Kabir Ziyareti ve Adabı

İslam’da kabir ziyareti ve adabı nasıldır? Kabristanlık-mezarlık ziyaretinde dikkat etmemiz gereken hususlar nelerdir? Hangi günler kabir ziyareti yapılır? Kabir ziyaretinde hangi dualar okunur? İslam'a uygun şekilde kabir nasıl ziyaret edilir? Bu ve benzeri sorularınızın cevabını haberimizden okuyabilirsiniz.

MEZARA SU DÖKMEK DOĞRU MUDUR?

KABİR ZİYARETLERİ İLE İLGİLİ HADİSLER

İslâmiyet’in ilk yıllarında Peygamber Efendimiz Câhiliye âdetlerinden dolayı kabir ziyaretini yasaklamıştı. Ölülere nasıl davranılması gerektiği konusunda İslâmiyet’in getirdiği emirler iyice benimsenip gönüllere yerleşince, bu yasak da kalktı.

Mezarlıkların ziyaret edilmesi, bu vesileyle ölümün hatırlanması ve orada yatanlardan ibret alınması dinimizin tavsiye ettiği hususlardandır. Kabir ziyaretinde bulunan kişi, ahireti hatırlamalı, dünyanın geçici olduğunu ve bir gün kendisinin de öleceğini düşünmelidir.

PEYGAMBERİMİZİN KABRİSTAN ZİYARETİNDE YAPTIĞI DUA

Peygamber Efendimiz sık sık Bakî mezarlığına gider, ölülere selâm verir, onlara dua ederdi. Biz de zaman zaman kabristana gitmeli, yarın kendilerine komşu olacağımız kimseleri ziyaret etmeliyiz.

Hz. Peygamber, geceleri Baki’ kabristanına gelir ve “Müminler yurdunun sakinleri, sizlere selam olsun. İnşaallah biz de size katılacağız. Bizler ve sizler için Allah’tan afiyet dilerim; Allah’ım, Baki’ kabristanında bulunanları bağışla.” (Müslim, Cenâiz, 102) diye dua ederlerdi.

Kabir ziyaretinde bulunan kişinin ölü için dua etmesi ve Kur’an okuyarak sevabını orada bulunanların ruhlarına bağışlaması uygun olur.

Ancak, kabir ve türbe ziyaretlerinde İslam’ın özüne ve tevhid anlayışına ters düşen, itikâdî bakımdan da zararlı olan tutum ve davranışlardan uzak durmak gerekir.

KABİR ZİYARETİNDE YAPILMAMASI GEREKENLER

  • Kabrin başında yüksek sesle ağlayıp gürültü yapmak, kabrin parmaklık ve taşlarını öpmek, onlara sarılıp ağlamak İslam ile bağdaşmaz.

Türbelerde yatan kişileri beşer üstü varlıklar olarak görmek; bu zatların duaları kabul ettiğine, ilâhi kudretlerinin olduğuna inanmak doğru olmadığı gibi, bir kısım ihtiyaç ve dilekleri onlara arz etmek, kendilerinden medet ummak, bu ziyaretleri dinî bir vecibe gibi telakki etmek; bez bağlamak, mum yakmak, kurban kesmek, şeker vb. yiyecek maddeleri dağıtarak onlardan yardım dilemek gibi davranışlarda bulunmak da, tevhid dini olan İslam’la bağdaşmaz. Ölen kişilerden medet ummak ve onlardan bazı şeyler beklemek iman açısından tehlikeli bir davranıştır.

İSLAM’DA KABİR ZİYARETİ VE ADABI

Bir kimse kabristana gittiği zaman, hadislerde görüleceği şekilde, önce kabir halkına selâm vermeli, onlara dua etmeli ve sonunda kendisinin de onlar gibi olacağını düşünmelidir. Kabrini ziyaret ettiği kimse sanki sağ imiş de onunla konuşuyormuş gibi yüzünü ona dönerek yanına yaklaşmalı ve rahatsız değilse ayakta durmalıdır. Sağlığında kendine çok yakın ise, yakınına varmalı, fazla yakın değilse uzakça durmalı, sonra da ona dua etmelidir. Kabirde yatan kimse ne kadar büyük olursa olsun, ondan asla bir şey istememelidir. Çünkü kendisinden bir şey istenecek olan sadece Allah Teâlâ’dır.

