İstanbul’un Sarnıçları

Roma ve Osmanlı Devleti döneminde İstanbul’un su ihtiyacını karşılamak amacıyla inşa edilen sarnıçlar, günümüzde kültür ve sanat alanında turizme hizmet ederken, büyük ilgi görüyor.

Tarihte uzun asırlar Roma ve Osmanlı Devleti’nin başkenti olan İstanbul, halkın su ihtiyacını karşılamak amacıyla inşa edilen sarnıçlarıyla dikkat çekmeye devam ediyor.

Binlerce yıllık tarihe sahip İstanbul’un kültürel hazineleri arasında Yerebatan, Nuruosmaniye, Binbirdirek ve Hipodrom gibi büyük sarnıçlar yer alıyor.

SARNIÇLAR NEDEN YAPILDI?

İstanbul İl Kültür ve Turizm Müdürü Coşkun Yılmaz, İstanbul’da su kaynaklarının yetersizliği, yaz kuraklığında gerekli su ihtiyacını karşılamak için Antik Çağ’dan itibaren şehir içinde çok sayıda sarnıç inşa edildiğini belirterek, büyük sarnıçların sayılarının 100’ü bulduğunu kaydetti.

İSTANBUL’DAKİ EN BÜYÜK SARNIÇ

Roma ve Bizans dönemlerinden kalan bu yapıların açık ve kapalı şekilde inşa edildiğini bildiren Yılmaz, şunları aktardı:

“Kapalı sarnıçlara verilecek en iyi örnekler Yerebatan ve Binbirdirek sarnıçlarıdır. İstanbul’daki en büyük kapalı sarnıç olan Yerebatan Sarnıcı, I. Justinianus tarafından 532 yılındaki Nika isyanı sonrasında 7 bin işçi çalıştırılarak yaptırılmıştır. M.S. 475 yılında çıkan bir yangınla yok olan bir bazilikanın üzerine inşa edildiği için Bazilika Sarnıcı olarak da anılmaktadır. Günümüzde en fazla ziyaret edilen Yerebatan Sarnıcı, müze olmasının yanında ulusal ve uluslararası birçok etkinliğe de ev sahipliği yapmaktadır. 2017 yılında Yerebatan Sarnıcı’nı 500 bin 362 yabancı, 513 bin 964 yerli olmak üzere toplam 1 milyon 14 bin 326 kişi ziyaret etmiştir. İstanbul’un en büyük ikinci kapalı sarnıcı olan Binbirdirek Sarnıcı zamanla kurumuş ve 16. yüzyıldan itibaren de atölye olarak kullanılmıştır. Günümüzde İstanbul Büyükşehir Belediyesince işletilmektedir.”

Yılmaz, dört yanı duvarlarla çevrili yapılardan oluşan açık sarnıçlardan en bilineninin ise Bakırköy’de bulunan ve İmparator Valens döneminde inşa edildiği düşünülen, günümüzde çeşitli kültürel etkinlikler için kullanılan Fildamı Sarnıcı olduğunu dile getirdi.

NURUOSMANİYE CAMİSİ’NİN ALTINDA SARNIÇ

Nuruosmaniye Camisi restorasyonu sırasında ortaya çıkarılan Nuruosmaniye mahzeni hakkında bilgiler veren Yılmaz, şöyle konuştu:

“2013 yılında Nuruosmaniye Camisi’nin altından 420 kamyon balçık çıkarılarak, 8,5 metre derine inilmesiyle, 270 yıllık tarihi caminin altında, varlığı bilinen ama yıllarca atık ve çöplerle dolmuş ve gözden kaybolmuş; 825 metrekare kullanım alanlı, 2 bin 42 metrekare büyüklüğünde bir alana ulaşılmıştı. Bir su sarnıcına da benzeyen yapı topluluğu içerisinde revaklı avlunun tamamını içerisine alan 12 oda dahil 19 ayrı bölümden oluşan sütunların yer aldığı ve Yerebatan Sarnıcı’na benzeyen bir yapı topluluğuna ulaşılmıştı. Vakıflar Bölge Müdürlüğü’nün denetiminde olup bugün geçici sergi alanı olarak kullanılmakta olan Nuruosmaniye Mahzeni, önemli bir sergi ve etkinlik merkezi olarak projelendirilerek, Vakıflar Bölge Müdürlüğünce ihale edilmiş ve yakında İstanbul kültür, sanat ve turizminin hizmetine sunulacaktır.”

ÜZERİNE BELEDİYE BİNASI YAPILAN SARNIÇ

Yılmaz, eski Eminönü Belediyesi’nin binası altında bulunan Şerefiye Sarnıcı’nın, Bizans İmparatoru II. Theodosius döneminde 428-443 yılları arasında inşa edildiğini ve İBB tarafından restore edilip, kültür hayatına kazandırıldığını dile getirdi.

İSTANBUL SARNIÇLARI

Yılmaz, şehrin önemli diğer sarnıçları hakkında da şunları söyledi:

“Karagümrük Vefa’da bulunan Aetius Sarnıcı, Bizans döneminde Kuru Bahçe olarak da anılan Çukurbostan mahallesinde bulunan günümüzde spor ve park alanı olarak kullanılan Aspar Sarnıcı, Fatihte bulunan Atpazarı Sarnıcı, Topkapı Sarayı ve Gülhane arasındaki askeri bölgede bulunan yirmi basamaklı bir merdivenle inilen Benzinlik Sarnıcı, Eminönü’nde Depolar Komutanlığı altında yer alan 3 nefli Depolar Komutanlığı Sarnıcı, Eminönü’nde bulunan Eşrefiye Sokağı Sarnıcı, Sultanahmet Camisi Külliyesi’ne ait imarethane ve Dar-üş Şifa binaları ile Marmara Üniversitesi Rektörlük binası ve Sultanahmet Endüstri Meslek Lisesinin altında bulunan Sphendon (Hipodrom) Sarnıcı, İstanbul’un en büyük kapalı sarnıçlarından olan ve günümüzde restoran hizmeti veren Sultan Sarnıcı, Fatih’te eski belediye konservatuvarı binasının altında bulunan ve genel ziyarete açık olan Şerefiye Sarnıcı, üzerinde Zeyrek Camisi ve bir ev bulunan Unkapanı Sarnıcıdır.”

Kaynak: AA

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.