İlim, Kadın ve Erkek Her Müslümana Farzdır

Bir Müslüman için ilmin önemi nedir? Dinimizi öğrenmek ve tatbik etmek için ilim öğrenmenin gerekliliği nedir? Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş yazdı...

Eğitim, belli bir konuda bilgi ve beceri kazandırma, yetiştirme ve geliştirme işi olarak tanımlansa da genel anlamı itibarıyla  değerleri aktarma eylemidir ve karşılaşılan hadiselere dair bir idrak oluşturma, o idrak çerçevesini gelecek nesillere intikal ettirebilme faaliyetidir. İyi, güzel ve doğru anlayışı oluşturarak bir bilinç zemini inşa etmek, bizatihi eğitimin konusudur. Planlı bir şekilde insan yetiştirme süreci olması ve belli amaçları taşıması hasebiyle de ancak eğitim sayesinde kültür ve medeniyetlerin gelişmesi söz konusu olabilmekte; millî, manevi ve evrensel kültürü oluşturan unsurlar kalıcı hâle gelebilmektedir. Zira bilgi toplumunun temelini teşkil eden eğitim, geçmişten günümüze fertlerin ve toplumların belirlenen hedefe ulaşmada temel dinamiği olmuştur. Teoriler, politikalar ve sistemler, insanın eğitimi ile ilgili farklı sonuçlar ortaya koysa da kesin olan, bilgiye sahip olanın geleceğe sahip olduğudur. 

KURAN'I KERİM'İ ÖĞRENMENİN ARAŞTIRMANIN OKUMANIN ETKİSİ

Kur’an-ı Kerim, toplumların stratejik kaynağını oluşturan bilginin söz konusu gücünün; insanı, toplumu, milletleri üstün kılan bir değer olması yönüne işaret etmektedir. Mukaddes kitabımızın sıklıkla araştırmanın, incelemenin, düşünmenin ve öğrenmenin önemine vurgu yapması, inanç ve ibadetlerin yanı sıra davranışlarda da eğitimi temel alan müesses bir bilgi toplumunun amaçlandığını göstermesi bakımından dikkat çekicidir. Zira bilgi aydınlık, cehalet ise karanlıktır. (İbrahim, 14/2.) Aklını kullananlar ile kullanmayanlar eşit olmadığı gibi bilenlerle bilmeyenler de bir değildir. (Fatır, 35/19-21.) Esasen hakikatin bilgisi üzerine kurulu İslam medeniyetinin aklı, bilgiyi ve tefekkürü ön plana çıkarması da insanoğlunun, Kur’an-ı Kerim’i ve kâinat kitabını birlikte okuyup anlamakla yükümlü olması dolayısıyladır. Bu yükümlülükle birlikte Kur’an-ı Kerim ve onun tebliğcisi olan Hz. Peygamber’in (s.a.s.) sünnetinin insanlığa sunduğu evrensel mesajın odağında, cinsiyet ayrımı gözetilmeksizin bütün insanların huzuru ve mutluluğu vardır. Nitekim dinin prensip mahiyetindeki hitap ve emirleri, kadın ve erkek ayrımında bulunmaksızın bir genellik arz etmektedir.

CEHALETİ YOK ETMENİN YOLU

Dinimizin bu asli kaynaklarının biçimlendirdiği anlayışa göre eğitim, insanın fıtri yapısı üzerine bina edilmektedir. Gerek ayet-i kerimeler gerekse hadis-i şerifler, eğitimin her nevi cehaleti yok etmek ve insanı, bilginin aydınlığında, Allah’a yaraşır bir kul olmak için hazırlamaya yönelik olduğunu ortaya koyar. Kur’an-ı Kerim kadını, insan ve Allah’ın kulu olması sebebiyle erkekle eşit bir varlık olarak kabul ettiğinden, bu hazırlamada herhangi bir cinsiyet ayrımının izi dahi yoktur. İlk nazil olan ayet-i kerimedeki “Oku!” emri de cinsiyet açısından bir ayrıma gitmeksizin bütün inananlara hitap etmektedir. Cenab-ı Hak, “Sizden erkek olsun kadın olsun, hiçbir çalışanın amelini karşılıksız bırakmayacağım.” (Âl-i İmran, 3/195.) buyurmak suretiyle, davranışları cinsiyet odaklı değerlendirmediğini açıkça ilan etmektedir. Bir muallim olarak gönderilen Hz. Peygamber (s.a.s.) de âlimleri peygamberlerin varisleri olarak görmüş, kuşatıcı bir dil kullanarak, öğrenenin ve öğretenin insanların en hayırlıları sayılacağını ve eşit mükâfata nail olacağını belirtmiştir. Peygamber Efendimiz (s.a.s.), “İlmi talep etmek, her Müslümana farzdır.” (İbn Mace, Mukaddime, 17.) buyururken de kadın ve erkek arasında asla bir ayrım yapmamıştır. Çünkü vahye muhatap oluşları itibarıyla kadın ve erkek arasında bir fark bulunmamasının yanı sıra gerçeğin bilgisine ulaşma hususundaki sorumlulukları da aynıdır. Ancak, kadının hakları ve sorumlulukları bakımından tüm zamanlarda ve medeniyetlerde sürekli tartışma konusu hâline getirilmesi, yüzyıllar boyunca dinî ve sosyal hayatı olumsuz etkileyen bir tutum olarak varlığını sürdürmüştür. 