Cenabı Hak Kur’an-ı Kerimin de şöyle buyuruyor; Her canlı ölümü tadacaktır. Ancak kıyamet günü yaptıklarınızın karşılığı size tastamam verilecektir. Kim cehennemden uzaklaştırılıp cennete sokulursa gerçekten kurtuluşa ermiştir. Dünya hayatı, aldatıcı metadan başka bir şey değildir. (Ali İmran :185)

Sevgili Peygamberimiz bir hadisi şerifinde şöyle buyuruyor:

“Size kabir ziyaretini yasaklamıştım, (şimdi buna izin veriyorum.) Onları ziyaret ediniz. Çünkü bu ziyaret size âhireti hatırlatır.”(Ebu Davut cenaiz)

Kabir ziyareti yapanlara ölüleri şöyle selamlamaları ve dua etmeleri tavsiye edilmiştir:

“Ey müminler topluluğu! Allah'ın selamı üzerinize olsun. İnşallah  biz de yakında size katılacağız.”(Müslim, cenaiz)

Sünnet olan kabirleri ayakta ziyaret etmek ve yine ayakta dua etmektir.

KISACA MEZAR-KABRİSTAN ZİYARETİNİN ADABI

Mezar ziyaretinde şu adaba dikkat etmek gerekir.

  • Mezar ziyareti esnasında abdestli olmaya özen gösterilmelidir.
  • Mezarlıkta sükuneti korumalı, fazla gürültü çıkarmalıdır.
  • Sonra mezarlıkta bulunan ölülere selam verilir
  • Onlar için hayır duada bulunulur.
  • Kuran-ı Kerim okunup sevabı onların ruhuna bağışlanır.
  • Mecbur kalmadıkça, asla mezarların üzerine basılmaz, üzerlerine oturulmaz.
  • Her insanın er-geç mezara gideceği düşünülerek ibret alınır.
  • Mezarlıkta bağırılmaz, ağlayıp feryat edilmez, orada kurban kesilmez, şenlik yapılmaz
  • Bunlar mezar ziyaretinin adabındandır.

KABRİSTAN ZİYARETİNDE NELER YAPILIR?

Merhum Ömer Nasuhi Bilmen Hocaefendi’nin "Büyük İslâm İlmihali" adlı kitabının cenazelerle ilgili bölümünden aldığım bazı paragraflar:

KABİR ZİYARETİ NE ZAMAN YAPILMALI?

Kabirleri haftada bir gün, bilhassa cuma ve cumartesi günleri gidip ziyaret etmek erkekler için menduptur. Salih zatların kabirleri teberrük (bereketlenmek) için ziyaret edilir.

Velev ki, uzak bir yerde bulunmuş olsun, bu hususta yolculuk yapmak (yapılması uygun görülen davranıştır) menduptur. Yaşlı kadınlar da ibret almak, bereketlenmek için kabirleri ziyaret edebilirler. Bunda bir beis (sakınca) yoktur. Bir fitne korkusu olursa caiz olmaz.

KABİR ZİYARETİNDE HANGİ DUA OKUNUR?

Kabri ziyaret eden kişi ayakta kıbleye karşı veya ölünün yüzüne karşı durarak dua etmeli, şu mealdeki duayı okumalıdır:

"Essalamü aleyküm... Ey mü'minler yurdunun sâkinleri. Bizler de inşaallah sizlere kavuşacağız. Allahü Teâlâ'dan bizim ve sizin için afiyet, ahiretle ilgili korkulardan korunma ve selamet dilerim."

Resulullah Efendimiz (Salat ve selam olsun ona) Baki' kabristanını ziyaret ettiğinde böyle selam verirlerdi.

