Kalbin Devası Beştir

Kalbin manevi hastalıklardan kurtulması ve tedavisi için neler gereklidir? Büyükler, “kalbin devası beş şeydedir” demişlerdir.

Kalbin mânevî hastalıklardan, mezmum sıfatlardan halâs olabilmesi ve tedâvisi için beş şart vardır.

KALBİN DEVASI BEŞ ŞEYDEDİR

  1. Açlığa riayet etmek. Oruç tutmak, az yemek.
  2. Seher vaktinde Allah’a duâ ve niyazda bulunmak. Namaz, duâ ve istiğfarda huzûrlu olmak. Gece ibâdet etmek.
  3. Kalp, sadır ve nefiste zikr-i dâimî sahibi olmak, devamlı zikir halinde olmak, Allah’ı çok zikretmek.
  4. Sâlih ve sâdık zâtlarla sohbet etmek.
  5. Kur’ân’ı mânâsını düşünerek okumak.

Bu beş şart asla ihmal edilmemelidir. Oruç tutmak ve az yemenin on türlü faydası vardır, onlar yazılıdır. Oruçla beden süzülür, nefsin mecâli kırılır, kalp daha feyizli çalışır, zikir ve nûr sadra daha çabuk yayılır.

Açlıkla nefis daha kolay zikri kabul eder, alıştırır. Kalbin merhametli olmasını temin eder. Çok yemek ise gaflet verir, rehâvet ve ağırlık basar. Mide kaynayınca kalp de çalışmaz, sıkıntı çeker. Yûsuf (a.s.) bilirsiniz ki Mısır’a köle olarak götürüldü, sonra melik oldu, melik olunca bütün hazineler elinde ve emrindeydi. Fakat fakirlerin halini unutmayayım diye hiçbir gün karnını tam doyurmadı.

NAMAZDA HUZÛRLU OLMAK

Namazda, duâda ve istiğfarda huzûrlu olmak da çok lüzumlu bir şarttır. Çünkü huzûrlu olmadan ibâdetlerde fayda yoktur. Nitekim Mü’minûn sûresinin başında:

“Muhakkak mü’minler felâh buldu, namazlarında huşû ve huzûr sahibi olan mü’minler felâh bulacak.” buyruluyor. (Mü’minûn sûresi, 1-2)

Demek ki huşû ve huzûr bulmayan mü’minler felâhtan mahrum kalacak. Onun için namazda huzûr şarttır ki felâha vesîle olabilsin.

Duâda huzûr lâzımdır. Tazarrû ve niyazla, huzûr ve huşû ile duâ etmelidir. Duâ dahî zikirdir. Sonra duâda tefekkür de vardır: “İşte insanın mükerrem olduğunu isbat eden vasıflardan, akıl sahibi olanlar ki yürürken, dururken, otururken, yatarken Allah’ı zikrederler ve tefekkürde bulunurlar, yerlerin göklerin içinde olan ilâhî kudret ve azametle nizamı âlemi düşünürler de derler ki: Ey Rabbimiz bu âlemi bâtıl yere yaratmadın, seni tesbih ederim, bizi Cehennem azabından muhafaza eyle.” ( Âl-i İmrân sûresi, 191)

 “Rabbinize gizli ve tevâzû içinde tazarrû ve niyazla duâ edin.” (Ârâf sûresi, 55) Yine buyuruldu ki: “Mü’minlerin kablerine Allah’ın zikriyle Allah korkusunun dolması zamanı gelmedi mi?” (Hadîd sûresi, 16)

DEVAMLI ZİKRETMEK

Zikr-i dâimî kalbi yumuşatacak ve tasfiye edecek en birinci şarttır. Çünkü Cenâb-ı Hak: “Siz beni çok anın, çok çok anın.” buyurur. Zîra az yapılan zikir kalbin yumuşamasına kâfî gelmez, kalb çok zikirle yumuşar. Hiçbir şey buna mânî olmamalıdır. İnsanın mükerrem oluşu zikr-i dâimî ile tecellî eder, beden bununla nûrlanır, temizlenir. Her uzvun kendi zikri vardır. Beden zikri ve devamlı huzûr halini kazandığı zaman vücut artık toprağın içinde çürümekten kurtulur, Cenâb-ı Hak âyet-i kerîmelerde dâima çok zikretmeyi emretmiştir. Zîra Allah’ı unutan kimse hem kendi nefsini unutur hem kendisini unutur. Allah unutmaktan münezzehtir. Lâkin Allah Teâlâ buyurur ki:

 “Siz Allah’ı unutanlar gibi olmayın ki bu unutmaları onlara kendi nefislerini unutturmuştur.” (Haşr sûresi, 19)

Siz nasıl Allah’ı bilip dururken bilmezmiş gibi yaptıysanız kıyâmette de Allah sizi görüp dururken görmezmiş, bilip dururken bilmezmiş gibi yapacak. Çünkü siz kendi kazancınızla böyle muameleye lâyık oldunuz demektir.

Kaynak: Mahmud Sâmî Ramazanoğlu, Bayram Sohbetleri- s.46- Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

MÂNEVİ HASTALIKLARIN TEDÂVÎSİ

Mânevi Hastalıkların Tedâvîsi

MÂNEVİ DURUMLARINA GÖRE KALPLER

Mânevi Durumlarına Göre Kalpler

İNSANI CEHENNEME SÜRÜKLEYEN MANEVİ HASTALIKLAR

İnsanı Cehenneme Sürükleyen Manevi Hastalıklar

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.