İslam’da Zamanın Önemi

İslam’da zamanın önemi nedir? Kur’an-ı Kerim’de zaman kavramı nasıl geçiyor? Günümüzde zaman ne ifade ediyor?

Ümmetine çok düşkün olup her yönden en güzel örnek olan Peygamber Efendimiz bir hadîs-i şerîfinde şöyle ikazda bulunur:

“İki nîmet vardır ki, insanların çoğu onları değerlendirme hususunda aldanmıştır. Bunlar; sağlık ve boş zaman.” (Buhârî, Rikâk, 1)

Yaşanmış günlerin muhasebesinde, buna şâhit olmak mümkün... Nitekim içimizde besleyip barındırdığımız nefis ve ruh ikilisinin mücadelesi, zamanı bazen iyi ve güzel işlerle taçlandırırken birçok zaman da süflî ve boş işlerle hebâ etmekte... Bazen iş yorgunluklarından, bazen ekonomik sebeplerden, bazen de âilevî problemlerden dolayı mazeret üreterek her şeyi bırakıp “zamanı” ve “sağlığı” boş yere harcadığımız demler vâkî... Nitekim yine hadîs-i şerîfte bildirildiğine göre; “Cennet’in yolları, zor ve engebeli” olduğu hâlde “Cehennem’in yolları; zevkli, eğlenceli ve kolay”dır.[1] İnsan fıtratı ise her zaman kolay, renkli, eğlenceli ve zevkli işlere düşkündür.

Sağlık ve zaman, insan için en büyük iki zenginlik. Nitekim dünya ve âhiretteki bütün başarı ve mutluluk, bu iki nîmet sayesinde kazanılıyor. Ama insanoğlu, bunlara bedel ödemeden sahip olduğu için birçok kez kıymetini anlamadan kolayca israf ediyor. Sağlıklı vücudun değeri, ancak hastalık ânında, hattâ organlarda oluşan ilk ağrı hissedilince anlaşılıyor. Ömrün kıymeti ise, çoğu kez geçip gittikten, tamamıyla tükendikten sonra fark ediliyor. Tıpkı akşama eriştikten sonra geçip gitmiş olan sabaha dönmenin mümkün olmadığı gibi… Nitekim genişliği yerlerle gök arası kadar olan Cennet’i kazanmak için tek imkânımız, bu dünyada verilen sermaye, yani ömür...

Hazret-i Ali -kerremallâhu vecheh-’in buyurduğu gibi, “Dünyada amel var, hesap yok. Âhirette ise, hesap var, amel yoktur.”

Dünya hayatı, çalışma üretme ve kazanma yeri olarak kaderimize çizilmiştir. Yakın vakitte kaybettiğimiz merhum Mehmet Alagaş da; “Allâh’ı hoşnut etmek isteyen müslümanlar için, yaşadığımız dünya vakitleri, Cennet vakitlerinden çok daha değerlidir. Çünkü her güzel şeyin en güzel bir şekilde bulunduğu Cennet’te dahî Allâh’ı hoşnut edecek böylesi vakitler yoktur!” demiştir.

KUR’AN-I KERİM’DE ZAMAN

Zamanın önemi, Kur’ân-ı Kerîm’de de çok sık vurgulanır. Allah Teâlâ bizzat yemin ederek konuya farklı bir ihtimam gösterdiği âyetlerin içerisinde, akıp giden zaman da vardır: “Karanlığı ile etrafı bürüyüp örttüğü zaman geceye”, “açılıp ağardığı vakit gündüze”, “fecre”, “on geceye”, “kuşluk vaktine” ve “Asr’a” yapılan yeminler, bunlardan bazılarıdır.[2]

Âlemlerin Rabbi’nin eksik veya yanlış söylemesi söz konusu dahî edilemezken, âyete yeminle başlaması, anlatılanlara daha fazla dikkat kesilmemiz ve yemin edilen şeyin değerini vurgulamak içindir. Bize rutin gelen gece ve gündüz, kuşluk ve asr vakitlerinin her bir saniyesi, Âlemlerin Rabbi’nin güç ve kuvvetini bildiren büyük değişimlerdir. Yine aynı şekilde fecr vakti ve Zilhicce’nin on gecesi, Allah indinde her bir saniyesinin çok kıymetli olduğu mûteber vakitlerdir. Âyet-i kerîmede şöyle buyrulmuştur:

“Biz geceyi ve gündüzü, kudretimizi gösteren iki alâmet yaptık. Rabbinizden lûtuf isteyiniz. Yılların sayısını ve hesabını bilesiniz diye gece alâmetini giderip gündüz alâmetini aydınlatıcı kıldık. İşte Biz her şeyi açıkça anlattık.” (el-İsrâ, 12)

ZAMANI KAZANMAK

Beş vakit namaz, insan hayatının planlı ve verimli geçirilmesinin en önemli dilimlerindendir. Şahitli olan sabah namazı, müslümanın gün ağarmadan uyanması ve hayata başlamasını bildirir. Rutin olarak yapması gereken işlere sabah namazıyla birlikte başlayan kişi, akşam yatarken “Yetiştiremedim, gün yetmedi, vakit bulamadım!” gibi ifadeler kullanmaz. Hattâ günümüz gençlerinin sık kullandığı “Gece uykum gelmiyor, uyuyamıyorum!” ifadeleri de muhâl kalır. Nitekim sabah namazıyla hayata başlayıp uyanık kalan ve çalışan bir insan, yatsı namazını kıldıktan sonra dinleme ihtiyacı hisseder.

Âlemlerin Rabbi, gündüzü “maîşet”, geceyi “dinlenme vakti” olarak bildirmiştir.[3] Öğle ve ikindi namazları, rızık telâşı içindeyken Rabbimiz’le hasbihâle ve dinlenmeye ayrılan özel vakitlerdir. Güneş’in kaybolma vakti olan akşam namazı, kulun tefekkür ve tesbihi artırıp geçirmiş olduğu gününün hakkında şikâyetçi değil, şefaatçi olmasını istediği vakitlerdir. Bu vesile ile akşam ve yatsı namazı arasını Kur’ân ve ilimle geçirmek sünnettir. Yatsı namazı ise, gününün bittiğini ve bedenini dinlendirmeye başlamasını bildiren îkaz hükmündedir.

Namaz vakitleri, Güneş’in hareketine göre dakikalarla belirlenmiş vakitlerdir. Müslüman da sermaye olarak verilmiş zamanını, tıpkı namaz vakitleri gibi dikkatli ve ölçülü geçirmek durumundadır. İmâm Şafiî Hazretleri, sohbetlerinde şöyle buyurmaktadır:

“-Sûfîlerle arkadaşlık ettim ve onlardan iki mühim prensip öğrendim; «Vakit kılıç gibidir. Sen onu kesmezsen, o seni keser.», «Nefsini Hakk’a yöneltirsen ne âlâ! Yoksa o seni bâtıla yöneltir.»

 Müslümana düşen “İbnü’l-Vakt: Vaktin çocuğu” olarak yaşadığı dakikalarını şuurlu, verimli ve hakkını vererek geçirmek, ânı kaybetmemektir. Böyle yapılmadığı taktirde akıp giden zaman, boşa harcanmış ve ziyan edilmiş servet olmaktadır.

Dünya hayatındaki ânlık zamanın kıymetini bildiren şu tespit çok değerlidir: Bir ayın değerini erken doğum yapmış bir anneden sormak, bir haftanın değerini haftalık gazetenin editöründen sormak, bir saatin değerini buluşmak için bekleyen arkadaştan sormak, bir dakikanın değerini uçak, tren veya otobüsü kaçıran yolcudan sormak, bir saniyenin değerini kazadan kıl payı kurtulmuş birinden sormak, bir milisaniyenin değerini ise olimpiyatlarda gümüş madalya almış bir atletten sormak gerekir.

Nitekim saniyelik kayıp sonunda yaşanan hüsran, kolay kolay telâfi edilemez. Hasan Basrî Hazretleri bunu şöyle tarif eder:

“Ey Âdemoğlu! Sen günlerden, yani zamandan ibaretsin. Bir gün geçince senin bir parçan da gitmiş demektir.”