KABİR ZİYARETİNDE KUR'ÂN OKUMAK

Kabrin yanında Kur'ân okuyacak kimsenin, mezarın kenarına oturmasında -muhtar olan kavle göre- kerahet yoktur. Kabrin kenarına oturup " target="_blank" rel="noopener">Yâsîn Suresi'ni okumak pek sevaptır.

Bu yüzden Allahü Teâlâ'nın ölülerimize kolaylık vereceği, okuyana da ölüler sayısınca hasenat (sevap) ihsan buyuracağı İmamı Ali'den ve Hazret-i Enes'ten (radiyallahu anhüma) rivayet olunmuştur.

Kabirlerin üzerinde oda veya kubbe gibi şeylerin yapılması veya yazı yazılması İmamı Ebu Yusuf'a göre tahrimen (harama yakın) mekruhtur.

Âmmeye (Müslüman topluma) vakf edilmiş olan veya ölüleri defn için terk edilip kimseye ait bulunmayan bir kabristanda kabirler üzerine bina yapıp başkalarının definlerine yarayacak yerleri işgal etmek haramdır.

Mamafih ulemadan, sülahadan, sâdattan bulunan zatların kabirlerinin kaybolmaması için yanlarına taş konulmasında ve isimlerinin yazılmasında bir beis yoktur.

MEZAR TAŞLARINA AYET-İ KERİME YAZILMAMALIDIR

Ölenlerin eserlerinin kaybolmaması, mezellete duçar olmamaları için başları ucuna birer taş dikip isimlerinin yazılmasında bir beis görmeyenler vardır. Her hâl ü kârda bu taşlara âyet-i kerime yazılmamalıdır. Daha sonra taşların kırılarak yerlere düşmesi mümkündür.

Mâlikîlere göre kabir üzerine Kur'ân yazılması haramdır. Ölünün adıyla ölüm tarihinin yazılması da mekruhtur. Şafiîlere göre bunlara yazı yazmak mutlak olarak (kesinlikle) mekruhtur. Meğer ki, bir âlimin, bir sâlihin kabri olsun. Bu takdirde adını ve kendisini temyiz edecek vasfını yazmak menduptur. Hanbelîlere göre de kitabet (Kabir taşına yazı yazmak) tafsile tâbi olmaksızın mekruhtur.

Bir şahsı öldüğü ev içinde bir yere defn etmek mekruhtur. Çünkü böyle bir defin, Peygamberlere (aleyhimüsselam) mahsustur.

KABİRLERLE İLGİLİ VAZİFELERİMİZ

Kabirleri ve kabristanları güzelce korumak, temiz tutmak, ağaçlar ile süslemek, yaşayanlar için bir vazifedir.

KABRİSTANLIKLARIN KORUNMASI

Bir kabristan ne kadar eski ve tarihî olursa olsun ve kendisine artık ölü defn edilmese bile yine kabristan olarak korunmalıdır.

Böyle bir kabristanı satıp veya üzerine herhangi bir müessese vücuda getirip içinde bulunan ölülerin kemiklerini, topraklarını başka bir mezarlığa nakl etmek caiz görülmemektedir.

Ölülerin hakları da dirilerin hakları kadar, belki ondan daha ziyade mahfuzdur (korunmuştur).

Bu haklara riayet edilmesi insaniyet için bir vazifedir. Atalarının ve dedelerinin hukukuna riayet etmeyen bir nesil, kendi evlat ve torunlarından ne yüzle riayet bekleyebilir.

KABİRDE MEKRUH OLAN DURUMLAR

Kabirlerin yanında uyumak, çevrelerini kirletmek, yaş otlarını yolmak, ağaçlarını koparmak mekruhtur. Kabristandaki otlar ve ağaçlar yaş bulundukça bir tür hayata (cana) sahip demektir. Bunlar hal lisanıyla (kendi dilleriyle) Hak Teâla'yı tesbih ederler. Bu vesile ile orada yatan iman sahibi ölülerin rahmet-i ilahiyeye nail olacakları umulur.

MEZARA ÇİÇEK KONULUR MU?

Kabirlerin üzerine birkaç parça gül, reyhan gibi yaş çiçekler konulabilir. Fakat bu konuda israf edilmemesi, solup gidecek çiçeklere beyhude yere birçok paralar verilmesi doğru görülmez.

