İsmail Hakkı Bursevî Hazretleri Kimdir?

İsmail Hakkı Bursevî Hazretleri kimdir? Celveti şeyhi, müfessir, şair; İsmail Hakkı Bursevî Hazretleri’nin hayatı ve eserleri.

Tefsir, hadis, tasavvuf, şiir, hutbe, gramer gibi birçok dalda çok sayıda eser veren İsmail Hakkı Bursevî Hazretleri’nin hayatı...

İSMAİL HAKKI BURSEVİ HAZRETLERİ KİMDİR?

İsmail Hakkı Bursevî, Ekim 1653’te bugün Bulgaristan sınırları içinde bulunan Aydos’ta doğdu. Uzun süre Bursa’da yaşadığı için Bursevî, bir süre Üsküdar’da ikamet ettiğinden Üsküdârî, Celvetiyye tarikatına mensup olduğu için Celvetî nisbelerini kullanmış, özellikle Bursevî nisbesiyle meşhur olmuştur.

İstanbul’un Aksaray semtinde doğup büyüyen babası Mustafa Efendi, İsmâil Hakkı’nın doğumundan bir yıl evvel evi yanınca Aydos’a gidip yerleşmişti. Daha önce İstanbul’da tasavvufî çevrelerle irtibatı olduğu anlaşılan Mustafa Efendi, Aydos’ta da bu ilgisini sürdürerek Zâkirzâde Abdullah Efendi’nin halifesi sıfatıyla o sıralarda Aydos’ta irşad faaliyetinde bulunan Celvetî şeyhi Atpazarî Osman Fazlı ile yakınlık kurmuştu. Yedi yaşında annesini kaybeden İsmâil Hakkı’ya büyükannesi bakmaya başladı.

Tahsili

Osman Fazlı Efendi’nin halifesi Ahmed Efendi’den Arapça dersleri alan İsmâil Hakkı, Osman Fazlı’nın Aydos’a uğrayan Edirne halifesi Seyyid Abdülbâki Efendi ile birlikte 1664 yılında Edirne’ye gitti. Burada din ilimlerini öğrenirken bir yandan da hüsn-i hatla meşgul oldu. Osman Fazlı’nın bir halifesinden fıkıh ve kelâmla ilgili kitaplar okudu. Tahsilini tamamlayınca Abdülbâki Efendi onu İstanbul’da bulunan Osman Fazlı’nın yanına gönderdi. İsmâil Hakkı Temmuz 1672’de bu şeyhe intisap etti. Kendisinden kelâm ve ferâiz ilimlerini, el-Muṭavvel hâşiyesini hazırladığı sırada el-Muṭavvel’i, fıkıh usulüne dair Tenḳīḥu’l-uṣûl adlı eseri okudu. Mehmed Efendi’den tecvid ve diğer bazı hocalardan Farsça dersleri aldı. Meşhur şairlerin Farsça divanlarını ve ayrıca bazı eserleri inceledi. Hâfız Osman’dan hüsn-i hat meşketti. Üç yıl sonra şeyhinin izniyle Zeyrek Camii’nde halvete giren İsmâil Hakkı doksan gün süren halvetten çıkınca dervişlere hizmetle görevlendirildi. Bir süre sonra şeyhi ona kendi yerine vaaz etmesini söyledi, 1675 yılında da halife tayin ederek Üsküp’e gönderdi.

Üsküp Dönemi

Beraberindeki üç dervişle birlikte Üsküp’e giden İsmâil Hakkı Temmuz 1675 yılında muhtelif camilerde vaaz etmeye, isteyenlere zâhirî ilimlere dair dersler vermeye başladı. Harap bir tekke onarılarak kendisine tahsis edildi. Bir süre burada kaldıktan sonra yeni bir zâviyede irşad faaliyetlerini sürdürdü. 1676 yılında Şeyh Mustafa Uşşâkī’nin kızı ile evlendi. İsmâil Hakkı vaazlarında, dine aykırı davranışlarını gördüğü Üsküp müftüsünü ve şehrin bazı ileri gelenlerini eleştirmeye devam edince muhalifleri tarafından mahkemeye verildi. İsmâil Hakkı ve davacıları İstanbul’a giderek Şeyhülislâm Çatalcalı Ali Efendi, Sadrazam Merzifonlu Kara Mustafa Paşa ve Rumeli kazaskeri Beyâzîzâde Ahmed Efendi ile görüştüler. Aralarını bulması için görevlendirilen Osman Fazlı Efendi tarafları barıştırdı. Altı yıl süren bu çekişme ortadan kalkar gibi olduysa da muhalifleri İsmâil Hakkı’yı Üsküp’ten sürdürmek için tekrar faaliyete başlayınca Osman Fazlı ona Köprülü’ye gitmesini tavsiye etti. Köprülü’de on dört ay kalan İsmâil Hakkı, 1682 yılında Ustrumca halkının Osman Fazlı’dan kendisini kasabalarına göndermesini istemeleri üzerine oraya gitti.