Bu olumsuz tutum, Kur’an-ı Kerim’in rehberliği ve Hz. Peygamber’in (s.a.s.) örnekliği ile köklü bir değişim ve dönüşüm yaşamıştır. İslam dini, Cahiliye döneminin bütün karanlık uygulamalarını ortadan kaldırarak kadının bireysel ve sosyal hayattaki bütün hak ve hürriyetlerini teslim etmiştir. Böylece kadın, başta eğitim olmak üzere, yaratılış gereği doğuştan sahip olduğu haklarına, onuruna İslam’ın evrensel mesajı ile kavuşmuş; insana yaraşır bir muamele görerek hak ettiği değeri bulmuştur.

EĞİTİMİN ÖNEMİ

Hz. Peygamber (s.a.s.) mümkün olan her fırsatta ve mekânda kadın erkek ayrımı yapmadan ashabını eğitmiş, eğitim faaliyetini ara vermeden sürdürmüştür. Söz konusu dönemde kadınlar, yegâne eğitim kurumları olan mescitlerde daima hazır bulunmuşlar, Resulüllah’ın (s.a.s.) sohbetlerinden yararlanmışlar ve bu konuda herhangi bir güçlükle karşılaşmamışlardır. İnsanları yaratıcı karşısında eşit bireyler olarak tanıtan İslam’ı tebliğ ederken kadınlar için özel eğitim planlamasına gitmesi, Peygamber Efendimizin (s.a.s.) kadın eğitimi hususundaki hassas tutumunu göstermesi bakımından önemlidir. İnsanı merkeze alan bir tebliğin sahibi olarak Hz. Peygamber (s.a.s.), insan olmakla zaten kıymetli olan kadının değerini insanlığa yeniden hatırlatmıştır. O, toplumun geleceğini şekillendiren ilk ve en önemli eğiticileri kadınların, en az erkekler kadar eğitim almalarını sağlamıştır. 

Bugün temel etkileşim alanlarını yeni bilgi teknolojilerinin işgal ettiği, bilginin durmaksızın çoğaldığı ve aynı hızla eskidiği farklı düzeylerde bilgi çağını yaşamaktayız. Geleceğin bilgi toplumlarını ise elbette ki donanımlı, olayları doğru tahlil edip değerlendirebilen, okuyabilen kadını ve erkeğiyle eğitimli bireyler oluşturacaktır. Bu açıdan cinsiyete özel bir paye biçilmeden, eğitimin sosyal ve kültürel hayattaki etkinliğini dikkate almak suretiyle, varlık sebebimizi de idrak ederek hayata bakış açımızı güncellemek elzemdir. Maddi ve manevi yönden huzurlu bir hayatın inşası için düşüncelerimizi sorumluluk bilinciyle her daim geleceğe yönlendirmemiz icap etmektedir. 

Bu doğrultuda Kur’an-ı Kerim’in ve Hz. Peygamber’in (s.a.s.) vurguladığı “saygıdeğer ve şerefli bir varlık olarak yaratılan insan” mesajı, kadının kişiliğini rencide eden pek çok olumsuzluğun ve özellikle eğitim sorununun çözümüne yön verebilecek ehemmiyettedir.

Kaynak: Prof. Dr. Ali Erbaş (Diyanet İşleri Başkanı), Diyanet Aylık Dergi Kasım 2021

İslam ve İhsan

PEYGAMBER EFENDİMİZ NE ÖĞRETTİ, NASIL ÖĞRETTİ, NE HASIL ETTİ?

Peygamber Efendimiz Ne Öğretti, Nasıl Öğretti, Ne Hasıl Etti?

İLİM ÖĞRENMENİN FAZİLETİ İLE İLGİLİ HADİSLER

İlim Öğrenmenin Fazileti İle İlgili Hadisler

İLİM ÖĞRENMEK VE KUR’AN ÖĞRETMEK İLE İLGİLİ ÖRNEKLER

İlim Öğrenmek ve Kur’an Öğretmek ile İlgili Örnekler

FAYDALI İLİM

Faydalı İlim

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.