Özellikle başka milletleri (başka din mensuplarını) taklid niyetiyle olursa asla caiz olmaz.

ÖLENİN ARDINDAN KÖTÜ KONUŞMAMALI

İslam insana hayatta olduğu gibi vefatından sonra da büyük değer vermiştir. Bu nedenle ölen kimsenin kötülüklerini, ayıplarını, suçlarını araştırmak ve hakkında dedikodu yapmak, sağlığındaki davranışlarına bakarak kınamak ve hakkında kötü sözler doğru değildir. O, artık ameliyle baş başa kalmıştır.

Hazreti Peygamber, “Sizler ölülere sövmeyiniz. Çünkü onlar önden göndermiş oldukları amellerinin karşılıklarına ulaşmışlardır” buyurmuştur.

Hadiste geçen "sövmekten maksat", ölüyü çekiştirmek, kötülüklerini sayıp dökmek ve onun hayırsız bir kimse olduğunu söylemektir.  Kimse hatasız ve günahsız değildir. İnsan, öldükten sonra amelinin karşılığını görecektir. Bize düşen ölenleri iyi ve güzel hasletleriyle anmaktır.

ÖLÜYÜ İYİLİKLERİ İLE ANMALI

Sevgili Peygamberimiz bu hususta şöyle buyurmuşlardır: “Ölülerinizin iyiliklerini anın ve kötülüklerini zikretmekten vazgeçin.”(Ebu Davut Edeb)

İnsan sağlığında yaptığı ibadet, iyilik ve hayırların karşılığını öldükten sonra göreceği gibi, geride kalan yakınlarının yapacakları duadan, hayır ve hasenatın da yararını görecektir.   Peygamberimiz (a.s.)'ın şu hadisi bu gerçeği ifade etmektedir:

“İnsan öldüğü zaman ameli sona erer. Ancak üç sınıf insanın; sadaka-i cariye, kendisinden istifade edilen bir ilim ve kendisine hayır dua eden sâlih bir evlat bırakan kimseni ölümünden sonra da amel defterine sevap yazılır.”(Müslim vasiyet)

ÖLEN ANNE BABANIZIN ARDINDAN YAPABİLECEĞİNİZ İYİLİKLER

Bir sahabî: "Ey Allah'ın Resûlü, anne ve babamın vefatlarından sonra da onlara iyilik yapma imkânı var mı, ne ile onlara iyilik yapabilirim?" diye sormuş Hz. Peygamberiz şunları buyurmuştur:

  1. Onlara dua etmek.
  2. Onlar için Allah'tan istiğfar (günahlarının affedilmesini) talep etmek.
  3. Onlardan sonra vasiyetlerini yerine getirmek.
  4. Anne ve babanızın akrabalarına karşı sıla-i rahmi ifa etmek.
  5. Anne ve babanızın dostlarına ikramda bulunmak. (Ebu Davut, edeb)

ÖLENLERİN BORÇLARI ÖDENMELİDİR

Kabirleri ziyaret etmek kadar ölmüşlerimizin dünyada kalan bir takım hak ve hukukuna ait meseleleri halletmek de önemlidir.

Ölen insanın yakın ve uzak çevresine borçları varsa varisleri tarafından ödenmelidir.

Peygamberimiz (a.s.) cenaze namazlarını kıldırmadan önce varislerine ölenin borcunun olup olmadığını sorardı. Şayet borcu olan varsa yakınlarına ödemelerini emreder, ondan sonra namazlarını kıldırırdı. Gerekçesini de şöyle izah etmiştir:

“Müminlerin ruhu, borcu ödeninceye kadar, borcu yüzünden bağlıdır.” (Müslim Cenaiz)

Kaynak: Diyanet Fetva Kurulu, Riyazüs Salihin, Vaiz Mulla Şimşek

İslam ve İhsan

KABRİSTANDA OKUNACAK DUA

Kabristanda Okunacak Dua

KABİR ZİYARETİNİN ÖNEMİ

Kabir Ziyaretinin Önemi

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.