİMDİR?

Enver Paşa Kimdir?

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.