GÜNÜMÜZDE ZAMAN

Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem- bir gün ashabıyla birlikte otururken yere bir çizgi çizdi ve:

“-Bu insanı temsil eder.” buyurdu. Sonra yanına ikinci bir çizgi daha çizerek:

“-Bu da ecelini temsil eder.” dedi. Ondan daha uzağa bir çizgi daha çizdikten sonra

“-Bu emeldir.” dedi ve ilâve etti; “İşte insan daha böyle iken, yani emeline kavuşmadan, ona daha yakın olan eceli ansızın geliverir.” (Buhârî, Rikâk, 4)

Ömür, sınırlı bir zaman dilimidir ve yalnızca Allah Teâlâ’ya kulluk ve taat maksadıyla var edilmiştir. Ama nefs ve şeytanın dürtüleri, dünya ve dünyalıkların çekici kılınmasıyla insanoğlu, çok çabuk aldanmaktadır. Sanki ebedî yaşayacakmış gibi bütün zamanını dünyevî kazanç getiren çalışmalara verip eğlence ve mutluluk adı altında kendisine takdir edilen ömür sermayesini tüketmektedir. Bunu Âlemlerin Rabbi şöyle bildirir:

“Bilin ki dünya hayatı, bir oyun, bir eğlence, bir gösteriş, aranızda bir övünme, mal ve evlâtta bir çokluk yarışından ibarettir. Tıpkı bir yağmur gibidir ki, bitirdikleri çiftçileri imrendirir, sonra kurumaya yüz tutar. Bir de bakarsın ki sararmıştır, ardından çerçöp hâline gelmiştir. Âhirette ise, ya çetin bir azap yahut Allâh’ın bağışlaması ve hoşnutluğu vardır. Dünya hayatı, sadece aldatıcı bir faydalanmadan başka bir şey değildir.” (el-Hadîd, 20)

Günümüzde teknoloji ve imkânların artmasıyla birlikte insanın dünyalık işlerle meşguliyeti daha fazla artmış bulunmakta… Teknolojinin hayatımızı kolaylaştırıp bizi daha özgür bırakması ümit edilirken, tam aksine geçmişte zaman bularak yaptığımız birçok işi yapma hususunda vakit sıkıntısı yaşamaktayız. Gelişmiş ülkelerin teknolojiye bakışıyla, gelişmekte olan ülkelerin teknolojiye bakışı farklı… Teknoloji bir taraftan hayatımızı kolaylaştırırken diğer taraftan hepimizi kendisine daha çok bağımlı hâle getirmekte...

Gelişmiş ülkelerde bilgisayar, akıllı telefon ve diğer teknik âletler yalnızca bilgi, üretim, doğru düşünce ve oluşum için kullanılırken, diğer ülkelerde maksatsız ve kolay iletişim ve zaman öldürme (!) vasıtaları olarak gelişigüzel kullanılmaktadır. Bu da teknolojinin insana hizmet etmesini değil; insanın teknolojiye bağımlı olmasını kolaylaştırmaktadır. Son yıllarda artan iletişim ağları ve sosyal medya, yediden yetmişe bütün halkı kuşatmış durumda... Sözümona güzel bilgiler öğrenme ve paylaşma adı altında yapılan çabalarla, yedi gün yirmi dört saat, telefonlar bizi kullanmakta, birçok zaman kendimizi dahî unutturmakta!

İmâm Şafi Hazretleri’nin tavsiyesini unutmamak lâzım:

“Zaman kılıç gibidir. Sen onu kesmezsen o seni keser…”

Dipnotlar:

[1] Bkz. Buhârî, Rikâk, 28; Müslim, Cennet, 1. [2] Bkz. el-Fecr, 1-4; el-Leyl, 1-2; el-Asr, 1. [3] Bkz. Yûnus, 67; el-En’âm, 60; er-Rûm, 23.

Kaynak: Seher Küçük, Şebnem Dergisi, Sayı: 195

İslam ve İhsan

ZAMAN İLE İLGİLİ HADİSLER

Zaman ile İlgili Hadisler

AHİR ZAMAN NEDİR? AHİR ZAMANDA MIYIZ?

Ahir Zaman Nedir? Ahir Zamanda Mıyız?

ZAMAN EN KIYMETLİ HAZİNEDİR

Zaman En Kıymetli Hazinedir

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.