İlhâm Nedir? Şerîata Uygun Olan İlhâmın Muhâtab ve Üçüncü Şahısları Bağlamadaki Hükmü Nedir?

İlhâm nedir? Şerîata uygun olan ilhâmın muhâtab ve üçüncü şahıs-ları bağlamadaki hükmü nedir? İlhâm, şer’î mükellefiyetin hükmü-nü yükseltebilir mi?

İlhâm, bildirmek ve haber vermek demektir. Kur’an’da: “Andolsun nefse ve ona birtakım kâbiliyetler verip de iyilik ve kötülüklerini ilhâm edene..!”[1] âyetinde geçen bu kavram, tasavvufta feyz yoluyla kalbe gelen özel anlam ve bilgi demektir. İlhâmın kaynağı ya melektir, ya da doğrudan Allah’tır. İbn Arabî, velîlerin ilhâmlarını, peygamberlerin vahiy aldıkları kaynaktan aldığını belirtir.[2]

Kur’an-ı Kerîm’de ilhâm kavramı zaman zaman vahiy kelimesiyle ifâde edilmiştir. “Biz arıya vahyettik.”[3]Biz Mûsâ’nın annesine vahyettik[4] âyetlerinde geçen vahiy kelimesi ilhâm anlamındadır. Çünkü Hz. Mûsâ’nın annesi de, arı da peygamber değildir. Bir başka âyette ise Hızır hakkında: “Ona tarafımızdan bir ilim (ilm-i ledün) verdik[5] ifâdesi yer alır ki bu da ilhâm yoluyla verilen bir ilimdir. Bir hadîs-i şerîfte de şöyle buyrulur: “Sizden önce yaşamış ümmetler içinde muhaddes/kendisine ilhâm edilen kişiler vardı. Ümmetim içimde onlardan biri varsa şüphesiz o Ömer b. Hattâb’dır.”[6]

Allah dilediği kullarına ilhâm yoluyla diğer insanların göremediği bâzı şeyler gösterebilir. Ancak sûfîlerin genelde kabûl ettikleri görüşe göre bunlar başkaları için hüccet olmaz. İlhâm, müctehidin içtihâdı gibi taklîd edilemez. O belki sâdece işârî yorumlarda bir bilgi kaynağı olarak değerlendirilebilir. İlhâm, muhâtabının şer’î mükellefiyetini olmasa bile, şahsî sorumluluğunu artırır. Başkaları için nevâfil olan şey, ilhâm ile taayyün etmiş kişilerde vücûb derecesine çıkabilir. Ancak bunlar istisnâî olaylar ve istisnâî kişilerdir.

Dipnot:

[1].       eş-Şems, 91/7-8.

[2].       Bkz. Füsûsu’l-hikem, s. 63.

[3].       en-Nahl, 16/68.

[4].       el-Kasas, 28/7.

[5].       el-Kehf, 18/65.

[6].       Buhârî, Ashâbu’n-nebî, 6.

Kaynak:

İslam ve İhsan

BAZI TARÎKATLARDA RÜYA İLE DERS GEÇİLMEKTEDİR. BUNUN ÎZAHI NEDİR?

Bazı Tarîkatlarda Rüya İle Ders Geçilmektedir. Bunun Îzahı Nedir?

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.