İsrail, Gazze'nin Güneyine Sıkıştırdığı Filistinlileri Mısır'a Sürmek İstiyor

"İsrail Gazze halkını bölgeden çıkararak Mısır’a sürmeyi amaçlıyor. İsrail bu nedenle halkı Gazze'nin güneyine gitmeye zorluyor"

Gazzeli gazeteci Huda Naim, İsrail'in Filistinlileri Gazze'den sürme planına ilişkin, "Nekbe'nin (Büyük Felaket) bir daha yaşanması imkansız. 1948'de topraklarından ayrılmak zorunda bırakılan milyonlarca Filistinli mülteci topraklarına geri dönemiyor. Filistinlilerin 75 yıldır yaşadığı bu trajedi bir daha yaşanamaz." dedi.

Naim, İsrail'in güney bölgesine sıkıştırdığı Gazzelileri Mısır'a göç ettirme planına ilişkin değerlendirmede bulundu.

Babası doktor Fadıl Naim'in abluka altındaki Gazze'nin kuzeyinde bulunan El-Ehli Baptist Hastanesi'nde çalıştığını, annesi ve kardeşlerininse Gazze'nin güneyine göç ettiğini belirten Naim, şöyle devam etti:

"Birçok kişi güvenli bölge bulma umuduyla kuzeyden güneye gitti ancak geçtiğimiz günlerde güvenli hiçbir yer olmadığını gördük. Siviller orada da hedef alındı ve katliamlar yapıldı. Ateşkesten sonra güneydeki kişilere güneydoğudan güneybatıya gitmeleri söylendi. Bahsettiğimiz 2,3 milyon kişiyi çok küçük bir alanda önce kuzeyden güneye, sonra güneydoğudan güneybatıya doğru kukla gibi hareket ettirmeye çalışıyorlar. Bu insanlar nereye gidecek?"

Naim, Gazze'nin güneyinde sıkışan halkın endişeli olduğunu kaydederek, ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken'ın açıklamalarının Gazze'nin güneyiyle alakalı olduğunu ve orada yapılacak operasyona zemin hazırladığını dile getirdi.

İsrail'in, Gazzelileri bölgeden çıkararak Mısır'a sürmeyi amaçladığını, bu nedenle halkı en güneye gitmeye zorladığını aktaran Naim, "Gazze halkı topraklarına sıkı sıkı sarılıyor çünkü Gazze'yi terk ederlerse ne olacağını iyi biliyor. Bunun tıpkı 1948'deki Nekbe'de olduğu gibi geri dönüşü olmayacak. Nekbe'nin bir daha yaşanması imkansız. 1948'de topraklarından ayrılmak zorunda bırakılan milyonlarca Filistinli mülteci topraklarına geri dönemiyor. Filistinlilerin 75 yıldır yaşadığı bu trajedi bir daha yaşanamaz." görüşünü paylaştı.

"Su yok, elektrik yok, gaz yok, hiçbir şey yok"

Naim, Gazze'de Birleşmiş Milletlere (BM) ait okulların dolu olduğuna ve artık daha fazla kişiyi kabul edemediğine dikkati çekerek, kış şartlarında İsrail'in saldırılarına uğrayan halkın açlık, hastalıklar ve salgınlarla mücadele etmek zorunda kaldığını belirtti.

Gazze'nin 7 Ekim'de başlayan saldırılardan önce de dünyanın en yoğun nüfusa sahip şehirlerinden olduğunu hatırlatan Naim, "Şehrin bu şekilde bölünmesi ve kuzeydeki kişilerin güneye taşınmasıyla düşen her roket onlarca insanın ölümüne sebep oldu. 100 metrekarelik bir evin içinde 80 kişi yaşamak zihinsel olarak kabul edilemez. Su yok, elektrik yok, gaz yok, hiçbir şey yok." diye konuştu.

Naim, Hamas'ın silahlı kanadının 7 Ekim'de İsrail'e karşı yaptığı operasyonun, Gazzelilerin 17 yıldır yaşadığı ambargonun sonucu olduğuna vurgu yaparak, şu ifadeleri kullandı:

"Gazze halkının yaşadığı eziyet, psikolojik baskı, kayıp ve acılar 7 Ekim'de ortaya çıktı. İsrail işgalinin anlamadığı şey bu. Bir insanı öldürmeye, yok etmeye, tacize, açlığa, her türlü aşağılamaya maruz bırakıp sonra da susmasını bekleyemezsiniz. 7 Ekim'de savaşan bu neslin tüm ömrü, Gazze kuşatması altında geçti. Bu çocuklar ambargoda büyüdü. Dolayısıyla 7 Ekim, 17 yıllık bu ambargonun bir sonucu."

Gazze Şeridi'ndeki ambargo sebebiyle gençlerin evlenemediğini, iş bulamadığını, doktorların ve mühendislerin mesleklerini yapamadığını anlatan Naim, tüm bu zorluklara rağmen Filistinlilerin İsrail işgaline karşı sabırlı olmaya ve dayanmaya çalıştığını söyledi.

Naim, Gazze ambargosu başladığında henüz ilkokulda olduğunu ifade ederek, "Bu ömrü kim telafi edecek? Elektrik ne zaman gelecek, nasıl ders çalışacağım, ödevimi ne zaman yapacağım gibi anlatması mümkün olmayan pek çok detayı çocukken düşündüm. Bu hayatın bedelini kim ödeyecek?" dedi.

"İsrail işgali, işlediği cinayetlerle insanların hayallerini öldürülüyor"

Gazze'de özellikle doktorların ekip ve tıbbi malzeme eksikleri olduğunun altını çizen Naim, şunları aktardı:

"Doktor babam Fadıl Naim ile konuştuğumda hastanelerde büyük bir imkan ve ekipman sıkıntısı yaşandığını söylüyor. Ekiplerde yeterli doktor, ekipman ve alan yok. Çok sayıda şehit ve yaralı var ancak yapabildikleri tüm operasyonlar sadece hayat kurtarmak için. Yaraları tedavi etmeye yönelik bir operasyon yapılamıyor."

Naim, yaralıları ölümden veya ampütasyondan kurtaracak operasyonların teknik yetersizlik nedeniyle yapılamadığını aktararak, şunları dile getirdi:

"Küçük bir çocuğun uzuvları kesildiğinde, bu onun geleceğinin bittiği anlamına geliyor. Tüm hayatı boyunca engelli kalıyor ve hareket etme, yemek yeme gibi konularda yardıma ihtiyaç duyuyor. İnsanların nabzı atıyor ancak gerçek şu ki hayalleri öldürülüyor. İsrail işgali, işlediği cinayetlerle bu hayalleri öldürülüyor. Ardından felaketleri onarmaya yardımcı olabilecek herhangi bir imkanın bölgeye girişini engelliyor."

İsrail'in Filistinlileri "insansı hayvanlar" şeklinde damgalamaya çalıştığını kaydeden Naim sözlerini, "Bu insanlar sadece rakam değil, Gazze'deki herkesin bir hikayesi var. Hiçbir fark yok, hepimiz etten, kemikten, hırslardan ve hayallerden oluşuyoruz. Gazze'deki bir insan ABD'deki bir insan gibi yaşamayı ve iyi hayat sürmeyi, kendi toprağına sahip olmayı hak ediyor." şeklinde tamamladı.

Kaynak: AA

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.