Japonya'da Cuma Hutbesi

Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş, Japonya'da irad ettiği cuma hutbesinde, İslam dininin "kurtuluşa giden kutlu bir davet" olduğunu vurguladı.

Japonya ziyareti kapsamında Başkan Erbaş ve beraberindeki heyet, cuma namazı için Tokyo Camisi'ne geldi.

Erbaş, namaz öncesi Ertuğrul Fırkateyni şehitleri için camide düzenlenen programda dua etti.

Ardından irad ettiği hutbede Erbaş, "Ey iman edenler, hepiniz topluca barış ve huzur iklimine girin. Müslümanlığı hakkıyla yaşayın, şeytanın adımlarını izlemeyin. Çünkü o size apaçık bir düşmandır." ayetini okudu.

İslam dininin, "kurtuluşa giden kutlu bir davet" olduğunu vurgulayan ve Allah'ın isimlerinden birinin "Es-Selam" olduğunu anımsatan Erbaş, Müslümanların, Allah'ın bu isminin dünyadaki tecellisi olduğuna işaret etti.

Müslümanları, "her zaman barışın yanında olan, etrafına güven yayan, yeryüzünün huzuruna katkı sunan iyilik elçisi" olarak niteleyen Erbaş, "Müslüman, elinden ve dilinde insanlara zarar gelmeyendir." dedi.

Erbaş, "Ey insanlar, biliniz ki Rabbiniz birdir, atanız da birdir, bütün insanlar Adem'den gelmiş, Adem ise topraktan yaratılmıştır. Beyazın siyaha, siyahın da beyaza hiçbir üstünlüğü yoktur. Allah katında üstünlük takva iledir." ifadelerini kullandı.

Takvayı "güzel ahlak, sorumluluk bilinci, Allah'ın emirlerine gönülden bağlılık" olarak tanımlayan Erbaş, İslam dininin, yaşanılan toplumun bütün fertleriyle iyilik esasına dayalı ilişki kurmayı ve barış içerisinde yaşamayı emrettiğinin altını çizdi.

Müslüman bireylerin söz ve davranışlardan dolayı bir kişinin İslam'la tanışmasının, dünya ve dünyalıklardan daha hayırlı olduğunu kaydeden Erbaş, hutbesinin sonunda Eylül 1890'da Japonya'da batan Ertuğrul Fırkateyni şehitlerine de dua etti.

Namaz sonrası Erbaş, beraberindeki heyetle, Japonya'ya İslam'ın tanıtılmasında büyük emek sarf eden ve Tokyo'da metfun seyyah Abdürreşid İbrahim'in kabrini de ziyaret etti.

Türk-Japon ilişkilerinin miladı kabul edilen fırkateyn, 1890'da İstanbul'a dönüş yolunda Japonya'nın güneydoğusundaki Kuşimoto bölgesinde fırtınaya yakalanarak batmıştı.

Kaynak: AA

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.