Kabir Onların Bedenlerini Çürütmez

Efendimiz (s.a.v): "...Allah Teâlâ peygamberlerin vücutlarını yemeyi yeryüzüne haram kılmıştır...” buyurdular. (İbn-i Mâce, Cenâiz, 65./Ebû Dâvûd, Salât 201/1047)

Ebu’d-Derdâ (r.a) anlatıyor:

Bir gün Rasûlullah (s.a.v):

“‒Cuma günü bana çok salevât getirin! Zira o gün, meleklerin hazır ve şâhid olduğu bir gündür.[1] O gün bir kişi bana salât ettiğinde onun salâtı mutlakâ bana arz edilir. Salevât getirmeyi bırakıncaya kadar bu durum böyle devam eder.” buyurdular. Ben:

“‒Vefâtınızdan sonra da mı?” diye sordum.

Efendimiz (s.a.v):

“‒Evet, vefâtımdan sonra da! Allah Teâlâ peygamberlerin vücutlarını yemeyi yeryüzüne haram kılmıştır. Allâh’ın Nebîsi hayattadır ve dâimâ rızıklandırılır. buyurdular. (İbn-i Mâce, Cenâiz, 65. Bkz. Ebû Dâvûd, Salât 201/1047, Vitir 26)

Allah Rasûlü (s.a.v) vefatından sonra kendisine “Yâ Muhammed!” diye nidâ eden kişiye cevap verir. Nitekim Hz. İsa’nın nüzûlünden bahsettiği hadîsinde şöyle buyururlar:

“…Eğer kabrimin başında durup «Ey Muhammed!» derse ben ona icabet ederim.” (Heysemî, VIII, 211; İbn Hacer, el-Metâlibü’l-âliye, XVIII, 401)

İbrahim bin Beşşâr anlatır:

“Rasûlullah (s.a.v)’in kabrine varıp selam verdim. Hücre-i Şerife’nin içinden «Ve aleyke’s-selâm» sesini işittim.” (Münâvî, Feyzü’l-Kadîr, no: 3255)

Allah Rasûlü (s.a.v) şöyle buyurmuştur:

“Allah Teâlâ’nın bir meleği vardır. Ona bütün insanların seslerini işittirir. Ben vefat ettiğimde o melek kabrimin başında durur ve biri bana salâvat getirdiğinde hemen onun ismini ve babasının ismini söyleyerek; «Ey Muhammed! Filan kişi sana salâvat getirdi. Cenâb-ı Hak da onun her salâvatına karşılık on defa salât etti (rahmet ve mağfirette bulundu)» der.” (Heysemî, X, 162)

Harre Vakʻası’nın olduğu günlerde Rasûlullah’ın mescidinde üç (gün) ezan okunamadı, kamet getirilip (namaz kılınamadı). Saîd ibn-i Müseyyeb (r.a) Mescid’den ayrılmadı. Bu esnâda namaz vakitlerini Peygamber Efendimiz’in kabrinden duyduğu (ezan) sesinden anlıyordu.[2]

[1] Şârihler, meleklerin cuma gününe şâhit olmasını şöyle îzah ederler: Cuma günü melekler gelir, mescidlerin kapılarında durur ve gelenleri öncelik sırasına göre yazarlar. Namaz kılanlarla musâfaha eder ve onlar için istiğfarda bulunurlar. Mü’minlerin diğer amellerine de şâhitlik ederler.

[2] Dârimî, Mukaddime, 15; Zehebî, Târîhu’l-İslâm, Beyrut: Dâru’l-Kitâbi’l-Arabî, 1413, VI, 375; İbn-i Teymiyye, Fetâva’l-kübrâ, XI, 281.

Kaynak: Dr. Murat Kaya, Mescid-i Nebevi'den 111 Hatıra, Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

SALAVAT NEDİR, NASIL GETİRİLİR?

Salavat Nedir, Nasıl Getirilir?

CUMA GÜNÜ SALAVAT GETİRMENİN FAZİLETİ

Cuma Günü Salavat Getirmenin Fazileti

HZ. MUHAMMED (S.A.V.) KİMDİR?

Hz. Muhammed (s.a.v.) Kimdir?

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.