Abidevi Şahsiyetler

Abdullah Bin Selâm'ın Rüyası

İslâm’ın sapasağlam kulpuna sıkıca yapışmış vaziyette uyanmak… Bunu bu fânî dünyaya uyuyup ebedî âleme uyanmak şeklinde de anlayabiliriz. “İnsanlar uykudadırlar

Ya Bizans Bizi Alır veya Biz Bizans'ı Alırız

Fâtih Sultan Mehmed Han, ashâb-ı kirâm zamanından beri devam edegelen ve İstanbul’un fethini hedef alan ulvî bir heyecan şerâresi hâlindeki hamlelerin sonuncusu

Fatih'in Adam Yetiştirme Metodu?

Fâtih Sultan Mehmed Han, devrinin en büyük âlimlerinden ders almış bir pâ­di­şahtı. İlmî müzâkerelere katılır ve bâzen kendisi re’yini bildirerek ilimdeki mahâr

Sultan 2. Murat'ın Hepimize Örnek Vasiyeti

Sultan 2. Murat Han, üç gün hasta yattıktan sonra vefât etmiş arkasından herkesine örneklik teşkil edecek şu vasiyeti bırakmıştı.

Sultan Iı. Murat'ın En Büyük Kaygısı Neydi?

Sultan II. Murat, ilmi ve ibadeti çok, zühd, verâ ve takvâsı ziyâde bir pâ­di­şahtı. Bunun içindir ki, tahtı henüz sağlığında iken evlâdına iki kez bırakabilmiş

Oğlu, Merhum Oğuz Aydınol Ağabeyi Anlattı

Diş hekimliğine gönül vermiş, mesleğinde duayen olmuş, bir taraftan insanların fiziki sıkıntılarını giderirken diğer taraftan da onların ruhi sıkıntılarına merh

Cihangirlik Niyetiyle Harb Etmedi

Sultan 2. Murad Hân’ın kazandığı en parlak zafer 2. Kosova harbidir. Zira bu harp neticesinde haçlıların taarruz irâde ve kâbiliyeti tamamen kırılmış ve 150 sen

Varna Savaşında Padişahın Okuduğu Dua

Varna Seferinden evvel Murad Han, iki rekât namaz kılıp ellerini semâya kaldırdı ve cân u gönülden şu duâyı yaptı...

Musa Efendi Tek Başına Vakıf Gibiydi

Altınoluk Dergisi Yazı İşleri Müdürü Ahmet Taşgetiren, Abdullah Sert Bey ile Musa Efendi Hazretlerinin "İnfak Hassasiyeti" üzerine konuştu.

Iı. Murad İle Hacı Bayram-ı Veli'nin Önemli Görüşmesi

Osmanlı pâ­di­şahlarının birinciden sonuncuya kadar hemen hepsi, âlim, şâir, sanatkâr ve mutasavvıf idiler. Hemen her pâ­di­şah, devrin en mûteber meşâyıhından

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.