Bursa dönemi

İsmâil Hakkı 1685 yılında 4. Mehmet’e nasihatte bulunmak üzere Edirne’de bulunan Osman Fazlı tarafından Edirne’ye çağrıldı. Şeyhinin evinde üç aya yakın bir süre misafir kaldı ve onun gözetiminde Fuṣûṣü’l-ḥikem’i okuma imkânı buldu. Osman Fazlı, Bursa halifesi Sun‘ullah Efendi’nin vefat etmesi üzerine İsmâil Hakkı’yı Mayıs 1685’te Bursa’ya halife olarak tayin etti. Şeyhinin tavsiyesine uyarak Ulucami’de ve diğer bazı camilerde vaaz vermeye Temmuz 1685’ten itibaren vaazlarında Kur’ân-ı Kerîm’i Fâtiha’dan başlayarak tefsir etmeye, vaazda söylediklerine tasavvufî yorumlar ekleyip şiirler zikrederek ve Arapça olarak yazıya geçirmeye başladı. Bu şekilde meydana getirdiği Rûḥu’l-beyân adlı tefsirini Eylül 1705’te tamamladı. Bu arada başka eserler de kaleme aldı. Bursa’da ikametinin ilk zamanlarında kendini riyâzete verdiğinden oturacak ev ve geçimini temin hususunda sıkıntılar çekti. Bursa’ya halife tayin edildikten bir buçuk yıl sonra İstanbul’a şeyhini ziyarete gitti. Ardından dört defa daha aynı amaçla İstanbul’a giden İsmâil Hakkı şeyhini son olarak sürgünde olduğu Kıbrıs’ta ziyaret etti. Şeyhi bu ziyaret sırasında yerine onu tayin etti.

Hac Yolculuğu

1695-1696 yıllarında İsmâil Hakkı, askerin moral gücünü arttırmak için 2. Mustafa’nın daveti üzerine katıldığı 1. ve 2. Avusturya seferlerinde yaralanarak Bursa’ya döndü. 1700 yılında hacca gitti, yedi ay kadar Mekke ve Medine’de kaldı. Hac dönüşünde Medine ile Tebük arasındaki Ulâ yakınlarında eşkıyanın baskınına uğradı, canını zor kurtardı. Esrârü’l-hac adlı eseri bu sırada kayboldu. Mart 1710’da ikinci defa hac niyetiyle yola çıktı. Bir ay kadar İstanbul’da kaldıktan sonra deniz yoluyla İskenderiye’ye, oradan da Kahire’ye ulaştı. Kahire’de Şeyhûniyye Medresesi bitişiğindeki Kādirî Dergâhı’na yerleşti. İki aydan fazla kaldığı Mısır’da ulemâ, tasavvuf erbabı ve halkla irtibat kurdu; aralarında Ezher müderrislerinin bulunduğu bazı kişilere icâzetnâme verdi. Hac dönüşü İstanbul’da iki buçuk ay kalıp Bursa’ya gitti. Haziran 1714’te Tekirdağ’a geçerek irşad faaliyetini burada sürdürdü. Âişe Hanım ve muhtemelen şeyhinin kızı Hanîfe Hanım’la burada evlendi. 1717 yılında tekrar Bursa’ya döndü. Aynı yıl Muhyiddin İbnü’l-Arabî’ye duyduğu sevgi sebebiyle Şam’a gitti. Şam’da on kadar eser kaleme alan İsmâil Hakkı, Tuhfe-i Recebiyye adlı eserini Şam Valisi Recep Paşa’ya takdim etti. Bu sırada Şam’da bulunan Abdülganî en-Nablusî ile, sigara içmenin câiz olup olmadığına dair tartışmalar yüzünden aralarının açık olduğu anlaşılmaktadır.

Son Yılları

Haziran 1720’de Şam dönüşü Üsküdar’a yerleşen İsmâil Hakkı’ya Damat İbrâhim Paşa bir ev hediye etti ve çeşitli ihsanlarda bulundu. Ancak İstanbul’da devlet ricâli üzerinde şeyhi ve Aziz Mahmud Hüdâyî kadar etkili olamadı. Kendisi bunu daha ziyade zamanındaki ricâlin kabiliyet noksanlığına bağlar. Üsküdar Ahmediye Camii’nde cuma vâizi olarak görev yaparken hakkında vaazlarında vahdet-i vücûd meselesinden bahsettiği, İslâm akîdesine aykırı sözler sarfettiği iddiasıyla takibat açıldı. Pek çok kişinin şahitliğiyle suçlamanın asılsız olduğu anlaşıldı. Bu olayın ardından 1723 yılında İstanbul’dan ayrılıp Bursa’ya döndü. Kendi imkânlarıyla bir cami inşa ettirdi. Son yıllarını da irşad faaliyeti ve eser telifiyle geçiren İsmâil Hakkı 20 Temmuz 1725’te vefat etti. Kabri Tuzpazarı’nda yaptırdığı caminin kıble tarafındadır.

İSMAİL HAKKI BURSEVÎ HAZRETLERİ’NİN ESERLERİ

Eserlerinin çoğu Türkçe, kırk kadarı Arapçadır.

A) Tefsir.

1. Rûḥu’l-beyân* fî tefsîri’l-Ḳurʾân. 2. Ta‘lîka alâ evâili Tefsîri’l-Beyzâvî. 3. Şerḥ ʿalâ tefsîri cüzʾi’l-aḫîr li’l-Ḳāḍi’l-Beyżâvî. 4. Tefsîr-i Sûreti’l-Fâtiha. 5. Tefsîru Âmene’r-Resûl. 6. Tefsîru Sûreti’l-ʿAṣr. 7. Tefsîru Sûreti’z-Zelzele. 8. Levâʾiḥ teteʿallaḳ bi-baʿżi’l-âyât ve’l-eḥâdîs̱. 9. Kitâbü’l-Mirʾât li-ḥaḳāʾiḳı baʿżi’l-eḥâdîs̱ ve’l-âyât. İsmâil Hakkı ayrıca bazı âyetlerin kısa tefsirlerini, yer yer de bazı hadislerin şerhlerini yapmıştır.

B) Tasavvuf.

1. Rûhu’l-Mesnevî (Şerhu’l-Mesnevî). 2. Şerhu’l-Muhammediyye (Ferâhu’r-rûh). 3. Tamâmü’l-feyż fî bâbi’r-ricâl. 4. Silsilenâme-i Celvetiyye (Kitâbü’s-Silsileti’l-Celvetiyye). 5. Kitâbü’l-Hitâb. 6. Kitâbü’n-Necât. 7. Şerh-i Usûlü’l-aşere. 8. Tuhfe-i Recebiyye. 9. Risâle-i Şerh-i Esmâ-i Seb‘a (Şerh-i Kelime-i Tevhîd, Kitâbü Şecereti’t-tevhîd, Kitâbü’t-Tevhîd). 10. Risâletü’l-Hazarât. 11. Kenz-i Mahfî. 12. Kitâbü Hücceti’l-bâliğa. 13. Tuhfe-i İsmâiliyye. 14. Tuhfe-i Halîliyye. 15. Tuhfe-i Bahriyye. 16. Risâle-i Hüseyniyye. 17. Sülûkü’l-mülûk (Tuhfe-i Aliyye). 18. Tuhfe-i Hasekiyye. 19. Kitâbü’s-Sülûk (Tuhfe-i Vesîmiyye). 20. Şerh-i Ebyât-ı Fusûs. 21. Tuhfe-i Atâiyye. 22. Tuhfe-i Ömeriyye. 23. Risâle-i Bahâiyye. 24. Kitâbü’ş-Şecv. 25. Mecîü’l-beşîr li-ecli’t-tebşîr. 26. Vesîletü’l-merâm. 27. Risâle-i Nefesü’r-Rahmân. 28. Şerh-i Salavât-ı İbn Meşîş. 29. Nuḫbetü’l-leṭâʾif. 30. Mecmûʿatü’l-esrâr. 31. Risâle-i Şem‘iyye. 32. Es’iletü’s-Sahafiyye ve ecvibetü’l-Hakkıyye. 33. Es’ile-i Şeyh Mısrî’ye Ecvibe-i İsmâil Hakkı. 34. Kitâbü’l-Fasl fi’l-esrâr. 35. Esrārü’l-hurûf. 36. Risâle et-Teḥaccî fî ḥurûfi’t-teheccî. 37. Ḥaḳāʾiḳu’l-ḥurûf. 38. Kitâbü Zübdeti’l-makāl. 39. Maḳālât-ı Şeyḫ İsmâʾîl Ḥaḳḳı. 40. Mecmûʿa. 41. Kitâbü’n-Netîce.

C) Hadis.

1. Şerḥu Nuḫbeti’l-fiker. 2. Şerḥu’l-Ḥadîs̱i’l-erbaʿîn. 3. Şerhu’l-Erbaîne hadîsen.

D) Fıkıh ve Kelâm.

1. Şerḥu Fıḳhi’l-Keydânî. 2. Risâle-i Mesâili’l-fıkhiyye. 3. Risâletü’l-Câmia li-mesâili’n-nâfia. 4. Kitâbü’l-Fazl ve’n-nevâl. 5. İhtiyârât. 6. Ecvibetü’l-Hakkıyye an es’ileti’ş-Şeyh Abdirrahmân. 7. Şerhu Şuabi’l-îmân. 8. Şerhu’l-kebâir.

E) Diğer Eserleri.

1. Şerhu Mukaddimeti’l-Cezerî. 2. Kitâbü’l-Furûḳ. 3. Şerḥu Risâle fi’l-âdâbi’l-münâẓara li-Taşköbrîzâde. 4. Mecâlisü’l-vaʿẓ ve’t-teẕkîr. 5. Kitâbü’l-Ḫuṭabâʾ (Ḫaṭîbü’l-ḫuṭabâʾ). 6. Risâle-i Gül (Risâle-i Verdiyye).

Kaynak: DİA

İslam ve İhsan

ALLAH DOSTU KİME DENİR?

Allah Dostu Kime Denir?

TÜRKİYE'DE ALLAH DOSTLARI HARİTASI

Türkiye'de Allah Dostları Haritası

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.